7.

101 12 1
                                    

Bu şey,
Bir madde, bir his
Kalbimi uçsuz bucaksız bir çölde
Donuyormuşum gibi hissettiriyor.

———

ŞİMAL KESKİN.

Çıkma teklifinden sonra sahile doğru yürüdük. Dudaklarım dudaklarına değmişti. Hâlâ düşündükçe kalbim titriyordu. Şu an yanı başımdaydı ama göz ucuyla bile bakamıyordum.

Eli elime değiyordu yavaşça, dokunuyordu teni tenime. Elimi tutmuyordu ama ayırmıyordu da dokunduğu yerden.

Şimdi, erkek arkadaşım mıydı o benim? Yani, sevgili olmuştuk, öıkma teklifi almıştım ve evet demiştim buna.

İşaret parmağı serçe parmağıma sarıldığında durdu, ben ondan öndeydim şu anda. O durduğunda ben de durdum, arkama dönüp ona baktım.

Ona baktığımda yine mideme bir şeyler oldu. Öpüştüğümüzden beri midemdeki o his beni terk etmiyordu, şimdi ona baktığımda bu his kuvvetlenmişti.

İşaret eli yukarıyla çıktı ve elimi tuttu. Avuç içi, avucumdaydı artık. Biraz eğildi ve yanağımdan öptü.

Yanaklarım kızarıyor olabilir miydi?

Gülümseyip gözlerinin içine baktım, masmavi gözleri; soyadının ve de manzaranın hakkını veriyordu.

Gerçi, manzaram da oydu.

O da gülümsediğinde yürümeye devam ettik.

Bir hissi unutmak bu kadar basitti aslında, bir kişiyi unutmak; bir eşyanızı evde unutmanız gibiydi. Abartılmasına gerek yoktu. Hisler kişilere aitti ve o hissin kapısı kapanmış, anahtarı kaybolmuştu. Artık yepyeni bir hissim ve anahtarım vardı; daha güzel hissettiren.

Sessizce yürürken etraftaki tek ses dalga sesleriydi.

"Denize girmek ister misin?" dedi aramızdaki sessizliği bozarak. Benim için fark etmediğini söyledikten sonra. O girmek istediğini belli eden jestler yaptı. Ben de ona uydum ve çantamı, ayakkabımı çıkardım.

O da telefonundan, gömleğinden ve ayakkabısından kurtulduğunda ikimiz de denize girdik.

Su çok soğuk değildi, dalgalar vardı bir tek.

Ellerimizi yeniden birleştirdiğinde onu kendime çektim. Belime sarılmıştı. Parmak uçlarımda biraz yükselip yanağını öptüm. Tam çekilecekken beni biraz daha kendine çekti ve dudağımdan öptü.

Dudaklarımızı ayırmıştık ve ikimiz de gülümsüyorduk, bu sefer onu ben kendime çektim ve dudakları dudaklarıma yeniden değdi.

Bu his çok güzeldi. Asla peşimi bırakmasın istiyordum.

Su çok çabuk derinleşiyordu, her bir adımda daha da batıyorduk suya. Şu an su göğsümün altında bitiyordu. Baran'ın dudakları hâlâ dudaklarımda, kolları hâlâ belimdeydi.

O konserdeyken bana bir şey itiraf etmişti, bir şey söylememiştim.

Bu sefer dudaklarımızı ben ayırdığımda bu şey gerçeküstü gelmeye devam ediyordu. İnanamıyordum, bu hisse bağımlı olabilirdim.

Baran'a bağımlı olabilirdim.

"Seni seviyorum Şimal."

"Seni seviyorum Baran." Dedim ben de onun bana dediği gibi. Kollarını belimden çekmemiş, daha da sıkılaştırmıştı belimdeki kollarını. Bu da bir şeyi anlamama neden olmuştu.

yaz yağmuru ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin