2.

265 23 17
                                    

Korkmadan değer vermek istiyorum
Sevilecek miyim diye düşünmeden
Güvenmek istiyorum
Kelebeklerim ölecek mi diye endişelenmeden
Sadece sevmek...

-

Sabah uyandığımda korkunç bir baş ağrısı sarmalamıştı bütün bedenimi. Doğrulmaya çalıştığımda kafam daha da zonkluyordu. Dün içtiğim içkilerin bedelini bugün ödüyordum.

Ülgen ile sonrasında hiçbir şey olmamıştı. Şarkı bittikten sonra üzülmüştüm bir şekilde. Sonrasında iki şişe daha içtiğimi biliyordum ancak o sırada neler olduğunu hatırlamıyordum. Sabah uyandığım yer yatağım olduğuna göre çok bir sıkıntı olmamıştı.

Yataktan yavaşça kalktım ve Mira'nın odasına ilerledim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde Mira hala uyuyordu. Lavaboya girip dünden kalan makyajımı sildim. Maskaram göz altlarımı simsiyah yapmıştı, göz kalemimde aynı şekilde yapışmıştı gözaltlarıma. Ağlamış gibi duruyordum. Umarım yastığıma bulaşmamıştır. Bir kez daha elimi yüzümü yıkadım ve yeniden odama geçtim.

Dün bir nevi reddedilmiştim. Ne bir nevisi ya? Basbayağı reddedildim. Eğer bir erkek gelip size 'sana birini ayarlayacağım' derse sizden hoşlanmıyordur; ancak gelip 'bana birini ayarlasana' diyorsa sizden hoşlanıyordur. En azından bu şekilde öğrenmiştim ve kafamda bu şekilde kayıtlı kalacaktı.

Ülgen ile o sarışın çocuğun tanışık olması da ayrı bir trajediydi. Gerçi onunla Mira olursa, ben de Ülgen ile olursam dörtlü bir şekilde takılabilirdik. Güzel olabilirdi. Ama bu hikayede eksik olan çok şey vardı. Ülgen gibi.

Cilt bakımımı yaptıktan sonra saate baktım. Öğlene doğru geliyordu ve Mira hala uyanmamıştı. Uykusu derindi ve de uykuyu çok sevdiği için uyandırmak da istemiyordum. Bir kez daha odasına girdim ve yatağının ucuna oturdum. "Mira," diye dürttüm. "Mira." Sesimi yükselttiğimde Mira'dan aldığım cevap 'hı' olmuştu. "Saat 12'ye geliyor." "Gelsin, uyuyacağım ben." Dediğinde odasından sessizce çıktım. Dün gece yorulmuş olmalıydı, büyük ihtimalle bayağı uğraştırmıştım onu.

Mutfağa geçip krep yapmaya karar verdim sonrasında odama geçip biraz çizim yapacaktım. Moda tasarım her ne kadar eğlenceli olsa da biraz zordu çünkü çizdiklerimi modele dökmek zor oluyordu. Çizimi yaparken hayal ettiğin kumaş bir anda çok kötü durabiliyordu ve hayal ettiğin birçok şey sekteye uğrayabiliyordu. Bir nevi hayat gibiydi. Hayaller ve hayatlar.

Yumurta, süt, tuz ve unu hazır ettiğimde sırayla eklemeye ve çırpmaya başladım. Aklıma şu anda gelen en hızlı kahvaltı buydu. Ocağa koydum ve olmasını bekledim. Hafif yanmış halini daha çok seviyordum.

Krebi yapıp yediğimde odama geçtim. Üstümü değiştirdim, sabah pijamamla uyanmıştım; Üstümü değiştiren de Mira olmalıydı.

BARAN DENİZ.

Murat'ın uzattığı bagetleri alıp oturdum sandalyeye. "Klasik ritim, biliyorsun zaten ne yapacağını. Ben biraz oturayım şurada, gideceğim sonrasında." Dedi ve piyano koltuğuna oturdu. Bagetleri incelemem uzun sürmüştü, dalgındım. Ve başladım bateriye vurmaya. Ritmi bilince bir şekilde hıncını çıkarıyordu insan. Müzik, ruhun gıdasıydı neticesinde; iyi gelmeliydi.

Ama gelmedi.

Bagetler bir anda elimden fırladığında neden olduğunu anlamam zor olmamıştı. Yorgundum. Her ne kadar sekiz saat uykumu almış olsam da uyumadan önce bir şeyleri uzun uzun düşünmek uykunun verimliliğini katbekat düşürüyordu. Neyi düşündüğümde o kadar saçmaydı ki. Sadece bir bakışma. Sadece bir çift göz. Sadece renkli renkli bir sürü kelebekli tokalar...

yaz yağmuru ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin