Kahverengi

151 11 8
                                    

Biri çıkıp desin ki
Seninim seninim
Al işte bak ellerim
Seninim seninim
Nerde olsan gelirim
Gelirim gelirim
Bir ömür beklerim
Seninim seninim
Seninim seninim
Bir gün bitmeyecek değil mi?

Yanlız ölmek~ can güngör

"Aşk buna değer mi? Yani grurunu ayaklar altına almak mı, onun her yaptığına katlanmak mı aşk? Aşk dediğin eğer buysa ,eğer aşk acıya mecbursa , kalsın ben yokum. Ne gerek var aşka?"

Gözleri her ne kadar acıyla kavrulsada kafasını şiddetle salladı. Aşk acıydı işte. "Sen bilmiyorsun ki aşkı. Hiç aşık olmadın. " Burnunu çekti. Ağlayacaktı ama ağlamazdı ağlayamazdı şuan. Etrafta bir sürü insan vardı. O hiç kimsenin yanına ağlayamazdı. İyi olduğuna kanaat getirmiş olacak ki rengi kırmızılaşmış gözlerini gözlerime sabitledi.

"Aşk öyle bir duygudur ki insanı kendine mahkum eder. Onun ağzından çıkacak tek bir kelime için döner durursun. Ama aşkın ağzından çıkaması için uğraşıp durduğun o kelime sana öyle bir darbe vurur ki bir daha ayağa kalkamayacağını sanırsın. " Tane tane vurgulayarak söylediği her kelimede gözleri daha çok doluyordu. Kafasını yukarıya kaldırdı. Ağlamamak için şuan kendisiyle mücadele veriyordu. Ağlamak zayıflık mıydı? Henüz Bilmiyordum. Çantamdan mendil çıkarıp uzattım. Kafasını indirip elimdeki mendili görünce hafif piskopatça kıkırdadı. " Ağlamayacağımı biliyorsun." Biliyordum.

"Burnuna canım bu. " Gülümsedi elimden mendili aldı. "Burnumu bu kadar düşündüğünü bilmiyordum." Sadece burukça gülümsedim. Zeynebi çok seviyordum. Yani galiba tahmin edebileceğimden fazla seviyordum. Kardeşim olmuştu artık. Onun böyle acı çekmesi içimi burkuyordu. Sadece kereme aşık olduğu için , yani o öyle söylüyordu , onu dediği yaptığı her şeye katlanıyordu. Onunla konuşmak için onu tam arayacakken kendisi beni aramıştı. Her an ağlayabilecekmiş gibi çıkan sesiyle benimle konuşmak istediğini söylemişti. Annemden zar zor izin alıp onunla buluşmak için babamdan gizli söylediği cafeye gelmiştim. Bu yüzden başım belaya girebilirdi. Ama önemli değildi. O iyi olsun yeterdi.

Ellerimi bir anda tutmasıyla ne kadar ürkmüş olsamda ona belli etmemeye çalışarak rahatlatıcı olduğunu umduğum bir gülümsemeyle yüzüne baktım. Ama hiç rahat değildim.

"Ama her ne olursa olsun düştüğün zaman asla ayağa kalkamayacağını düşündüğün zaman yine elinden tutan aşk oluyor. O öyle bir duygu ki acının içinde cennetten bir bahçe sunuyor. "

Gerçekten aptallıktan başka bir şey değildi bu aşk dedikleri şey. Zeynebe biraz" salaksın sen " bakışları attıktan sonra biraz etrafta göz gezdirdim. Herkes kendi halinde takılıyordu. Kimisi tavla oynuyor kimisi okey oynuyor kimisi de arkadaşlarıyla vakit geçiriyordu. Geneli öğrencilerden oluşuyordu.

Zeynebe döndüm. Kendini biraz toparlayabilmişti. Şimdi kızma zamanıydı.
" Bunları bana neden önceden söylemedin ha?" Gözlerini kaçırdı. Suçlu suçlu dudaklarını büzdü. "Daha kendim bile kabul edememişken nasıl sana söyleyebilirdim ki. " Belki de haklıydı ama yine de bunu bana söylemesi gerekirdi. "Tamam bu seferlik affedeyim bak altını çizerek söylüyorum sadece bu seferlik Bir şey demiyorum ama bir daha benden bir şey saklarsan..." Çocuk gibi heyecanlanarak sözümü kesti.
"Tamam söz bir daha senden bir şey saklamayacağım."
Birlikte kıkırdadık. " Tamam o zaman en kısa zamanda bana onun sana daha önce söylediği her şeyi anlatacaksın ." Uslu bir çocuk olarak kafasını aşağı yukarı salladı. Kararlı bir yüz ifadesiyle sözlü olarak beni onayladı. " Her söylediğini anlatacağım."
" Sonra onu tüm sana çektirdiklerine pişman edeceğiz."
Birden galayana gelmiş sesim biraz fazla çıkmıştı. Tüm millet bize dönmüştü. Ne kadar salak bir çocuktum ya. Hemen kafamı eğdim. Biraz dikkatlerin üzerimizden gittiğini anlayınca kafamı kaldırdım. Zeynep gülmemek için kendini zor tutuyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım. Ne yani erkeklere acı çektirmek olunca hangi kız galayana gelmezdi ki...

___________________________

" Sonro ono Töm yoptoklorono poşmon odocoğoz. " Hala benle dalga geçiyordu. Gülmekten yüzü gözü kıpkırmızı kesilmişti. " Sus be yeter senin iyiliğini düşünmekte suç." Kolumu kolundan çıkarıp Trip vaziyetine geçtim. Yani çenesinden başka kurtulma yolum yoktu.
Cafeden çıktığımızdan beri benden dalga geçip duruyordu.

"Öff aman be iki dalgayada gelemiyorsun elii'm ." nee iki dalgamı? pardon.

"Sen iki dalga diyorsun ama Valla deniz olsaydım tsunami yaşaya yaşaya suyum kalmazdı lan. İki dalga diyorsun birde." Yürürken birden önüme geçti. Küçük gözleri kısıldı yok oldu. Yine tatlı tatlı kıkırdadı. "Tamam tamam sustum. Sadece çok komiktin. " Gevşemiş olan kaşlarımı geri çattım. " Yaa zeyneep." Yine kıkırdadı. Kolumu ayırıp koluma girdi. " Tamam tamam kızma hemen kapattım konuyu." Çok şükür be.
"Eeee senin neyin var bakalım. Dalıp dalıp gidiyorsun." Demesiyle gözlerimi fal taşı gibi açılması bir olmuştu. Nasıl farketmişti ki .
" Ne dalması ya dalgıçmıyım ben." Bana kocaman göz devirdiğini yüzüne bakmadan da anlayabilirdim.
" Elif neyden bahsettiğimi biliyorsun."
Bana genelde Elif demezdi. Ya çok sinirli olunca derdi yada çok ciddi bir ortamda.
"Ne diyorsun anlamıyorum Zeynep ?" Kafamı yüzüne çevirdim. Tek kaşını kaldırmış tüm ciddiyetiyle bana bakıyordu. Birşey söylemem kendimi kurtarmam gerekiyirdu. Böyle onu yalanlayarak kurtulamazdım. Gözlerimi yere çevirdim. Yürürken akıp giden yol aklıma bir bahane getirirdi belki. Şuan abisini açamazdım. Daha zamanı değildi. Ben düşünürken zeynebin telefonun çalması beni hiç bu kadar mutlu edemedi. Biraz zaman kazanmıştım. Derken zeynebin telefonla konuşurken abi demesi yürüdüğüm yerde duraklamama neden oldu. Zeynep bir elinde telefon bana tuhaf tuhat bakıyordu. Hemen eğilip ayağımı tuttum. Bileğim burkulmuş gibi yapmalıydım. Ayrıca ben neden duraklamıştım ki. Çok kafam artık eror veriyordu anlaşılan. O tutumsuz davranışları beni delirmişti. Kafamı bozmuştu. Yoksa hayatta beni bu kadar etkileyemezdi.

Hala eğilmiş ayağımı tutuyordum. Zeynep tamam deyip telefonunu kapatıp yanıma geldi. " Ne oldu iyi misin? " Hemen numaradan acı çekiyormuş gibi ses tonunu ayarlayarak " ayağım burkuldu galiba." Dedim. Ne yapalım yalan yakamızı bırakmıyor.

Sen mi yalanın yakasını bıraksan acaba?

Aaa sen nerelerdesin ha? Beni zor zamanlarda bırakıp kaçıyorsun. Çok darılıyorum sana.

Benimde kendime göre işlerim var herlade hep seninle uğraşamam .

Allah Allah hanım Efendi'nin işleri varmış. Kızz kırarım senin çirpi bacaklarını zilli...

Ben iç sesimlw mücadele ederken birden sarsılmamla kendime geldim. Güçlü bir el omzunu tutuyordu. Gözlerimi yerden kaldırdı. Birden görmeye aşınası olmadığım kahverengi gözler beni ürkütmüştü.

"Heyy iyi misin?" Ne oluyordu, yine benim aklım benimle mi oynuyordu? Ne işi vardı demirin burada.
"Ne işin var senin burada?" Sesimi ben bile zor duymuştum. Sanki malipüle olmuştum. Gözlerimi gözlerinden çekemiyordum. Gözlerinde gördüğüm endişemiydi. Niye endişelenmişti ki. Benim için mi?... Gözlerimin karardığını hissettim ama yine çekemedim gözlerinden gözlerimi. O koyu kahveler neden bu kadar güzellerdi? Kaybolmak i o kahvelerde yok olmak istedim. O kahvelerde kendime bir oyuk bulmak istedim sığına bileceğim. kimse beni bulamasın. Ben iyi miydim? Bilinç altım bana ne yapıyordu? Usulca gülümsedim. Neden olduğuna anlam vermedim. "Bırakma beni." Yine fısıldadım sesim belkide çıkmamıştı. Neden söyledim bunu? Ağır ağır bıraktım kendimi bir pamuktan yatağa. Soon hissettiğim şey belimdeki koca kollar ve Son işittiğim şeyler ise Önce bir çığlık sonra anlamsız bir fısıltı. "Ben Seni bırakamam ama sen Beni bırakma sarı gülüm." Belkide anlamlıydı...

_______________________

_______________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌧️🌧️🌧️🌧️

NEFES (Sarıgül)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin