Karanlık 6

23 2 1
                                    


Yalnız değildim. Yana savrulurken beni kavrayan biri vardı. Kendi soğukluğum dışında hissettiğim soğuk eller yere düşmemi engelliyordu.

"Artık burada güvendesin."

Gözlerim kendini minik bir sonsuzluğa bırakmadan önce duyduğum son şeyler bunlardı.

Artık burada güvende miydim sahiden?

Sorumun ilk cevabını alıyordum.

Boğulacaktım, hem de en derin sularda...

                                                         ***

Derin bir boşluktan sürükleniyor gibi hissediyordum, nefes alış verişlerimi fark edebiliyordum. Gözlerim onları açamayacak kadar ağırdı. Birkaç kez karanlıktan çıkmak için savaştım ama ne yazık ki beceremedim.

Usulca gelen tatlı uyku ona hayır dememe izin vermiyordu. Yüzüme bir şeyler süren buz kesmiş el ve ağır göz kapaklarım arasında korkunç bir savaş veriyordum. İki tarafın da kazanmasını istemiyordum, istediğim tek şey huzurlu şekilde dinlenebilmekti. 

Üstümdeki eller savaşı asla bırakacak cinsten değildi, derin nefesler alıp yeniden son gücümle gözlerimi açmayı denedim. 

Karşımda bana masumca gelen ama zihnimde yaralar açmış o adamı beklemiyordum.

Gözlerimi huzursuzca kırpıştırırken, yüzündeki o hissiz ifade silinmiş bana bakıyordu. 

"Korkma artık, her şey yolunda. Sana kimse zarar vermeyecek." Konuşmadan öylece yüzünü inceliyordum. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Sıkışıp kalmıştım. Ondan korkmuyordum ama bana neden zarar verdiğini de anlayamıyordum. Yaşadıklarımı bana yeniden yaşatarak kendisi gibi olmam mıydı istediği? Bilmiyordum. Tüm düşüncelerden sıyrılıp kalkmaya çalıştım.

"Henüz kalkmamalısın. Büyük bir kriz geçirdin, bedeninin de zarar görmesini istemem." Konuşurken yastığımı düzeltmeye çalışıyordu, her seferinde elleri saçımı sıkıştırıyordu. Rahatsızlıkla dudaklarımı aralamaya çalıştım.

"Su istiyorum, kalkmamı istemiyorsan bana suyu uzatmalısın." Beni duyar duymaz ayaklanıp koca bir bardak su getirdi. Bardağı yavaşça dudağıma getirip,

"Yardım etmeme izin vermelisin, ne denli yorgun olduğunu biliyorum." Şu an ona karşı gelecek bir gücüm yoktu. Dediklerine göz yumarak verdiği suyu yavaşça yudumladım. 

Uzun bir süredir başımda duruyor ve bana bakıyordu, arada gözü camdaki çiçeklerime kayıyor sonra yeniden ilgisi bana geliyordu.

"Artık daha iyi hissettiğini düşünüyorum Derin. Seninle yeni bir şey konuşmalıyız."

"Şu an ne konuşacağız, teklifini kabul etmeme rağmen beni neden tehdit ettiğini mi? Nesin sen, bu şekilde gücünü koruyabileceğini mi düşünüyorsun? Aileni de böyle mi korkuttun? İnsanların en büyük korkularını öğrenip hayatını bunu göre şekillendiren bir ruh hastasından başkası değilsin di mi sen? Gerçek yüzün bu."

"Yeter. Daha fazlasını duymayacağım. Sana buraya bir teklif sunmaya geldim." Derin bir nefes aldı, oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı, telefonumu bana uzattı ve devam etti. "İstersen şimdi hastaneyi arayıp başına gelen her şeyi anlatabilirsin. Senin için her şeyi benim yaptığıma dair görüntüleri de kaydettim, masanın üzerinde duruyor. Vakit geçmeden karar vermelisin."

Telefonu büyük bir hırsla elinden aldım. Beni bir oyuncak gibi kullanıyor muydu, hasta bir adamın, elinde oynadığı bir kukla mıydım ben? Beynim bana bilmem kaçıncı oyununu oynuyordu ve artık huzursuz hissediyordum.

Hiçbir şey demeden yaptığı teklifi kafamda düşünüp duruyordum. Kararımı bir anda veremezdim, beklemeliydi. 

"Beni eve götürür müsün? Bugün daha fazla şey kaldıramam. Bana bir gün izin ver en azından, doğru olacak şeyi iyice düşünmem gerekli." Belimin ağrısına daha fazla dayanamayarak bulunduğum yerde doğrulmaya çalıştım. 

Deniz bir elini yavaşça sırtıma yerleştirmişti. İçinde olduğumuz paranoyayı anlayabilecek kadar iyi bir psikolog değildim henüz. Birkaç hafta önce elimi ona doğru yönelttiğim için soğuk terler döken adam karşımda kalkabilmem için belime dokunuyordu. 

Yaşadıklarımızın hepsi onun başka oyunlarından ibaretti belki de. Yavaşça doğrulmuştum. Deniz onu dinleyebileceğim bir pozisyona geçmemi bekliyordu. Ona dönüp baktığım an dudaklarını konuşmak için araladı:

"Hadi üstüne bir şeyler giy de evine götürelim seni."

                                                                           ***

Karanlık havalarda araba içinde olmayı sevmezdim. Yanımda Deniz varken her şey daha da rahatsız hissettirmişti o da ayrı konuydu zaten. Yolda ağır bir şekilde giderken beynim her şeye mantıklı bir şekilde karar vermişti. Eve gittiğim gibi gerekli yerlerle görüşecek, Deniz'in yeniden hastaneye yatmasını sağlayacaktım. Sadece bana değil, topluma da zararlıydı onun burada olması. 

Evet, her şey oturmuştu kafamda. En doğru olanı yapacaktım. 

Peki sesini dahi duymadığım, ona karşı her zaman kulaklarımı tıkadığım kalbim ne istiyordu?

Deniz'in direksiyonu kavradığı erkeksi parmaklarıyla bedenimi kavramasını ve beni kucağına almasını istiyordu. 

Bana dokunduğunda bedenim zevk veren bir elektrik nehrinde bulmuştu kendini. Bunları düşünmek beni de Deniz gibi biri yapar mıydı?

İstediğim tek şey bu karmaşanın sona ermesiydi. Evime gidecek sıcacık duşumun altında Deniz'i düşünmemeye çalışacak ve mantıklı bir karar verecektim. Henüz her şey için erken diyerek gözlerimi Deniz'in parmaklarından uzaklaştırdım, kafamı usulca cama yaslayarak uykunun beni zararsız ve şefkatli kollarına alması için gözlerimi yumdum.


SanrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin