chapitre quatrième: Ares

75 3 10
                                    

"...
Bunlar bana gönderdiğin işaretler mi yoksa?
Kendime hikayeler anlatıyorum ben,
kendi kendimi, kendi acımı uyutmak için.
Ve de gülümsemek için.
Artık hayatta olmayan insanlarla hayali sohbetlerim var.
Duyuyor musun beni?
Beni görüyor musun?
..."

Louane: Si t'étais là

~

Evet, yine Ares'le karşınızdayım.
Bu bölüme cok yakışan bir şarkı da buldum. Hiç sıkılmam bu şarkıdan yıllardır siz de dinleyin, dinletin. Hatta bölümden önce dinlemenizi ve sözlerine baktıktan sonra okumanızî tavsiye ederim bölümü.
Hikayeyle uyumlu çoğu şarkının çevirisi olduğu için de ayrı bir neşeliyim, çünkü böylece siz de sözleri anlayabiliyorsunuz.

Biraz da Ares'in hastalıklı tarafına, "Savaş Meleği" olan yanına ve sisler altında kalmış geçmişine odaklandım.
Yazdığım en kırılmış, zehirli karakter olmaya adaysın Ares...

İyi okumalar mes chéries,
Yazarınız Mona ♡

~
Ares henüz küçükken ve sevilmediğini anlayamayacak kadar sevgi doluyken, annesi gibi olmak istiyordu.

Athena Saraç'tan bile daha başına buyruk olmak en büyük hayaliydi.
Ne denilirse hemen yapılır, dedesi bile kızının tüm isteklerine bir noktadan sonra karşı koyamazdı.

Athena istediği her şeyi elde etmiş türden bir kadındı, istemediği tek şey kendi çekirdek ailesiydi.
Öyle ki kocasına olan nefretinden dolayı soyadını dahi almamıştı.

Ares de dedesinin ısrarları üzerine ailenin geri kalanı gibi annesiyle aynı soyadı taşıyordu.
Ama neyse ki ailede tek istenmeyen kendisi değildi, ondan üç yaş büyük olan taş suratlı Medusa da vardı.

Yine bile asıl varis hep belliydi.

Kızıla çalan kumral bukleleri Ares'le tıpatıp aynı, güzel gülüşüne hayran bırakan, evdeki diğer herkesin aksine İmparator'a samimi bir saygı gösteren deli dolu, serseri Arges.

Yüzlerce kez canına kıymış, kurtarılmış Arges.

Bileklerindeki iki derin kesikle tüm başarısızlıklarını da alıp giden Arges.

Son nefeslerini verirken başını omzuna yaslamış, ciğerleri çürürcesine ağlamış, özürler fısıldayarak Ares'in saçlarına öpücükler kondurmuş olan Arges.

Pahalı çarşaflar dedelerinin gururu asil kanını yutarken, kurtuluşunu ölümle birbirine bağlamış olan Arges.

"Korkağın tekiydi," demişti Medusa.

Cenaze dolup taşıyordu.
Ares elindeki boş şişenin ağırlığından rahatsız, kiraz likörünün acıttığı dudakları kupkuruydu.
Bakışları görkemli mezar taşında sabitti; dedesinin tek başına ifadesiz bir yüzle dikildiği yerde.

İmparator'un gözleri toprağa bile değmiyordu.

Burç Arges Saraç
1997 - 2019

Ares alkolün etkisiyle hıçkırdı, ne olur ne olmaz diye biraz daha içmeliydi.
Düşünmeyi beceremeyecek kadar sarhoş olmak zorundaydı çünkü kaldıramazdı, sadece 17 yaşındaydı.

Medusa'nın elleri omuzlarına tutundu aniden, ipeksi sesin söylediklerini kavramaya çabalıyordu.

"Çok korkaktı. Ama sen öyle olmayacaksın. Hatırla, bana yapılanları hatırla. Arges'ın çığlıklarını hatırla, pazar günlerini hatırla. İntikamımızı al İmparator'dan. Sana güveniyorum Mardan. Ölü ruhları savun. Savaş Meleği değil misin sen, koru kurbanlarını..."

Cenazeden sonra Medusa gitmişti, peşinden gelen zarfla mirasının reddini istiyordu.
Demek oluyordu ki üç varisten ikisi artık yoktu, en istenmeyen kişi Saraç'ların varisi olmuştu.

Mardan Ares Saraç.
Namıdiğer kara koyun.

-Başım çatlıyor.
-Biliyorum, yanındaki kız huysuzca mırıldandı.

Başını biraz daha eğerek yüzünü kahverengi saçlara gömdü.
Kurtarıcı, onaylamazcasına bir şeyler mırıldansa da Ares cüretinden feragat etmemiş, sabit kalmıştı.
Taksi çok sarsılıyordu.

-Parfümün güzelmiş...

Kurtarıcısı cevap vermedi, buz kesmiş elleri Ares'i bileklerinden kavramıştı. Tek gayesi onu Dünya'da tutmaya çalışmak gibiydi.

Ares, kendisini Dünya'ya bağlayan soyut iplerin dedesinin prangaları değil de, daha ismini bile bilmediği bir kızın buzdan elleri olmasını komik buldu.

İçten içe kemirilmiyordu sanki, korku donar mıydı hiç?

Prangaları ham ateştendi.

Kovulmuş Melek'in cehennem ateşi...

Arabadan adeta fırlatıldıkları o kaldırımda nefes nefese soluklanıyorlardı. Ares anılar çemberinde debeleniyor, kurtarıcısı donakalmış bir hâlde Perili Köşk'e bakıyordu.

-Burada mı oturuyor senin Eros? Vay be. Gerçekten imparator falan galiba.

Ares onaylarcasına başını salladı, yörüngede dahi duramıyordu.

"Arges'a kalacak paralara mı yanıyorsun?"

İnada kurban gidip kurduğu cümlesinin yankıları eşliğinde, kafasını duvarlara vurmak istiyordu.

Göğsü sıkışırken gözlerini sımsıkı kapattı.
Rüyalarına girecekti.
Bunun hesabı sorulacaktı ondan.

Artık her gece o kanlarla kaplı yatağa dönecek, kırılgan ve cefakâr kuzeninin başını omzunda hissedecek, ölüm buram buram ciğerlerine sızarken Azrail'in kolları vücuduna dolanacaklardı.

Çizgiyi aşmıştı, kontrolü kaybediyordu.

3 yıldır uyuyan Savaş Meleği onun için geri dönüyordu.

Kovulmuş MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin