Ölüm
Ne zaman güzel bir hayata kavuşacağız, ne zaman her şey tam istediğimiz gibi olacak. Biz,bizim gibi insanlar ne zaman mutlu olacak? Mesela ben bu düştüğüm hâlden ne zaman kurtulacağım? bilmiyorum. Saçma sapan bir şeyin içindeyim ve çıkamıyorum, olmuyor.
Etrafıma baktığımda dört dörtlük dizayn edilmiş bir salondan ibaretti. Yattığım koltuktan kalktığımda etrafıma daha çok baktım, baktım ve baktım ama işe yarar bir şey yoktu. Daha önce böyle bir yere gelmemiştim, ben daha önce böyle olaylar da yaşamamıştım. Duyduğum ayak sesleri ile arkamı döndüm ve kapıdan giren iki adama baktım, ikiside genç en fazla 35 yaşlarındaydı. Ama bir diğerinde sıkıntı vardı, yürümüyor doğrusu yürütülmüyor ensesinden tutmuş yanındaki adam salona doğru zorla getiriyordu. Adamı salonun ortasına bez parçası gibi fırlattığında adam yere düştü, ardından salona giren bir yığın adam bir kaç adamı daha kollarından ters bir şekilde tutarak içeri girdiler ve salonun ortasına ittiler o adamları da. Gözlerime inanamazken tüm adamları inceledim hepsine tek tek baktım. Birinde ise uzun süre oyalandım, o adam. Evimde olan o adam ağzı yüzü dağılmış bir şekilde o da onların içindeydi.
İçeriye giren ilk adamlardan biri benim baktığım adamın yanına gidip kafasına silah dayadı. Ağzımı kapatarak geri geri kaçmam ile bana döndü ve sinirle bana baktı.
"Bu herif miydi sana sıkan"
Ne dediğini ilk başta anlayamadım, beynim algıyı yitirmişti sanki. Evet de diyemedim hayır da diyemedim, gözümden düşen bir damla yaşı silemedim bile, o kadar çok korkuyordum ki.
"Alın bu herifi, hatta hepsini alın depoya kapatın"
Diğer adamlar yerdeki adamları yaka paça alıp dışarı çıkarken o emir veren adam kaldı, elindeki silahı beline yerleştirdi ve yanıma gelmeye başladı. Oturduğum koltukta geri geri kaçarken ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı.
"Lütfen korkma benden, ben sana zarar vermem güvenebilirsin"
Başımı hayır der gibi salladığımda beline yerleştirdiği silahını çıkardı, ayağa fırlamam ile sol eli hâlâ hava da iken sağ eli ile silahı çıkarıp şarjörünü kanepeye düşürdü, boş silahı bana doğru kanepeye attı, şarjörüde bana doğru kanepeye atınca ceketini çıkarıp sehpaya bıraktı ve etrafında döndü. Dönerken beline baktım bomboşdu, oturduğunda ise oturmamı ister gibi koltuğu gösterdi.
Bana doğru attığı silahı ve şarjörü aldım, şarjörü yerine yerleştirdiğim de mermiyi de hazır bulundurdum, bende onun gibi oturup silahı yan bir şekilde ona doğru tutarak konuştum.
"Kimsin sen"
Elimdeki silaha ve bana doğru bakarak beğeni ile başını salladı.
"Silah kullanabiliyorsun"
"Soruma cevap VER!"
Sonlara doğru bağırdığımda adam biraz daha öne doğru eğildi ve dirseklerini dizlerine koydu.
"Ben Fırat, namı değer fırtına Fırat. Savaş, Çağrı ve Kürşatın en yakın dostu. Doğrusu dostlarımdı"
Anlamayan gözlerle kaşlarımı çatarak onu dinliyordum, şimdi sevinmeli miyim üzülmeli mi? Bana bunu yapan adamı dövmüş ve şimdilik yok etmişti, iyi birine benziyor diyemem, çünkü yüz hatları çok gergin ve çok fazla belirgin kemikli bir yüze sahip ve boynunun sağ kısmında bir iz vardı, sanki yanık izi mi bıçak izi mi anlayamamıştım.
"Bıçak izi, Savaş yaptı"
"Ne?" Ne demek savaş yaptı ya, nasıl bıçak izi diyor bir de.
"Küçüktük 18-19 yaşında falan. Eğitim alıyorduk, bilemedik işlerin bu noktoya geleceğini, o biraz sinir hastası belki bilirsin. Kendini kaybetti bı an kesti, 3 ay komada yattım o it yüzünden, ama iyiyim dipçik gibiyim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN
Fantasyİki yabancı ikisi de birbirine zıt iki insan karşılaşırsa ne olur? Güzel tutkulu bir aşk mı,yoksa nefret mi?