Karanlık 8

16 1 0
                                    

"Verdim Deniz. Yarın seansına gelmeyi ihmal etme lütfen."

Kararımın beni hangi uçurumlara sürüklediğini bilmeyerek hızlıca göndermiştim mesajı. Cevaplaması gereken çokça soru vardı. Cevaplarımı almadan tatmin olmayacaktım.

Sanırım her şey şimdi başlıyordu.

Belki bu toprak yeniden yeşermemi sağlayacaktı ya da zehri tüm bedenimi saracak, beni kurutup yok edecekti.

                                                                                    ***

Yerimde rahatsız bir şekilde kıpırdanmamın nedeni yalnızca Denizdi. Birkaç saattir yaptığım tek şey seanslarımı iptal etmek ve  dağılmış yüzüme çeki düzen vermekti. 

Bugün onunla her şeyi konuşacak ve bu hoş olmayan karmaşayı sonlandıracaktım. Dün artan zamanımda her şeyi düşünmüş ve yeni kararlar almıştım.

İplerin elimde olduğunu biliyordum. Beni darmadağın etmesine daha fazla izin vermeyecektim. Belki o gelene kadar nefesimi düzene sokup bir şeyler dinleyebilirdim. 

Dinleyebilirdim diye düşünmüştüm ama en ufak şeye dahi aklımı veremiyordum. Cama hava almak için yöneldiğim sırada, Deniz'in arabasının gözüme bir karartı gibi gelmesiyle her şey eskisinden daha da kötü olmuştu. Sakin hissetmiyordum ama en azından öyle görünmeliydim. Ona karşı gösterdiğim en ufak zayıflık, onun hanesine yazılacak olan bir sayıydı. 

Odamın kapısının açılmasıyla bedenimin kaskatı kesilmesi aynı anda oldu. Denizden hem korkuyordum, hem de... Hem de kendime dahi söylemekten korktuğum her şeyi bedenimde denemesini istiyordum. 

"Buyur Deniz oturabilirsin." Bu basit cümleyi dahi güçlükle söylemiştim. Ayakta ceketini çıkarmaya uzanmışken o erkeksi sesi kulaklarımı doldurmaya başladı. 

"Nasıl olduğumu sormayacak mısın? Seanslarımızdan birinde değil miyiz?" Rahat bir tavırla biraz uzağımda olan koltuğa oturdu. Gözlerini vereceğim cevaba dikmişti. Henüz konuşmaya hazır olmayan bedenim, başka şeylere yeterince hazırdı. 

"Seansa normal bir şekilde devam etmek istiyorsan, aramızdaki ilişkinin zarar verici olmasından kaçınmalısın." Odaya girerken yüzünde bulunan gülümseme yok olup gitmişti. Büyük bir ciddiyetle beni dinlemeye devam ediyordu. 

"Sana bir daha ne ben ne de bir başkası zarar vermeyecek." Bana sorarsanız şu ana kadar her şeyden daha inandırıcı gelen bir cümleydi bu. Bilmem kaç yıl sonra yine sorsanız, cevabım yine değişmezdi. Beni saracak elleri, geniş omuzları, benden epeyce uzun olan boyu ve erkeksi yüz hatlarıyla beni dünyadaki her şeyden koruyacakmış gibi görünüyordu. 

"Bugün bunları konuşmayacağız çünkü merak ettiğim başka şeyler var." Bomboş duran akciğerlerime biraz daha sabretmeleri için yalvararak derin bir nefes alıp devam ettim. "Neden hâlâ burada olduğunla başlayabilirsin mesela her şeye." 

Suratı yine hissiz bir boşluğa dönüşmüştü. Ne zaman böyle baksa korkmak ve onu arzulamak arasında gidip geliyordum. Zihnimin arsız düşüncelerini eliyle silkeleyecek konuşmasına başladı. 

"Anlaşmamızı tamamlamak için buradayım. Sen bana en büyük korkunu söyleyecektin ben de sana Deniz'i verecektim." Aldığım derin iç çekişler artık yetmese de konuşmayı sürdürmeye devam ettim. 

