...Sabah başımda korkunç bir ağrıyla uyanmıştım. Yatakta doğrulup etrafa bakındığım da Taehyung'un odasında olduğumu farkettim.
Nasıl burada olduğumu hatırlamıyordum.En son barda Jack ileydim.Bataniyeyi üzerimden ittirdiğim sırada gözlerim,üstümdeki pijamaya kaydı. Kaşlarımı çatıp bu pijamayı ne zaman giydiğimi düşünmeye başladım. O sırada aklıma dolan görüntülerle kendime gelip,gözlerimi açabildiğim kadar açtım.
Ben dün Taehyung'un karşısında çıplaktım!
Tanrım,ben hayatımda ilk defa içmiştim ve onunlada Taehyung'un karşısında rezil olmuştum.
Utancımdan yanaklarım kırmızıdan,mor renge dönüşüyordu artık.
Tekrar aklıma gelen görüntülerle yatakta tepinmeye başlamıştım ki o sırada odanın kapısı açıldı.
Gelen kişinin kim olduğunu biliyordum fakat bakmadan da edememiştim. Taehyung bana doğru yürümeye başlayınca toparlandım. Yatağın kenarına oturup bana bakmaya başlamıştı. Ben ise o hariç her yere bakıyordum.
Sonunda konuşmaya başlayınca bakışlarımı ona çevirdim.
"Günaydın"
"Günaydın...Ben özür dilerim bu kadar içmek istememiştim."Dedim dudaklarımı büzerek. O ise hafif gülerek,önüme gelen saç tutamını kulağımın arkasına alarak, "Bunu kahvaltıdan sonra konuşalım." Kafamı sallayarak onu onayladım." Tamam"
Yavaşça yataktan kalktım. Başım hâlâ ağrıyordu.
Taehyung da yanıma geldi.Elini belime atarak,hafif baskıyla yön vererek odadan çıktık. Banyoda işimi halletikten sonra beraber mutfağa inerek masaya oturduk ve kahvaltı etmeye başladık. Ben arada sırada Taehyung'a kaçamak bakışlar atıyordum.
Tabi beni fark etmiyordu.Yani,umarım.
Kahvaltımızı bitirdikten sonra salano geçmiştik. O önündeki dosya ile uğraşırken bende onu izliyordum.
Gerçekten çok yakışıklıydı. Keskin gözleri,oldukça erkeksi kaşları ve siyah,ensesine kadar uzun olan saçları.Esmer ve oldukça kavruk teni gözalıcıydı.
Benden uzun olan boyu ve heybetli bedeni ile adeta parıldıyordu. Kaslı kolları üzerindeki tişörtü yırtıcak gibi görünüyor,göğsü yavaşça kalkıp iniyordu. Uzun bacaklarını saran siyah bir Pantalon ile harikaydı. Taehyung herşeyiyle mükkemmeldi.Ben hâlâ ona bakarken,onun bana döndüğünü fark etmemiştim bile. İsmimi seslenirken hafifçe irkildim.
"Başın hâlâ ağrıyor mu?"
Ben başımın ağrısını çoktan unutmuştum bile. Hafif bir ağrı vardı ama ona söylememe gerek yoktu.
"Hayır ağrımıyor."
Yerinden kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Kısa süre içinde geri döndüğünde elinde bir bardak su ve ilaç kutusu olduğunu gördüm.
"Al bakalım." İlaç kutusundan çıkarmış olduğu ilacı ağzıma doğru verdi. Dudağıma hafif temas eden parmağıyla hafif titredim. İlacı verdikten sonra sıra suya geçmişti. İlacın üstüne suyunda içirdiğin de yutkunarak ona baktım.
O kadar dikkatli bakıyordu ki,gözleri karadelikten farksızdı. Ve ben bir an o karadelikte kaybolacağımı hissettim.
Su bardağını dudaklarımdan ayırıp önümüzde duran sehpaya bırakıp tekrar bana döndü.
"Lütfen bir daha bana haber vermeden evden çıkma."
"Tamam ama neden ki?"
"Dışarısı tehlikeli ve ben senin başına bir şey gelsin istemiyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Broken soul - Taekook
FanfictionJeongguk,üvey babası ile yalnız kalmamak için evden kaçarken bir sokaktan ses duymasıyla merakından oraya gider. Fakat hiç görmediği silahlı adamın hayattını tamamen değiştireceğinden habersizdi. Küçüklüğünden beri alamadığı sevgiyi;herkesin,yanınd...