Hastane

717 22 5
                                    

Gözlerimi hafif bir dürtülmeyle açtım. Karşımda uykulu gözlerle bana bakan annem duruyordu. Ah okula giden herkes bilir. Evet saat sabahın 7 si ve başınızda alarm gibi bir anne...

"Hadi kalk okula geç kalacaksın baban seni bekliyor."uykulu olduğu her halinden belli olan annem ile
koca bir of çektim veee evet başımı yastığıma gömdüm. Ama benim hala uykum vardı. Annemin hala başımda bekledigini fark edince el mecbur kalktım. Sabah sabah erkenden kalkmak gerçekten bir eziyet.Köprüden geçerek odama girdim. Babam dama ayrı merdivenden üst kata ayrı merdivenden çıkıyoruz diye eve iki merdiven arası köprü yapmıştı. Boşuna demiyorlar " Üşengeçler dünyayı kolaylaştırıyor." diye.

Okul pantolonumu ve tişortümü bir çırpıda giyip çantamı hazırlamak için kitaplığıma geçtim. Akşam hazırlamıyorum çünkü bilirsiniz direk yatağıma girmek daha güzel oluyor. Kim uğraşıcak çanta hazırlamayla. Ama sabah acısı çıkıyor tabii o ayrı mesele. Çantamı koydum parfümümü sıktım. Allahım bu parfümün kokusuna ölüyorum. Ah tabikide pahalı değil zengin bir kız değilim. Şoktan aldım.

Asağıya inip direkt banyoya geçtim. Önce  yüzümü yıkadım sonra Saçımı yukarıdan yarım at kuyruğu toplayıp çıktım. Annem çıkınımı hazırlamış çantamın yanına bırakmıştı. Çıkın diyorum çünkü hergün aynı kaba annem yemek hazırlayıp koyuyor. Hem fakirlikten hem sağlık açısından daha güzel oluyor. Babam giyinmiş aşağı inerken bende çıkınımı çantama koyup ayakkabılığa yöneldim beyaz ayakkabımı giyip babamı beklemeye başladım. Babamda ayakkabısını giyince gitmeye hazırdık.

Ama tabii yarım saat küçük kardeşimle babamın vedalaşmalarını bekledim.
"Baba bana çikolata , şeker birde çips al." Diyen küçük kardeşime babam kocamaan gülümseyip
"Tamam alırım prensesim." Dedi Babam dayanamaz ki kızına. Bilirim bir poşet şeker çikolatayla eve geldiğini. Biz istesek eşek kadarsınız der. Ne yani büyüyünce çikolata yenmez mi?

Vedalaşmanın niyahetinde babamla birlikte okula gelmeyi başardım. Okulum uzak olduğu için hergün babam beni okula bırakıyordu.

Okulun bahçesinden geçip okulun içine girdim merdivenleri çıkarken şarkı mırıldanıyordum. Tam merdiveni bitirmiştim ki kafamı duvara vurmam bir oldu. Nasıl ağrımıştı ya. Kafamı tutarak kendi kendime kızıyordum ki aklıma burda duvar olmadığı dank etmişti. Eğer burada duvar yoksa ben neye çarpmıştım. Kafamı kaldırmam ile kahverengi gözler beni karşılamıştı. Kahverengi gözlerin sahibi çatık kaşlarla bana bakıyordu.Ben adamın gözlerinden gözlerimi ayıramazken adamın bana söylediği sözlerle kendime gelmiştim.

"Önüne baksana " diyen adam ile gözlerimi çektim. Çok sert söylemişti. Tamam adama ben çarpmıştım ama bu kadar sert çıkması çok yanlıştı. Bende onun gibi sert ve soğuk bir sesle "Özür dilerim " diyip yanından geçerken boynuma biri atladı.
Kollarını boynumdan çekip kim olduğuna bakmaya calıştım. "Zeynep" demem ile dudaklarını büzerek
"Ne o başkasınımı bekliyordun " demesiyle ona boş boş bakmakla yetindim. Kafamı çevirdiğimde çarptığım duvar yani adamın hala gitmedigini fark ettim. Zeynep heyecanla "Seni abimle tanıştırayım kanka ." Abim demesi ile kaslarım havaya kalkmıştı. Abisi olduğunu öğrendiğim adamı göstererek, "Abim demir " abisine dönüp beni göstererek "arkadaşım Elif " dedi. Ben abisine bakarken abisi beni pek umursamayıp "ben gidiyorum sende dersine" diyip merdivenleri inmeye başladı. Ben hala şok içinde arkasından bakıyordum. Gerçekten umursamamış direkt beni görmezden gelmişti.Hem kafamı kırıyor hemde görmezden geliyor. Ayı yahu. Ben kendi kendime sinirlenirken Zeynebin beni sınıfa çekiştirmesiyle kendime gelmiştim . Sınıfta tek tük kişi vardı daha yeni yeni geliyorlardı. Çantamızı bırakıp aşağıya indik. Bahçede yürürken hala aklımda çarpışmamız vardı. Yani adam isminin hakkını veriyor diye düşünmeden edemedim. Demir gibi mübarek kafamı kırıyordu. Benim bu halime anlam verememiş olacak ki "Ne oldu kız aşık mı oldun?" diyen zeyneple düşüncelerimin arasından çıktım. Yüzüne bakmadan "Ne alaka kanka. "Diyerek bir turu tamamaladık. Dönerken imalı bir şekilde "bilmem dalmışsın " diyen zeynebe göz devirip konuyu değiştirmek için "yok birşey bu arada abini hiç görmemiştim 4 senedir. " dedim.

Aynen canım konu çok değişti.

Yahu bir sus karışma sen işime.

Tamam tamam sustum.

Neyse 12. Sınıftık 4 yıldır en yakın arkadaşım Zeynep ile her şeyimiz birdir. Zeynep uzaklara dalmış "Servis şoförü kaza yapmış babamda yurt dışında o yüzden mecburen getiriyor . Senin görmemen normal biz bile evde zor görüyoruz yüzünü beyfendi ayrı evde yaşıyor da ." Dedi. Ben kafamı sallayarak"Anladım " dedim. uzatmadım konuyu umrumda değildi ben sadece ukalalığına sinirlenmiştim. Zilin çalması ile adımlarımızı okula yönlendirdik sınıfa çıkınca sınıfın çoğunun gelmiş olduğunu gördüm .sıramıza oturduk. Ah ders ingilizce nefret ediyorum şu dersten ama Zeynep için aynı şeyi söyleyemiycem kız hakiki İngiliz gibi konuşuyor İngilizceyi biz wat dedin gülümle .

Derse Serkan hocanın gelmesiyle konuşmayı bırakıp ayağa kalktık. " Oturun " demesiyle hemen otururken ben yine. Oflamaya başlamıştım. İngilizce neden görüyoruz biz ya. Tabi iç sesim beni yanıltmamıs ve araya dahil olmuştu.

Çünkü dünya dili salak

Tamam sus be bir şey demedik.

Hocanın adımı seslenmesiyle ağzımdan şaşkınlık arası bir " ha" çıkmıştı
"Ha ne kızım sen dağdanmı inmesin " dedi. Gözlerimi devirip"efendim hocam" dedim. "Yoklama alıyordum ama sanırım senin bedenin burda ama aklın yok " diyerek alayla bakmasını sürdüren serkan hocayla koca bir of çektim. Sesini kesmesi adına "burdayım hocam dalmısım kusura bakmayın" dedim. Bugün herkes sinirimi bozmak zorunda mıydı? Serkan hoca kafasını çevirip yoklama almaya devam etti. En azından kısa tutmuştu alayını. Normalde adamı delirtmeden bırakmazdı. Bende kafamı çevirince yanımda zeynebi göremedim. Demin yanımdaydı nere gitti bu kız? Tüm sınıfı taradım ama Zeynep sınıfta değildi. Önde oturan nazlıyı dürttüm . " Zeynep nerde " Nazlı " bimiyorum midesi bulandığını söyleyip labovoya gitti " dedi. Hocadan izin alıp yanına bakmaya gittim. Tuvalete tam girecekken zeynebin çıkması bir oldu "noldu kanka iyi misin ? "
Beti benzi atmıştı. " Bimiyorum birden bire midem bulandı ve midem hiç iyi değil, hiç iyi değilim "diyerek midesini tuttu.
"Gel hocalardan izin alıp hastaneye gidelim "demem ile hemen kafasını salladı. Anlasılan onunda aklından aynısı geçmişti . Müdürden gidip izin aldık. Ama büyük bir sorun vardı. Biz hastaneye nasıl gidecektik. Hastane 30 dakikalık mesafedeydi. Taksi çağıracak kadar paramızda yoktu. " Elif çantamdan telefonu al abimi ara " demesiyle tip tip ona baktım. Gerçekten o dağ ayısını mı arayacaktım? Ahh napalım el mecbur onula gidicez. Telefonu zeynebin çantasından alıp abim yazan telefon numarasını arayıp kulağıma götürdüm. "Ne oldu baş belası " kalın ve sinirli sesi ile kaşlarımı çatıp konuşmaya başladım.
" Şey ben zeynebin arkadaşı Elif, Zeynep rahatsızlandı hastaneye gitmesi gerekiyor " derin bir nefes aldığını işittim daha sonra "tamam geliyorum" diyerek yüzüme kapattı. "Ayı " diye söylenirken Zeynep sordu "geliyormu?"diye. Hemen yanına gidip "geliyor" dedim. Baya kötüleşmişti. Bir 5 daika sonra önümüzde siyah bir araba belirdi. Camın inmesi ile demirin her kızın aşık olabileceği yakışıklı yüzünü görmemizle zeynebe yardım ederek arabanın arkasına bindirdim. Bende yanına binecekken eliyle durdurdu " Elif biraz uzanmalıyım öne binsen olur mu?" Demesiyle hemen kafamı sallayarak ön koltuğa demirin yanına oturdum. Benim oturmam ile arabayı calıştırması bir oldu. Yol boyunca akıp giden yolu izledim. Demirin bakışlarını üzerimde hissetsemde dönüp bakmadım. Yaklaşık 10 dakika içinde gelmiştik hastaneye. Araba durur durmaz indim zeynebin yanına gidip inmesine yardımcı oldum. Eli midesindeydi. Arkamı dönüp demire gelip gelmeyeceğini soracakken " siz gidin ben arabayı park edip geliyorum" derken sesindeki endişe şasırmama neden oldu. En azından kardeşini önemsiyordu ayı bey.

Zeyneple hastaneye girip kapı girişindeki hasta yönlendiren kadına yöneldik . Doktorun ismini söyleyip kadının gösterdiği odaya doğru ilerledik. Kapıyı tıklatıp içeriye girecekken "sağol kanka sen olmasan ne yapardım " diyip zeynebin sarılmasıyla gülümseyip bende sarıldım. geri çekilince kapıyı calıp zeynebin girmesini sağlayıp geri dışarı çıktım kapıda zeynebin çıkmasını beklerken ensemdeki nefes ile olduğum yerde kalakaldım. Aynı anda karnıma sarılan kollar ile şaşkınlığım ve korkum tavan olmuştu. Tam o sırada ise tanıdık ses ile kafamı çevirdim "çok güzel kokuyorsun"diyen demir ile kaşlarım yerinde duramaz olmuştu. Şaşkınlıkla "demir " çıkıverdi ağzımdan. Kafamı çevirmemle demir ile burun buruna gelmiştik. Ne ne yaptığını sorabiliyordum ne de kolarından çıkabiliyordum donmuş kalmıştım o ise gözlerini gözlerimden çekmeden bana bakıyordu.

Neler olduğuna anlam veremiyordum ve neden kalbim bu kadar hızlı atıyordu?

NEFES (Sarıgül)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin