11. Bölüm

1.4K 207 314
                                    

İyi okumalarr!!

☆☆☆

Elini revirde güzelce sardırdıktan sonra şirketin giriş katında vakit öldürmeye başlayan Jisung, Bogum'un artık malikaneye dönmeleri gerektiğine dair söylediklerini duymazdan geliyordu. Bazı zamanlarda duygusal durumuna göre dikkatsiz olabilse de kesinlikle aptal değildi. Bogum'un o adamlara karşı neden öyle davrandığını merak ediyordu, altında yatan bir sebep olduğunu da pek âlâ anlamıştı. Ve sebebi bulmadan şirketten ayrılmayacaktı.

"Bana bak Bogum, canımı sıkma benim" zifte benzeyen kahvesinden bir yudum alan Jisung, önündeki dergiyi gürültüyle kapatıp yanında dikilen Bogum'a dikti gözlerini. "Sen malikaneye o kadar dönmek istiyorsan defolup gidebilirsin. İşim var benim, işim bitince gelirim."

Bogum itiraz edecekti ki yaklaşık kırk beş dakika önce haber verdiği, bir saattir orada öylece duruyorlardı ve hâlâ bir hareketlilik yoktu, patronu Lee Minho arkasındaki korumalarıyla şirkete giriş yaptı. Jisung, onu fark etmemişti bile, ta ki dibinde bitene kadar.

"Ne yapıyorsun sen burada?" Dedi diliyle dişinin arasında konuşarak. Olabildiğince söylediklerine dikkat etmeliydi artık, kurul ve konseyin gözlerinin üstünde olduğunu biliyordu.

"Toplantıyı bugün yapalım dedim"  omuzlarının üstündeki ceketi masanın üstüne attı ve bacak bacak üstüne atarak beyaz koltuğa kuruldu Minho.

"Bugün olmaz, herkese izin verdim." Ters ters baktı Jisung Minho'ya.

"Tüh" gözlerini ilk defa geldiği şirketin içinde gezdirdi Minho. Kendi şirketine nazaran burası daha mütevazi dekore edilmişti, halbuki Jisung'dan tam aksini beklerdi. "Herkesi geri topla o zaman"

"Aklını mı kaçırdın sen?" Jisung'un sesi de kendisiyle birlikte yükseldi ama yine gözlerin üstüne döndüğünü fark edince kıkırdadı, sanki şaka yapıyormuş gibi. Ve koltuğa oturup Minho'nun kolunu yarı sağlam eliyle kavradı.

"Kimse bu kadar ani bir ortaklık beklemiyordu, çiğ çiğ yerler beni. Bugün toplantı falan yok, unut onu."

Asansör kapıları açıldığında o anı bekleyen Jisung nihayet avını gözüne kestirmiş bir avcı gibi ayağa fırladı ama Minho onun belini kavrayarak oturduğu koltuktan kalktı ve Jisung'un önüne geçti.

"İstediğim şeyi yerine getirmekte ne kadar vakit kaybedersen o kadar çok şey borçlu olacaksın bana"

"Ne diyorsun be? Çekil ve ellerini de üstümden çek." Minho'nun belindeki elini ittirmeye çalıştı Jisung ama kıpırdatamadı bile. Yanakları sinirden mi yoksa utançtan mı kızarıyordu emin olamıyordu. Utancının sebebi Minho'nun kıskacından kaçamayacak kadar güçten düşmüş oluşuydu, sinirinin sebebiyse açık ve netti.

"Seni öldüreceğim," Minho'nun kravatını kavradı Jisung. Dudakları arasında santimetreler vardı ancak on metre uzaktan bakan biri bile yakınlaşmaktan ziyade ani bir sürtüşmeyle kavgaya tutuşacaklarını görebilirdi. "Ne halt çeviriyorsun arkamdan? Önce adamın sonra sen? Çekil." Nihayet Jihoon ve adamları dışarı çıktığında kurtuldu Minho'dan. Birkaç adım geriye doğru sendeledi, boğuşmamışlardı ama nefes nefeseydi.

Sinirden her an migreni tutabilirdi.

"O adamla şirketinin herhangi bir iş ilişkisi içinde olmanı istemiyorum"

"Adamı tanımıyorum bile, beyin yoksunu musun?" Saçlarını çekiştirdi Jisung, her kim kendilerini izliyorsa umrunda bile değildi. "Hem sana ne oluyor?"

"Kafanın içi boş falan mı?" Yumruk yaptığı elini Jisung'un kafasına tıklattı Minho. Jisung onun eline vurdu. "Ortaklığa gidiyoruz. Rakip herhangi bir firmayla işbirliği içerisinde olamazsın, olduklarınla da feshedeceksin anlaşmalarını."

save me, minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin