Bu şarkının bende çok başka yeri var, o yüzden eklemem lazımdı. (***) yıldızı gördüğünüz yerde şarkıyı açmanızı tavsiye ederim. Vote atmayı unutmayalım
Öptüm çehrenizden :)Kral öylece elinde tuttuğu şarabı bir dikişte içti ve derin bir nefes alırken balkondan aşağıya doğru baktı. Herkes yüksek müzik eşliğinde dans ediyor, kadınlar kahkaha atıyordu. O an konuştu kendi kendine.
" seni bekliyorum, öyle bir havada gel ki tüm bu pislikten kurtar beni."
Kral o kadar içmişti ki ne mantığını kullanabiliyor ne de beynini susturabiliyordu. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Kont'u yanına çağırmadan önce ona doğru dönüp baktı,
Kont uzaktan da belli olduğu üzere karşısında bulunan kadınlara bir şey anlatıyor kadınlar da etkilenmiş gibi kahkahalar atıyordu. Kral bu görüntüye yüzünü buruşturup önüne döndü. Aniden arkasında hissettiği el ile arkasına dönen Kral ne yazık ki umduğunu bulamadı.Karşısında orta yaşlarında, muhtemelen onunla aynı yaşlarda olduğunu düşündüğü uzun ve sarı saçları beline kadar gelen, kırmızı ve sırt dekoltesi kalçasının biraz üstünde bulunan elbisesiyle zarif, beyaz tenli, dudaklarında kırmızı bir ruj sürülü melez kadın hemen ona ışıldayan gözlerle bakıyordu.
" Çok uzun süredir birisini bekliyorsunuz."
Kral kadına bakıp onaylar şekilde baş salladı, konuşmak istemiyordu. Fakat kadın da yanından gideceğe benzemiyordu.
"O kişinin yerinde olmayı isteyecek birçok insan tanıyorum." Kadın ufak bir ima ile Krala atıfta bulunuyor fakat Kral balkondan aşağıya bakmaya devam ediyordu.
Kendisini tutamadan söze girdi. "Mesela siz mi?"
Kadın tebessüm etti, hatta bu yetmemiş gibi dişlerini göstererek güldü. " Sizin gibi birisinin karşısında elbette istemeyen yoktur, başta ben."
Kral kadına vücudunu dönerek gözlerinin içine baktı ve elini kaldırıp kadının sarı ve uzun saçlarına dokundu.
" Biliyor musun, sarı saçlardan nefret ederim."
Bunu duyan kadının tebessümü aniden soldu. Fakat bozulduğunu belli edemeden Kral tekrar önüne dönüp kenarda içki servisi yapan bir görevliden bir bardak içki alıp bir dikişte bitirdi. Kadının yanından gitmesini istediği için kadına bakmıyor etrafı izliyordu. Kadın mahçup ve bir o kadar da sinirli bir ifadeyle izin isteyip kralı yalnız başına bıraktı.
Kral tam balkondan içeri kısıma girecekti ki balkonun aşağısında gördüğü manzara ile alev alev kavrulmaya başladı. Kalbi çok hızlı atıyor, kulakları uğulduyordu. Sonunda gelmişti davet ettiği o genç karşısında duruyordu. Hemen seri adımlar ile aşağıya inecekti ki Namjoon kolunu tuttu, Kral Namjoonun elini kolundan sert bir şekilde ittirip aşağıya indi. Tüm zarafetiyle karşısında duran inci tanesi kadar güzel gence adım adım gidiyordu.
Yaklaştıkça gördüğü manzaraya atıfta bulunarak gözleri adeta bir şiirden alıntı gibi dedi içinden ve devam etti, ben bir hazan yaprağıyım o ise düşkünü olduğum taze bir bahar gibi. Hayır kimse onun gibi olamaz, kimse bu kadar yumuşak ve şefkat dolu olamaz.
Jungkook'un üzerinde beyaz yakası bağcıklı bir gömlek bulunuyordu, boynunda incilerle bezenmiş zarif bir kolye ile melekten farksızdı.
Jungkook kendisine gelen Kralı görünce utanarak eğilip selam verdi. Kral hızla geldiği ve biraz da heyecanlandığı için nefes nefese kalmıştı, ancak belli etmiyor ve omuzlarını dik tutuyordu. O an kralın tebessümü soldu ve jungkook'a bir adım daha yaklaşıp elini gencin kaşına attı. Gencin kaşındaki yara yeni yarılmış bir yara gibi gözüküyordu.
