16.Bölüm

108 11 40
                                    

Yorgana sıkıca sarılmış öylece yatarken Azer sevdiğinin göğüsüne yaslanıp kalp atışlarını dinliyordu 

Karaca : Azer 

Azer : Sessiz ol duyamıyorum 

Karaca : Manyak mısın sen be 

Azer : Manyağım var mı 

Karaca : Napalım böyle bulduk seni 

Azer : Aşıksın bana yani 

Karaca : Ben onu demedim 

Azer : Hayatımda senin kadar inatçı birini görmedim be kızım 

Karaca : O kadar kolay değil 

Azer : Farkındamısın şuan benim yanımdasın ve üstelik 

Karaca : Tamam sus be 

Azer : Bak ya bundan 20 dakika kadar önce hiç utanman yoktu 

Karaca : Hala yok ama konuşma işte 

Azer : anladım ben anlıycağımı 

Karaca : Benim gitmem lazım 

Üstünü giyinirken Azer ani bir hareketle tekrar yanına çekip kafasını boynuna gömmüştü bile doya doya kokusunu içine çekiyordu 

Azer : Evlen benle 

Karaca : Konuştuk bunu 

Azer : Ciddiyim hemen şimdi 

Karaca : Azer delirme 

Azer : Seni istiyorum kızım ben her sabah senin şu güzel yüzüne bakıyım istiyorum çocuklarım olsun istiyorum senden lan 

Karaca : Sana aşığım 

Azer : Ha 

Karaca : Ha mı denir ayı 

Azer : Ya sen ne çeşit bir manyaksın daha demin söylemiyordun 

Karaca : Şimdi söylüyorum var mı. Ayrıca bana manyak diyene bak 

Azer : Hastayım kızım sana 

Dudakları birleşmiş uzun bir öpüşmeden sonra hiç istemesede Azer sevdiğini Çukur'a bırakmak zorunda kalmıştı 

- Kafe - 

Duygu pastalarını yerleştirmiş yerinden kalkarken biranda karşısında Yılmaz'ı görmek onu baya korkutmuştu 

Duygu : Allahın delisi 

Yılmaz : Ne var ya yemek yiyicektik işte 

Duygu : Hani sözleşicektik 

Yılmaz : Valla tek boş anım bu sende kapattın gördüğüm kadarıyla 

Duygu : Evet geç kaldın  

Yılmaz : Biz hazırlarız o zaman 

Çeketini çıkarıp mutfağa girdiğinde Duygu şaşkınlıkla arkasından baka kalmıştı ama bi o kadar da hoşuan gitmişti bu hali 

- Çukur - 

Akın kahvede otururken duvarda babasının çocukluk fotoğrafını görünce kalbinde bir sızı his etmişti hemde çok büyük bir sızı. Bababsızlık çok zordu bide annesizlilk hayatta kalan tek ailesine kardeşine dört elle sarılmıştı bı yüzden 

Aliço : Gelebilir miyim Akın 

Akın : Gel tabi Aliço 

Aliço : Selim'i özledin dimi 

Akın : Özlemediğim bir gün bile yok ki be Aliço 

Aliço : Gel benle gel 

Akın : Nereye 

Aliço : Gel sen gel 

Ne olduğunu anlamamıştı ama Aliço'nun bir bildiği vardı kesin diye düşünüp onu dinleyip arkasından gitmişti 

- Kurtuluş'lar - 

Azer odasında elinde telefonu ile Karaca'nın fotoğraflarına barken ne ara bu kadar bağlanmıştı ki ona anlamıyordu bile 

Azer odasında elinde telefonu ile Karaca'nın fotoğraflarına barken ne ara bu kadar bağlanmıştı ki ona anlamıyordu bile 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Azer : Ne ara bu kadar bağlandım ki ben sana be. Ama sana söz gülüm sana çocukluğunu kim zehir ettiyse bulucam sana 

Resmini öptükten sonra aşağı indiğinde aklındaki bazı sorular tekrar kurcalamaya başlamıştı bile. Kardeşi Savaş'ın ölümü 

Azer : Salih değilse kim bunu yapan lan 

Cevap araması gerekiyordu Karaca'dan mekana gidiceğini duyduğu için hemen o mekana gitmiş Karaca'dan daha önce davranmıştı 

- Kulübe - 

Beraber kulübeye geldiklerinde aliço tahtaların arasından bir kutu çıkarmış içini açtığında ise bir sürü fotoğraf vardı  ve belgeler vardı 

Akın : ama bunlar 

Aliço : Selim verdi bunları Selim size vermemi söyledi bana 

Akın : Bunlar tapu ama 

Aliço : Ne tapusu bilmiyorum ben bilmiyorum ama bir de anahtar var anahtar. Selim söylemedi ama nolduğnu bir türlü 


Ne sizce bu anahtar 

Kara SevdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin