Bonjour sevgili okuyucular,
Can sıkıntısından yine kendimi hiç okunulmayan hikayeme attım ve bölüm yazayım dedim.
Final sınavları da canımı sıkacak ama hadi bakalım, kaytarmaya devam.İyi okumalar dilerim mes chéries,
Yazarınız Mona☆~
Havin yağmurdan nefret ederdi.
Hiçbir sebebi yoktu bunun için.
Tamam, belki de ölüme susadığı günler hep yağmurlu olanlardı.Yağmur ailesine olan veda, kardeşine olan öfkesiydi.
Yağmur kindi.
Yağmur kirdi.Ama yağmura olan nefreti sebepsizdi.
Damarlarındaki bulantıyı anlamlandırmak için şöyle bir geriye dönüp baktığında, ilk kez intiharı düşündüğü mahvolmuş 15. yaşını buluyordu zihninde.
Ailesinin asla ciddiye almadığı türden bir kriz geçiriyor ve kendini suçlamaktan acınası düzeyde zevk aldığı, tanrıya yalvardığı anlarda, odasının camına billur gibi damlalar vuruyordu.Henüz 16 yaşındayken, yağmurlu bir günde ıslanmak üzere sokağa atıldı.
Arkadaşlarına uyup ucuza bir yere göbeğini deldirmişti, kelebekli piercingi gören babasından yediği tokatla alelacele kapının önüne fırlatılmış, oturduğu kaldırım taşında kendini sarmalamış, sessizce eve alınmayı bekliyordu.Ağlamayı güçsüzlük olarak görmeye başladığındaysa 17 yaşındaydı. Üniversite sınavına hazırlanıyor, teki bozuk kulaklığından ay ışığı sonatı yükseliyordu.
Yağmurlu bir günde kulaklığını çamurlu suya düşürdü.Havin yağmuru bol bir günde, hayatının düğümlendiği melekten bozma iblisle tanıştı.
Havin yağmurdan nefret etmek için gereken sebebini bulduğunda 22 yaşındaydı.-Dersin boş mu, diye sorduğunu duydu Alya'nın hevesle. "İstersen kantine inebiliriz. Şu meşhur Serkan'ı neden aldattığını anlatırsın bana."
Havin cevap vermedi. Serkan'ın kim olduğunu bile bilmiyordu ama kindar insanların bomboş dedikodu malzemesine dönüşmek takıldığı en son şey bile olamazdı.
Zihninde küçüklüğünden gelen bir ninni dolanıp duruyordu saatlerdir.Ölümü arzuluyordu.
Böyle günlerde hep ölümü arzular, camı aşmaya uğraşan çaresiz yağmur damlalarına karışmayı hayal ederdi.
Yine de arzusunu baltalamak için her şeyi yapmaya hazırdı.Arkasından seslenen Alya'yı görmezden geldi. İndiği taştan basamaklar topuklu botlarına işkence ediyordu ama, Havin koştu.
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmeyecek Havin.
Ölüp gideceğiz işte, kapa çeneni ve şükret hâlimize kızım.Erken ölmek için fazla bencildi. Ancak kaliteli bir yaşam için gereken bencilliğe sahip değildi.
Bisiklet sürüyor, kahkahalarla gülerken bir anda yere çakılıyordu.
Dizleri kanıyordu.
"Abi... Abi geri gel lütfen. Abi beni yalnız bırakma."
Arnavut kaldırımlı sokakta pervasızca koşmaya devam etti.
Zihni bulanıyor, gözyaşları yağmur tarafından kabul görmeyerek yok oluyorlardı. Havin bomboş sokaklardaydı.
Geceleri fırlatıldığı sokaklarda."Yediğin önünde yemediğin ardında.
Daha ne istiyorsun bizden?
Daha ne istiyorsun nankör velet?"Bulmayı amaçladığı hiçbir şeyi yoktu.
Ama Havin buldu.
Anılarını emen sünger gibi bir kahkaha duymuş, deli gibi koştuğu sokakta bulmuştu onu.Saçağın altına sığınmış, kanatları kırık, cennetten düşmüş, Dünya sarhoşu bir melek bulduğunda Havin 22 yaşındaydı.
Havin 22 yaşında, günahlarını yağmurda yıkayabileceğini sanan genç bir adama aşık oldu.
~
Türkçe yazmaya yazmaya Türkçe'yi unutmuşum resmen.
Neyse, gelişiyor gibi hissediyorum kendimi.
Yazdıkça açılıyorum galiba👻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovulmuş Melek
General FictionBir gün gelecek Havin, ve bu meleğin neden cennetten kovulduğunu anlayacaksın. Havin × Ares Depresyon ve anlam arayışının karanlık sularında çırpınan Havin, sahte heveslere tutunmaya çalışan bir felsefe öğrencisi. Hayatı zaten zor, hayatını yaşamak...