"O anlaşma çoktan senin cevap vermemenle sonlanmıştı aslında. Eğer bir anlaşmadan söz ediyor olsaydık, ben korkularımı sana söylediğimde teklif ettiğin cevabı bana vermeliydin ama ne yazık ki işler öyle ilerlemedi. O yüzden artık anlaşmalar ya da teklifler istemiyorum."

"Her anlaşmanın cevabını öylece alamayız. Bazen aradığımız cevaplar için kendimizden bir şeyler vermemiz gerekir." Konuştukça her şey kafamda daha anlamsız hale geliyordu. Dediği her şey büyük bir karmaşadan ibaretti. Sakince devam etti. 

"Bana yardımcı olacağını, yanımda olacağını ve beni yeniden hastaneye kapatmayacağını söylemiştin, bunun üzerine konuşmuştuk ama sana Deniz'i verdiğim an bunları yapmayacağının bir kesinliği yoktu. Sana güvenmeliydim, bu yüzden sana Deniz'in bir kısmını gösterdim." Donup kalmıştım. Aklım, beynim kaskatı kesilmişti. Söylediği her şey aklımda birer birer uçuşmaya devam ediyordu. 

"Sana güvenmeliydim, bu yüzden sana Deniz'in bir kısmını gösterdim." Bu ne demek oluyordu. Deniz'in görmüş olduğum kısmı beni bu denli etkileyecek, bu kadar zarar verecek bir şey miydi? 

"Bu yüzden bana zarar mı vermek istedin?" Sinirden kuduruyordum.  Önümde gördüğüm her şeyi suratına bir çöpmüş gibi fırlatmak istiyordum. 

"Hayır, amacım bu denli ileri gitmek değildi. Sadece güvenini sınamaktı isteğim." Derin bir nefes aldı. "Henüz hasta biri olduğumu düşünürsek, temellerimi sorgulamamalısın." Artık yerimde duramayıp ayaklanmıştım. Konuşurken ellerim birbirine dolaşıyor. Ayaklarım yere sert bir şekilde, konuşmamın tonunu artırmam içinmişçesine, vuruyordu.

"Sen hasta falan değilsin, bu daha öte bir şey. Böylece insanlara, sırf kendi inançların için istediğin gibi davranabileceğinden bahsediyorsun sen."  O da ayaklanmıştı ve adımlarını büyük bir sakinlikle bana yönelmiş konuşmasına devam ediyordu. Öylece olduğum yerde donup kalmıştım. 

Ellerimi tutup yavaşça yere indirdi. 

"Artık sakinleşmelisin. Dediklerinin doğru olmadığını göreceksin, artık geçti." Sakinleşmeyecektim. Karşımdaki adam hasta ruhlu biriydi ve ben onunla savaşmayı seçmiş biri olarak epey saf biriydim. 

"Sakinleşmeyeceğim, durmayacağım, hastaneyi arıyorum senin yerin burası falan değil." Ağlama eşliğinde söylediğim kelimeler birbirine karışıyor anlamsız bir şekilde çıkıyordu. Hıçkırıklarıma sağa sola savurduğum ellerim de eşlik ediyordu.

Aniden hiç beklemediğim bir şey oldu. 

Buz gibi ellerimi, sımsıcak elleri sardı ve dudağıma yavaşça öpücük kondurdu. Belki biraz hırslı ama hiç can yakmayacak kadar yumuşak. Kendisi gibiydi her şey. Dudakları bile karmaşıktı. Karanlık bir suda kuş cıvıltıları eşliğinde huzurla yüzmek gibiydi. Karşılık verememiş, öylece olduğum yerde kalmıştım. 

Durduk, beni öylece öpmesini bekledim ve dudaklarımı bu soğukluğa bıraktığı için, onlara ihanet ettiği için kızgındım, kırgındım.

Her duygudan biraz hissettiğim bedenim, yeniden Deniz'in dudaklarını aralamasıyla bir kez daha sarsıldı ve içimde tonla ateş yeniden yandı.

"Yeni filizlenen bir çiçeğin açması için bazen yapraklarının koparılmaya ihtiyacı vardır." 

SanrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin