SON
Üzerimi bile giyinecek hâlim yoktu, sanki vücudümdaki tüm kan çekilmişti. Yatağımda oturmuş öylece duvarı izliyordum, başka yaptığım hiç bir şey yoktu. Her şey o kadar üst üste geliyordu ki artık toparlanamıyordum, çok yorulmuştum. Her şey o kadar saçma geliyordu ki benim için, her şey o kadar anlamsız geliyordu ki canım yanıyordu, oynamışlardı bizimle. Şaka gibi gelse de şaka değildi işte, apaçık her şey meydandaydı. Ayağa kalktım ve dolabımı açtım, içinden iç çamaşırlarımı çıkardım, sporcu atleti ve eşofman çıkardım. Yatağıma eşyalarımı bırakıp üzerimde ki havluyu yatağa attım, gözüm perdelere kaydığında savaş camdan çıkıp gittiği için köşesi açıktı, önemsemedim ve sütyenimi elime aldım, etiketini koparıp çekmecenin üzerine attım, kilotumu da giydikten sonra hızlıca atletimi ve eşofmanımı da giydim. Saçlarımı kurutmadığım için tepeden dağınık bir topuz yapıp yatağıma girdim. Uyumak istiyordum, dinlenmek istiyordum artık. Gözlerimi kapattım ama içimde hâlâ bir korku vardı, tedirgindim sağa sola dönmekten uyuyamamıştım bile. Çok geç uyumuştum, sabah ezanı okunuyordu en son hatırladığımda.
Uyandığımda telefonuma baktım, saat 3'e geliyordu, hemen ayağa fırlayıp banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve banyodan çıktım. Hemen üzerimi değiştirdim ve siyah bir crop giydim, kalem pantolon ve kaban da giyip saçlarımı açıp düzleştirdim. Ful siyah giyindiğim için kırmız rugan tek bant stiletto ayakkabımı giydim ve kırmız çanta aldım, güneş kremimi ve nemlendiricimi sürüp ardından hızlıca hafif bir makyaj yaptım. Parfümümü de sıkıp telefonumu çantama atıp odadan çıktım, salona geçtiğimde Türkan ablayı gördüm.
"Türkan abla hoş geldin, nasılsın? Leyla çıktı mı?"
"Hoş buldum kızım, saol iyiyim. Leyla sabah 7'de çıktı, kahfaltı da yapmadı şirkette yaparım dedi gitti"
Anladım dercesine başımı salladım, ortalığın tozunu alıyordu, onu oyalamamak için muhabbeti uzun tutmadan çıktım. Garaja gidip arabama bindim ve yola çıktım. Bugün saat 4'de kurul toplantısı ve basın toplantısı vardı. Toplantıya yetişmek için yarım saatim vardı. Bir süre sonra hastaneye giriş yaptım, otoparka arabamı bırakıp hızla toplantı salonuna geçtim, henüz 15 dakika'm vardı, yeni asistanım Fidan hanım yanıma gelip gerekli tüm dosyaları önüme dizip her şeyi anlatmıştı. Fidanı da yanı başıma alarak toplantının başlamasını bekledik bu sıra da tüm konuların üzerinden geçip en ince ayrıntısına kadar her şeyi yıldızladık. Toplantı başladığında ise yıldızladığımız önemli tüm konuların üzerinde tek tek durduk. Hastanede sevilen ve sayılan birisi olduğum için herkes bu yaptığım şeye olumlu yanaşmışlar tebrikler almıştım. Bir kişi hariç tabikide, Osman Bey. Benden 3 yaş küçük ve bana ilgilisi olan biriydi Osman. Babasının zenginliği sayesinde gözü hastanedeydi, kalbi ise bende. Hastaneyi satın alıp hastanenin başhekimini benim olacağımı söylerdi hep, onu ne kadar umursamasamda kafasına koyduğu bir şeyi asla unutmuyor sürekli sorun çıkarıyordu. Herkes tebrik edip odadan ayrılırken Osman yanıma gelip konuşmadan gözlerime bakıyordu sadece.
"Sen neden tebrik etmedin Osman"
"Başhekim ben olduğumda tebrik edeceğim ikimizide Efsuncum"
Öylemi der gibi bakıp güldüm, gerçektende bu dediği komikti.
"Tabi tabi, şimdi izin verirsen eğer basın toplantım var"
Osman onu başhekim yapacağımı düşünerek sanırım gülerek çıktı odadan. Basın içeriye geldiğinde herkes yerini aldı ve sorular yöneltilmeye başladı.
Her soruyu cevaplamak bana kolay gelirken sonlara doğru yöneltilen sorular canımı acıtıyordu. Onları hatırlamak, onlarla olan anılarımı hatırlamak bizi küçük düşürmelerini unutamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN
Fantasyİki yabancı ikisi de birbirine zıt iki insan karşılaşırsa ne olur? Güzel tutkulu bir aşk mı,yoksa nefret mi?