"ölüler konuşamaz ki," cenk sigarayı dudaklarının arasından çekmeden söylendi. ayakaltında dolaşmamaları için nisan'la ikisini bu kıç kadar balkonda mahsur bırakmışlardı.
"ben konuşuyorum ya işte." nisan, yine dudağının etiyle oynuyordu. gerçekten ölüydü aslında. kendini şu balkondan aşağı salıverse, bir şey olmazdı demek ki.
cenk, dudağını kanatıp da içerideki aç vampirlerin dikkatini çekmesin diye sigarasını uzattı nisan'a. ellerinde sadece bir dal sigara vardı, mecbur endüstri meslek liseliler gibi döneceklerdi. nisan hayatında hiç içmemişti ama anlık bir merakla eline aldı. parmaklarının arasında çevirdiği sigarayı izlerken gözleri kısıldı, annesi de aynısından içiyordu. belki şu anda da içiyordur diye düşündü, o da şimdi içerse ilk defa beraber bir şey yapmış sayılırlardı. dumanı içine çekemediyse de bozuntuya vermedi.
cenk sırtını duvara dayamıştı ve nisan'ın bakışlarından kaçmak için her türlü yolu deniyordu. nisan, "nasıl olsa kimse dönüp bana bakmaz" rahatlığıyla canının istediğini canının istediği gibi dikizliyordu. şimdi de aynen öyle, burun deliklerine kadar incelemişti cenk'i, hiç oralı olmadan. cenk sigarayı geri alırken bile nisan'a bakmamak için elinden geleni yaptı. yanakları kızarmıştı, tatlı bir utançtan ya da sinirden çıldırmak üzere oluşundan. yerinde kaan olsa muhtemelen şimdiye kadar, en azından üç ya da dört kez yumruğu geçirmiş olurdu.
"bizim de arkadaşımızı parçalara ayırdılar, biz yattık uyuduk. ne için bu uğraş, anlamadım ki..." cenk elini kolunu sallaya sallaya, emekli dayılar gibi söylendikçe söylendi. dakikalardır biri onları unuttukları yerden alsın diye bekliyorlardı ve cenk'in söylenmeleri bitmek bilmiyordu. kül beyazı saçlarının arasına birkaç tel daha beyaz eklenmiş bile olabilirdi o kısacık sürede. onu, hasta bakıcı gibi nisan'la bırakmış olmaları aşırı zoruna gidiyordu; aralarında, onlardan biri olamamayı kendine dert ediniyordu. nisan'ın böyle bir derdi yoktu. cenk'e "kuzu" diye seslenmelerini, nihayet beyaz saçlarına bağlamıştı ve zekasıyla gurur duyuyordu. beklentilerinin çoğundan kurtulduğundan beri rahat yaşar olmuştu. artık ne şirin bir aile beklentisi vardı, ne de sıcak bir ev; cehennemin ortasındayken bile daha huzurluydu.
nisan, cenk'in koluna yapıştı, çekiştirip durdu. "bence bizi terk ettiler, kıyamete kadar burada dikilerek sigara dönücez!" cenk de korku dolu gözlerle ona baktı. kulağa berbat geliyordu. ayrıca içeriden gelen konuşma sesleri de kesilmişti. harbiden unutulmuş olabilirler miydi? o anda, isimsiz birer mezar taşıydı ikisi de; başlarından savmak için onları bu rutubet kokan balkona gömmüşlerdi. yakut'un en konforsuz odasının, en beter balkonuydu burası. eski ve terk edilmiş (içindeki herkes öldürülmüş) bir otelin bile en kötü odası onlara kalıyordu. ölü bile durmazdı burada. nitekim, en başında odaya gelmelerinin asıl sebebi tabutu muhafaza etmekti, ama bari onları başka bir odaya nakil etme zahmetinde bulunsalardı. bu kadar gizemli ne konuşuyor olabilirlerdi de, ikisini kovmaları gerekmişti? yine de bu sefer kader ortağı vardı ikisinin de. öncesinde hep tek atılırlardı.
sigara bittiğinde, nisan mal gibi söndürmeye uğraştığı için cenk daha fazla bu görüntüye dayanamadı ve izmariti elinden alıp aşağı fırlattı. nisan intihara meyilli olsa bile bir greenpeace aktivistiydi, söndürmeden atmış olmayı asla kabul edemezdi. balkon demirlerinden aşağı baktı, düşene kadar sönmüş olması umuduyla. umduğundan daha farklı şeyler gördü: karan, metin, kaan, volkan hepsi ordaydı; tabutu taşıyorlardı. haber bile vermeden gidiyorlardı. simsiyah kaplı bir karavana atladılar, arkalarından birkaç kurt da bindi, karavan yavaşça yol aldı. cenk, karavana binen ceren'in arkasından, yüzündeki buruk gülümseme ile bakakaldı.
🕸🕸🕸
mayıs'ın birkaç parmağı tabut ve kapağı arasında sıkışmıştı. biraz evvel can havliyle tutunmuştu tabutun kenarlarına, sonra tekrar gücünü kaybettiğinde parmaklarını çekemedi. dikişleri sıkıydı ama her an patlak verebilirdi de, belli olmazdı. parmaklarından biri kopsa düşse, bir de onun derdine düşeceklerdi. metin arabanın camından, yoldan geçenlere el sallıyordu. nasıl olsa bir daha hiçbirini görmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ GÖZLER
Vampireasla ölümlülere güvenme. ne dilediğin hakkında dikkatli ol. ve aksatmadan tuvalete çık. ya da çıkma. en fazla ne olabilir ki? lise üçüncü sınıf öğrencisi nisan, bir gün okulda büyük dışkısını tutmaktan baygınlık geçirir ve camda gördüğü yarasa, insa...