İyi okumalarr!!
☆☆☆
Jisung uyandığında başındaki ağrıyı tarif edecek kelimeleri bulamıyordu. İşin kötüsü tek ağrıyan başı değildi. Omzundaki ağrının ne zaman rahatlayacağı merak konusuydu.
Felix'in evinden çıkmadan önce yüzüne yaptığı hafif makyajı bile silmeden uyuduğu için on kat daha berbat hissediyordu. Birbirine girmiş mavi saçlarını alnından çekme gereği duymadan şiş gözlerini kırpıştırarak yattığı yerden doğruldu. Tek bir insan yoktu ki üstünü örtsün. Her yeri tutulmuştu, ayrıca artık grip olduğuna garanti de getirmişti.
Battı balık yan gider diyerek üstündeki takım elbiseden kurtuldu ilk önce. Dolapta bulabildiği en rahat şeyleri üstüne geçirdi sonra. Kendi evi olmadığından doğru dürüst kıyafeti yoktu burada giyebileceği. Bir ara Choi'yi eve gönderip kıyafetlerini getirmesini istemesi gerekiyordu. Tabii Choi'yi görebilirse.
Arayıp ona azar çekmesi gerektiğini aklının bir kenarına not ederek odasından çıkıp merdivenleri inmeye başladı. Hızlı bir duş alamayacak kadar berbat hissediyordu kendini, yere düşüp bayılmadığı her saniye şükür etmeliydi belki de.
Mutfağa girdiğinde Minho'nun yüzüne bakmadı bile. Her sabah onun yüzüne bakmak çin işkencesinden farksızdı Jisung için. Yüzünden düşen bin parçayla birlikte yemek masasına oturduğunda mutfaktaki yardımcılar onun için de hemen bir servis açtılar.
Tüm yemek boyunca yaptığı tek şey önündeki kahvaltıyı didiklemek oldu Jisung'un. Minho sadece bir kez ona bakmış, bu kadar mız mız olması sinirlerini zıplattığından bir daha da çevirmemişti bakışlarını Jisung'dan tarafa.
"Ağrı kesici alabilir miyim?" Çayını tazelemeye gelen yardımcıya rica ederek konuştuğunda Jisung'un kadına sesini duyurabilmek için ikinci kez kendini tekrar etmesi gerekti.
"Bitki çayı da yapmamızı ister misiniz soğuk algınlığınıza iyi gelmesi için?"
"Teşekkür ederim. Hazır olunca odama getirirsiniz." ilacını içen Jisung yemek masasından kalkarken Minho nihayet konuşarak dikkatini çekti.
"Sözleşmeyi ne zaman imzalıyoruz?"
"Ne sözleşmesi?" Alık alık baktı Jisung Minho'nun yüzüne. Hasta olduğu her halinden belli oluyordu.
"Ortaklık"
"Sen de taktın ortaklığa" oflayarak yanaklarını şişirdi Jisung, Minho tepkisizce onun suratını izledi.
"Ben istediğim zaman imzalarız" dedi ardından sırıtarak.
"Yok öyle bir dünya" dedi Minho, kaşlarını çatarak. "Ortaklık isteyen sensin, peşinden koşması gereken de sensin." İşaret parmağıyla Minho'yu işaret etti.
"Hatırlatırım, geçmişinin gün yüzüne çıkmasını istemeyen de sensin" dedi Minho kaşlarını kaldırarak.
"Bir gün şantajlarının bana işlemeyeceği kadar umursamaz olacağım ve o gün hiçbir şey gelmeyecek elinden. Kalakalacaksın." Öfkeyle konuştu bu sefer Jisung. "Kuruldan haber gelince söylerim imzalarız"
"Acele etmelerini söyle" tekrar umursamaz tavrını takındı Minho ve bilgisayarıyla uğraşmaya geri döndü.
Merdivenleri çıkmak Jisung için gerçekten zorlu bir parkurdan farksızdı. Halbuki çıkması gereken bir kattı. Kendini yatağa bile zar zor atıp gözlerini kapattı.
Odasına bitki çayını getiren yaşlı kadın, Jisung'un dakikalar içinde uyuyakaldığını görünce onun ateşini kontrol etti. Aslında kızaran yanaklarından da pek âlâ belli oluyordu, ateşi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
save me, minsung (✓)
Fanfictionhan jisung'un içine çekildiği karanlıktan kimse değil ama lee minho kurtarabilirdi onu. tw's!!!![enemies to lovers, toxic/unhealthy relationships, harm to others, mafia world, slowburn, etc.] !bu hikayede geçen olaylar, karakterler, zaman ve mekan ö...