21. Bölüm

1.4K 200 141
                                    

İyi okumalarr!!

☆☆☆

Jisung, kaç gündür nezarethanedeydi sayamıyordu. Bir? İki? Belki üç? Rekorunu kırıyordu şu günlerde, daha öncesine kadar karakollarla imtihanı yalnızca gözaltına alınmakla sınırlı kalmıştı. Avukatı hiçbir şey yapamıyordu çünkü davaya gizlilik kararı getirilmişti, mahkemede hakim karşısına çıkana kadar buraya hapsolmuş gibi gözüküyordu.

İşin kötüsü, Minho'ya ulaşamıyordu.

Choi, onun malikanede olmadığını söylemişti. Felix ve Jeongin de ortalıkta yoktu, bir şeylerin ters gitmeye başladığını anlamıştı Jisung.

Diğer hücrede uyuyan Seungmin'e baktı üzgünce. Açık olan üstünü örtmek istiyordu ama mümkün değildi. Saçları dağılmıştı, hali perişandı. Kendini suçlu hissetti. Eğer orada Jihoon'u dövmekle o denli meşgul olmasaydı belki Seungmin ile vaktinde çıkabilirlerdi Kulüp'ten. Tıpkı Yuqi gibi. Yanaklarını havayla şişirdi ve önündeki bilgisayarla ilgilenen nezarethane memuruna seslendi.

"Hey" adam yalnızca bir kez gözlerini Jisung'un olduğu tarafa dikti, o da kendisine seslenilip seslenilmediğinden emin olmak içindi.

"Ne istiyorsun?"

"Arkadaşımın üstünü örtme şansın var mı?" Oturduğu köhne banktan kalkıp parmaklıklara yaklaştı.

"Hah" adamın ağzından alaycı bir nida döküldü. "Önüne halil ibrahim sofrası da istiyor musun?"

"Aslına bakarsan fena olmazdı, kuru ekmek yemekten bıktım usandım" gerçekten, sıcak ev yemeği yemeyi özlemişti Jisung, ayrıca üstündeki kıyafetler duvarlara sinen rutubetten kokmaya başlamıştı. Çıktığında ilk işi kaynar suyla üstüne yapışan kirden arınmaya çalışmak olacaktı. En kötüsü daha ne kadar burada kalması gerektiğini bilmiyor oluşuydu. Kimse kendilerine bir açıklama yapmıyordu.

"Parmaklıklardan uzaklaş ve yerine geç. Hücrede arkadaşının üzerine örtmesi için bir battaniye var zaten, uyumadan önce üstünü örtmediyse bu benim sorunum değil."

"O iğrenç şeyi üstümüze örtecek olmamızı düşünmeniz komik" demir parmaklıklara ellerini çarptığında çıkan gürültü yankılanarak yayıldı. "Bir de vicdanlı olan tarafın kendiniz olduğunu söylersiniz."

"Suç işleyen insanları pamuklara saracağımızı düşünmeniz komik" dedi memur Jisung'u taklit ederek.

"Ortada işlediğimiz bir suç yok bile. Haksız yere bizi alıkoyuyorsunuz. O gece Kulüp'te sadece bir şeyler içmek için bulunuyorduk. Sanki kumar masasında basmış gibi davranıyorsunuz."

"Öyle mi?" Adam bilmiş bir ifadeyle kafasını salladı.

Jisung, orada bulunmasının asıl sebebinin Kulüp'te bulunmak olmadığını da biliyordu. Eğer öyle olsaydı işin içinden kolayca sıyrılabilirdi, Seungmin ve kendisinin dışında o gece orada olan kimse kalmamıştı zaten nezarethanede.

Memura tekrar laf atacakken içeriye yaşça daha büyük bir polis memurunun girmesiyle sustu. Arkasında bir elin parmakları kadar polis daha vardı.

"Kapıları açın" anahtarlar gürültüyle şıngırdarken Seungmin'in hücresine yaklaştı Jisung. "Hey Seungmin, uyan."

Seungmin kıpırdamadı bile. Halbuki uykusu her zaman hafifti.

Memurlar kapıyı açtıklarında hızlı adımlarla hücreden çıkıp Seungmin'in kaldığı hücreye yaklaştı. Seungmin, polisler tarafından hafifçe sarsılsa da gözlerini aralamadı.

"Amirim ateşi var" dedi içlerinden en genç olan Seungmin'in alnına elinin tersiyle dokunarak, diğerleri güç bela Jisung'u zapt etmeye çalışıyorlardı. Telsizden çağırılan sağlık görevlileri beklenenden hızlı şekilde geldiler.

save me, minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin