Chi Ku: Üzgün, mutsuz ve zor şeyler yaşamamıza rağmen çok güçlüymüşüz gibi gülümsemek.
𖤋
"Yine gittim konağa ama içeri almadılar beni. Kafayı yiyeceğim, kız sırra kadem bastı resmen."
Benimseyip de hasar görmemiş tek yere, Kaptan Morgan'ın Mekanına gelmiştik. Hima, aramızdaki iletişimin zorla kopartıldığı İmer'e ulaşamamanın isyanını ediyordu. Gündüz vakti ne kadar içerse içsin insan sarhoş olmakta zorlanıyordu, gecenin tadı farklıydı. Gündüzün bu saatinde, Kaptan Morgan'ın Mekanına gelecek kadar dertli tek kişiler olarak Tunga, Hima ve ben toplanmıştık. Kendimi o kadar eksik hissediyordum ki, ne Hesila, ne İmer, ne de Katherina vardı artık yanımızda. Üstelik Roza da gelmediği, daha doğrusu haber veremediğimiz için gelemediğinden erkeklerle kalmıştık sadece. Onca kalabalıktan sonra üç kişi kalmanın gerçekliği de ağır oluyordu.
Sabah uyandığımda Roza'm yanımda yoktu. Geceyi birlikte geçirmiş, birlikte uyumuştuk. Bana, hayatım boyunca yaşamadığım kadar huzurlu bir uyku çekmeyi sağlamamı bahşetmişti. Eğer telefonlarımı açsa, neden gittiğine dair hesaplar sorabilirdim ancak ona ulaşmam neredeyse imkansızdı. Bu imkansızlığın içinde haliyle Kaptan Morgan'ın Mekanına geldiğimizi de söyleyememiştim ona.
"Yaşadığını biliyorsun en azından," dedi Tunga ve şişesini kafasına dikti.
Tunga'nın bu sözü Hima'yı sinirlendirmişti. Kaşlarını çatan Hima, bakışlarını Tunga'ya dikti. "Acılarımızı mı karşılaştıralım abicim? Hmm? Katherina'nın benim kardeşim olduğunu unutma. Senin aksine iki kişi birden kaybettim ben."
"İmer de benim kardeşimdi Hima. Benim kaybımın Katherina'yla sınırlı kaldığını mı sanıyorsun?" diyerek çıkıştı Tunga, kafasına diktiği şişeyi masaya sertçe bıraktı.
"Buraya kafa şişirmeye geldiyseniz siktir olup gidin," diyerek girdim araya. "Kimse kimseyle acısını yarıştırmasın böyle bir haldeyken."
Hima, dirseklerini masaya dayayıp ellerini kafasının etrafına sardı. Dayanamadığını belli eden acı inlemeler sonrası omuzları sarsılmaya başladığında, en duygusalımız olduğu gerçeğini tekrar anımsamıştım. Kılına zarar gelmesinden korktuğumuz insanların hayatlarından oluşuna şahit olmuştuk canlı canlı, bazı şeyler ağır geliyordu bünyeye.
Her yer sessizdi, bu sessizlik Kaptan Morgan'ın Mekanıyla sınırlı değildi de üstelik, bütün şehir susmuştu sanki. Bütün dükkanlar boştu, çoğu dükkan kepenk indirmişti bu güne özel çünkü yeni hükümetin avutma mitingi vardı Temiyzkira'da. Şehrin bizim olduğumuz tarafı, yaşadığımız kayıplardan dolayı yaslarla doluyken diğer tarafı düzenlenen mitingle coşuyor. Bazen, hayatın haksızlığı da yoruyor insan ruhunu.
"Bu sefer dileğimi bizim için kullanacağım," diyerek, devirdiği şişelerden birinin etrafına sarılı kağıdı çıkardı. "Daha İmer'in, Katherina'nın öldüğünden haberi yok. Eski günlere geri dönmeyi dileyeceğim." yazmak için kalem arayan gözleri, sadece dibi görünen şişelerle karşılaştığında oflayarak ayağa kalktı. Kalem bulmak için kalan tek seçeneğe, Kaptan Morgan'ın küçük kulübesine ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gittikçe Yükselen Haller İçindeyim •Tamamlandı
Fiction généraleDevrimin, avare zihinleri uyandırmaktı Devrimim, güzelliğin oldu Ah Roza'm, güzelliğin sonum oldu