" Kim yaptı sana bunu! "
Kralın sesini yükseltmesi ile yakın çevresinde bulunan birkaç kişi krala döndü fakat Kral onlara doğru bakınca hepsi tekrar önlerine döndü.
"Efendim, birisi bir şey yapmadı." Jungkook endişeli ve bir o kadar korkmuş bir ifadeyle kraldan bir adım uzaklaşıp geri çekildi. Kral gencin yapmış olduğu bu davranışa anlam veremiyordu ve arkasını dönüp onun yaptığı gibi bir adım ondan uzaklaştı.
"Beni takip et jungkook."
Genç tabii ki Krala itaat edecekti ve dediği gibi önde ilerleyen kralın arkasından gidiyor ve onlara bakan gözlere bakmadan yere bakarak yürümesini sürdürüyordu. Kral uzun bir yürüyüşün ardından saraydan biraz uzak fakat yine sarayın bahçesinde bir yere yürüdü. Jungkook'a dönecekti ki onu takip etmediğini anladı ve arkasına döndüğünde birkaç adım gerisinde duran genci gördü.
Kral, gence doğru adımlayıp tam karşısında durdu ve kısık gözler eşliğinde ellerini cebine attı. Jungkook aşikar bir şekilde Kralın kendisinden bir cevap beklediğini hissediyordu.
"Jungkook, kim yaptı bunu sana?" Kral sorusunu tekrar sordu fakat Jungkook sadece boş gözler ile Kralı izliyordu. Aniden tebessüm etti.
"Efendim benim bir avcı olduğumu unutuyorsunuz sanırım. Avcılıkta böyle şeyler olabilir, siz daha iyi bilirsiniz."
Kral jungkook'un tebessümünü görünce tebessüm etti. Ufak bir sessizliğin ardından kral etrafına bakındı.
Etrafta tek bir insan yoktu, sadece rüzgarın sesi ve arkadan gelen müziğin melodileri duyuluyordu. Kral elini dans etmek için jungkook'a uzattı fakat jungkook bir krala bir de eline bakıyordu. Reddetmenin saygısızlık olacağını düşündüğü için kralın dans teklifini kabul etmek etti ve kralın elini tuttu, hızla onu çekip göğüslerinin birleşmesine izin verdi.
Kral Taehyung, Jungkook'un ince beline doğru elleri ile bir gezintiye çıktı. Belini sıkıca kavrayıp dans etmeye devam etti. Boy olarak Jungkook'tan biraz uzundu. Jungkook kendisini dansa fazlaca kaptırmış olacak ki başını kralın omzuna dayayıp şarkının melodisine kısık kısık eşlik ediyordu. Taehyung'un burnu jungkook'un kulağına değiyor ve o eşsiz kokuyu memnuniyetle soluyordu. Tam müzik bitip başka müzik başlayınca Jungkook heyecanlanıp çocuksu bir neşeyle Kral Taehyung'a baktı.
"Bu benim en sevdiğim şarkı. " ***
Taehyung başını kaldırıp şarkıyı iki saniye dinledi ve aniden jungkook'a bakarak söylemeye başladı.
-The world was on fire and no one could save me but you (Dünya alevler içerisindeydi ve sen dışında beni kimse kurtaramazdı)
Jungkook, Taehyung'un sesine şaşırır gibi ağzının açılmasına engel olamadı. Kral devam ediyordu.-It's strange what desire will make foolish people do ( Arzunun aptal insanlara yaptırabilecekleri ne garip)
Jungkook neşeliydi. Kralın şarkı söylerken onu döndürmesine izin verip ayak uyduruyordu. Ve eşlik etmeye karar verdi.
-I never dreamed that I'd meet somebody like you ( senin gibi biriyle tanışacağımı hiç hayal etmemiştim)
Kral Taehyung bir süre sonra susup Jungkook'un sesini dinlemeye başladı. İçinden kendi kendine düşünüyordu.
Ölüm her zaman aynıdır ama herkes kendi usulünce ölür, benim ölümüm bu çocuk. Bir çift ceylan göz benim ölümüm. Ve evet ceylan avcısı olan tek kişi Avcı Jungkook değildi, o benim avımdı ben de bir ceylan avcısıydım.
Jungkook'u bu şekilde hayal edebiliriz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMPARATOR
JugendliteraturHalk tarafından sevilen ve bir o kadar da korkulan İmparator Kim Taehyung'un kendisine göre yasaları ve cezaları vardı. Bu cezaları vermekten çekinmeyen Kral hayatında ilk defa bir çocuk tarafından bozguna uğrayacaktı. Bildiği her şeyi unutturan çoc...