dokuz

32 0 0
                                    

"güzelliğimi kaybettim," metin gözlerini iri iri açarak banyo aynasını izledi, "güzelliğim olmazsa ben bir hiçim." ayna buğuluydu aslında, doğru dürüst bir şey gözükmüyordu. metin elinin tersiyle bir parça temizledi. gördüğünden asla tatmin olmamıştı. morali iyice bozuldu. ceren arkasından uzanarak saçlarını düzeltti.

"yerinde duruyor güzelliğin, hiç de kaybetmemişsin." metin, dediklerine inanmıyor gibiydi. ceren kaşlarını çattı. kendini sevmeyen birine övgüler yağdırmak boşunaydı. cenk en iyisini yapmıştı. bir yerden sonra kendi haline bırakmak için ortamı terk etmişti. ceren hâlâ ilgileniyor, iyi edene kadar da bırakmaya niyetlenmiyordu. şu ana dek sadece fiziksel kısmına yararı dokunabilmişti. metin'e beklemesini söyleyerek banyodan çıktı, giyecek bir şeyler getirmeliydi çünkü dakikalardır sadece beline sardığı havluyla duruyordu.

banyo fazla sıcaktı. metin daraldığını hissetti. belindeki havluyu açıp tekrar daha sıkıca bağladı. banyodan çıkarken arkasından bıraktığı ıslak ayak izlerinin farkında değildi. nereye gittiğini bilmeden soğuk havanın geldiği yöne doğru ilerledi. önüne çıkan sürgülü kapıyı sürükleyerek açtı, balkona çıktı. yağmur sonrası, ferah bir hava vardı dışarıda. bir nebze daha rahatladığını hissetti. arkasında onu takip eden gözlerden bihaberdi. fısıldaşmalar, kıkırdamalar duydu ama gerçekliğini ayırt edemedi.

rüzgar bir esti, iki esti, sonunda havluyu belinden düşürdü; metin şimdi bütün "güzelliği" ortada, çırılçıplak vücudunu balkondan sergiliyordu. karan'la birlikte ceren onu bu halde bulana kadar da öyle kaldı.

✂️✂️✂️

ikinci kez ölmek, nisan'ın bağırsaklarına iyi gelmemişti. malum olaydan beri tutmaya çekiniyordu, biriktirmeden geldiği gibi yapmak en iyisiydi. şansına tuvalet tek kişilikti. belki tek kişilik bile sayılmazdı, biri ancak bacaklarını dışarıda bırakırsa rahatlıkla sığabilirdi; o kadarcık dar bir alanı vardı. nisan telaşa kapıldı. ilk defa eve gitmek isteyeceği bir duruma gelmişti. dedesinden kalan evleri fazlasıyla genişti ve nisan'ın odasında kendi tuvaleti vardı... değerini bilmeliydi.

bu esnada karan, başarısını kanıtlamak için nisan'ı herkesin gözünün önünde uyutmak ve uyandırmak istiyordu. nasıl başardığını anlatmaya gerek duymuyordu. önemli olan tek şey, başarmış olmasıydı. nisan'ın telaşlı haline anlam veremedi. anlamlandırması güç bir hali vardı, çıkışları kapalı tutmak ister gibi oturduğu yerden kalkmıyordu. nisan sonunda dudaklarını birbirine bastırarak, "tuvalet," diyebildi, "tuvalete gitmem lazım."

bir anda cenk odaya daldı. "metin soyunmuş, koşun!" karan olanlardan bir bok anlamayarak odadan çıktı. nisan ayaklarını zar zor birbirinden ayırarak birkaç adım attı. metin'in soyunmuş (?) olması büyük kötülüktü, çünkü kucaklanıp tuvalete yetiştirilmesi lazımdı ve bunu metin hariç kimse yapmazdı. hayır, bu sefer kendi işini kendi görecekti, ameliyata ihtiyacı falan yoktu. kendi kendine yetmeliydi. derin bir nefes aldı, kendinden emin bir şekilde geri verdi nefesini. avuç içleri anın heyecanıyla ter içinde kalmıştı. tuvaletin nerede olduğunu önceden öğrenmişti ama şu anda içinde olduğu odanın neresi olduğunu tam anlamıyla bilemiyordu. sağını solunu ellerine bakarak bulduğu için şaşırmamak gerekirdi. bir şekilde tahta kapıyı açtı, kapı açılırken öyle cazırdadı ki bir an altına sesli bir şekilde yaptığını zannetti.

koridor tahmin ettiği kadar uzun değildi neyse ki. bacaklarını olabildiğince ayırmadan, koridorun köşesinden yürüdü. duvarlarda beksiński tabloları asılıydı, incelemeden edemedi. bir müddet sonra döndüğü köşede karşısına kaan çıktı. sevinçten neredeyse ayaklarına kapanacaktı. tuvaletin nerede olduğunu biliyor olmalıydı, en azından nisan bu ihtimal için heyecanlandı.

ÖLÜ GÖZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin