15. Bölüm

1.4K 195 233
                                    

İyi okumalarr!!

☆☆☆

Minho, odasında hıçkırarak ağlayan Jisung'u duyabiliyor ama ne yapacağını veya nasıl bir tepki verebileceğini bilmiyordu. Aklına ilk gelen seçenek Seungmin'i aramak olmuştu, belki Seungmin malikaneye gelir ve bir şekilde arkadaşını teselli edebilirdi. Ancak Seungmin telefonlarına çıkmıyordu. Tıpkı Felix gibi. Jeonginse yine stajdaydı ve aramayı meşgule atmış, her ne olduysa mesaj olarak geri dönmesini söylemişti Minho'ya. Minho da öylesine aradığını söylemiş ve uzatmamıştı.

Şimdi salonda oturmuş, Jisung'un hıçkırıklarını dinliyordu.

Normalde olsa umursamazdı, kesinlikle, umrunda bile olmazdı. Sadece Jisung'un ağlaması Minseo'nun ağlayışına benziyordu ve Jisung saatlerdir ağladığından içi şişmişti.

Tamamen bu yüzdendi, evet.

Oturduğu yerden kalkıp Jisung'un odasına doğru yürüdü. Kapının önüne geldiğinde duraksadı.

Küçük olan, yine ağıza alınmayacak hakaretler edip kendisini sinirlendirecekti. Değer miydi bunun için?

Yine de tıpkı kız kardeşine söz verdiği gibi ufak da olsa içindeki o ışık kaynağının hiç sönmemesi için Jisung'un kapısını seslice çaldı. Yapması gerekeni yapıp çekilecekti, Jisung konuşmak istemezse zorlamayacaktı da onu. Jisung gel demedi ama aksini de söylemedi. Kapıyı araladı Minho da.

Jisung yine kapıya sırtını dönmüş, kamburunu da çıkarmış yağmur damlalarının hızla çarparak ses yaptığı pencereye karşı oturuyordu. Birkaç saniye boyunca ne diyeceğini bilemedi Minho. Sonra birden "İyi misin?" Diye sordu Jisung'a.

Kabul ediyordu ki içi dışına çıkıyormuş gibi ağlayan bir insana sorulabilecek en ama en saçma soruyu yöneltmişti.

Jisung, omuzları üstünden Minho'ya dönüp kızarmış yüzünü gösterdi. Yeterince açık bir cevaptı bu.

İyi falan değildi.

Kapıyı kapatıp yatağa doğru yürüdü Minho. Jisung üstündeki şortun açıkta bıraktığı bacaklarını karnına çekmişti. Burnunu sweatshirtünün koluna sildiğinde Minho gülmemeye çalışarak masanın üstündeki selpak kutusunu uzattı Jisung'a. Kutuyu hışımla alıp çektiği peçetelerden birine ağladığı dolayısıyla dolan burnunu sümkürdü Jisung.

"Bir yerin mi ağrıyor?" Nereye oturacağını bilemedi Minho. Yatağa otursa çok yakındı, koltuk da uzakta kalıyordu. Öylece dikildi ayakta.

"Kalbim" İlk defa kendisini terslemeyen Jisung'a öylece baktı.

"Neden birine söylemedin? Arabalardan birini hazırlasınlar acilen doktora..." kendisine boş gözlerle bakan Jisung'u fark ettiğinde Jisung'un mecazlı bir kalp ağrısından bahsettiğinin farkına vardı.

Jisung oturmasını işaret etti. Artık sırada neye şaşıracağını merak ederek yatağa oturdu Minho. Aralarındaki mesafe komikti. Yatağın iki ucunda otururlarken hem yakın hem uzaklardı.

"Bir insan kendi öz evladını neden sevmez?" Diye sordu Jisung, kendisi değil de daha çok içinde bir yerlerde susturulmuş olan küçük çocuk konuşuyordu şimdi.

Ne diyeceğini bilemedi Minho. Bu sorunun cevabını kendi de bilmiyordu.

Neden sevmezdi ki bir ebeveyn çocuğunu?

"Bu dünyada yapayalnız olmak çok zor. Sadece, iyi veya kötü, seni çok seven ebeveynlerin ve onlar bir gün bu dünyadan göçüp gittiğinde yanında olacak bir kız kardeşin olduğu için bile tahmin edemeyeceğin kadar şanslısın." Tekrar dolan gözlerini kırpıştırıp titreyen çenesini dizlerine yasladı Jisung. Biliyordu ki sırf bu konuşmayı Minho'yla yaptığı için bile ertesi sabah uyandığında pişman olacaktı ama artık dolup taşıyordu. Kimselere anlatmamaya devam etse vücudu elem ve kederden çürüyüp gidecekti, tıpkı bir ölününkü gibi.

save me, minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin