Gala günü erken saatlerde gerçekleşen uçuşla New York şehrine varmışlardı. Gün o kadar yoğun başlamıştı ki, Sofia kahvaltı edecek vakti bile bulamamıştı.
Film galasının gerçekleşeceği alana geldiklerinde yoğun bir tempoya giriştiler. Bir sürü hazırlık yapılıyordu. Gelen davetlilerin hazırlanması için ayrılan odaya girmeden önce Charles ile yolları ayrıldı.
Koşuşturma arasında kıyafetini giymek için yalnız olduğu odaya girdiğinde kendini koltuğa bıraktı. Sabah zaten erken kalkmıştı, kahvaltı yapmamıştı ve yorgundu. Bu gecenin nasıl biteceğini bilmiyordu. Gala öğleden sonra başlayacak, muhtemelen gece yarısına kadar kutlamalarla beraber devam edecekti.
Aniden kapı çaldığında gözlerini araladı ve o kişiye girmesini söyledi. Charles, elinde bir paketle içeri girdiğinde merakla pakete baktı. "Senin için getirdim." dedi yanına oturduktan hemen sonra paketin içindekileri koltuğun önünde duran sehpaya dizerken. Çeşitli küçük kahvaltılıklar, küçük bir termosta çay ve onun doyurabilecek herhangi diğer şeyler.
"Sen bu dünyadaki en mükemmel insansın."
Getirdikleri onun ağzını sulandırıyordu. Yiyecekleri görene kadar bu kadar acıktığını fark etmemişti ama şimdi bunların bile yetmeyeceğini düşünecekti neredeyse. "Sen yedin mi?" Rahatlıkla yemeye başlamadan önce sordu. Charles önce onu doyurmayı tercih etmişti, yani hayır. "Biraz sonra yiyeceğim, bunların hepsi senin." Yemesi için itiraz edeceğini bildiğinden cümlesinin devamını getirmişti.
Sofia büyük bir açlıkla önündekileri yerken onu mutlu etmenin ruhunu ne kadar iyileştirdiğini düşünüyordu. Çektiği acıları unutturuyordu bir gülümsemesiyle, bir dokunuşuyla veya tek bir bakışıyla. Neden öpmemişti ki onu daha önce? Dudaklarının tadını hep merak etmişti, ondan önce bu hisse Jorge'un varması içinde büyüyen kıskançlığı hapsetmesini zorlaştırıyordu.
"Akşam seni Henry ile tanıştırmak için sabırsızlanıyorum, o kadar kibar ve centilmen biri ki." dedi ve çayından bir yudum daha aldı. "Ah, bir de kız arkadaşı var. Lucinda, harika bir kadın." Onlarla ilk tanıştığında gerginliği devam ediyordu, Henry'nin yanında bir çaylaktı ve onlardan da oldukça gençti. Onu rahatlatan kişi, en azından rahatlatmaya çalışan, eski sevgilisiydi. Çünkü ne derse desin, kendisine itiraf etmemiş olsa da kimse onu Charles kadar huzurlu hissettirmiyordu.
Birlikte çifte randevulara bile çıkmışlardı. Çekim yoğunluğundan bulduğu boşlukta Jorge onun için çekimin olduğu ülkeye uçmuştu ve birkaç gününü ona adamıştı. Sofia, aldatılana kadar sevildiğine inanıyordu. Jorge ile evlilik hayalleri bile kurmuştu.
"Uzun süredir beraberler ve iki ay önce Lucinda'ya evlilik teklifi etti, biraz benim de yardımım dokundu diyebilirim." Henry ona koruyucu bir ağabey gibi yaklaşıyordu, ilişkileri kısa zamanda iyi bir seviyeye gelmişti. Hayranlar ikisinin yakınlığını tatlı buluyordu ve onları birlikte görmeyi seviyordu.
"Evlilik teklifi konusunda provasını yaptık. Normalde söylemesi için bir sürü romantik söz hazırlamıştım ama onun aklındakileri dinlerken dilim tutuldu, oldukça romantik bir adam."
Jorge ile evlilik üzerine konuşurken bunun şakası sürekli geçiyordu aralarında. Şakayla karışık evlilik hakkındaki düşüncelerini öğrenirken biraz üzülmüştü, Jorge evlilik konusunda daha çok genç olduklarını ve bir aile kurmak için beklemeleri gerektiğini söylemişti. Sofia o an terk edeceğini düşünmüştü, bundan korkmuştu çünkü Jorge'a aşıktı. İlk kez o gün babam gibi biriyle mi birlikteyim düşüncesine girmişti. Beni bırakacak mı? Evlensek bile sanki hayatında yokmuşum gibi mi davranacak? Beni aldatacak mı? Bir süre sonra sıkılacak mı ikimizden?
Çoğu kendi kafasında kurduğu şeylerdi. Jorge onu seviyordu, ona çok değer veriyordu. Aldatmak gibi berbat bir hata yaptığı için hayatının sonuna kadar suçlayacaktı kendisini. Belki bir gün geri dönerdi, belki eskisi gibi olmaları için elinden geleni yapmaya karar verirdi... O geri döndüğünde Sofia eskisi gibi olur muydu?
"Ben de romantiğimdir, bilirsin." Gülerek omuz silkerken ona verdiği şakayla karışık tatlı kıskançlığı sezdi. Yüz ifadesi tatlıydı, gamzeleri yine kalbini eritecek şekilde yüzünde yerini almıştı.
"Henüz o romantikliğinizi göremedim beyefendi. Hiç kız arkadaşlarınızdan sizinle ilgili övgü dolu şeyler duymadım, onlarla beni neredeyse tanıştırmadınız bile."
Tanıştırmadı çünkü hiçbiri gerçek değildi. Hiçbiri Sofia kadar gerçek hissettirmemişti, hiçbirini arzulamamıştı onu arzuladığı kadar. Hiçbirini bu kadar mutlu etmeyi denememişti, hiçbiri için endişeli değildi onun için olduğu kadar.
"Doğru insanı bulamadım henüz diyelim." Doğru insan sensin diye bağırıyordu gözleri. Kendini ondan başkasıyla asla düşünememişti, aşkı ona gittikçe acı vermeye başladığında kalbine başka birini almaya çalışsa da her seferinde umutsuzca dönmüştü ona. Bir süre sonra pes etmiş, onun güzelliğine bırakmıştı kendini.
"Doğru insanı bulduğunda, yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum."
Zaten görüyordu oysaki. Charles'ın ona her baktığında yüzünde oluşan gülümsemesi, gözlerine bakarken dalıp gitmesi, onunla konuşurkenki utangaçlığı saf aşkının göstergesiydi.
Başını eğerek sessizlikle karşıladı bu cümlesini. Suskunluğu bile birçok şeyi bağırıyordu aslında, kendini ifade etmekten korkuyordu sadece. Doğru zaman da değildi. Henüz yeni bir ayrılığın etkisindeydi ve ona olan duygularının karşılığı olmadığını biliyordu.
"Kahvaltı için tekrardan teşekkür ederim, günümü kurtardın diyebilirim." Muhtemelen kahvaltıya vakti kalmasaydı çeşitli takviye ilaçlarla enerjisini kazanmaya çalışacaktı.
"Artık seni hazırlanman için yalnız bırakayım. Hazır olduğunda haberleşiriz."
Hazırlanmak için kendi odasına geçti. Getirdiği takım elbisesine Sofia ile uyması için elbisesinin tonlarında küçük bir işleme yaptırmıştı. Melek kanatları, ona göre Sofia'yı temsil ediyordu. İkisi bir bütün oluşturacaktı bu gece kırmızı halıda yürürken.
Sofia saatlerin nasıl geçtiğini bilemeyecek kadar heyecanlıydı. Yeterli bir kahvaltının ardından odasına girip çıkan görevlilerle, saçı ve makyajıyla ilgilenen insanlarla beraber hızla akıp gitmişti saatler. Hareket eden yelkovana baktıkça gerginliği artıyordu ve bu gerginliğinin geçmesi için derin nefesler almayı deniyordu.
"Harika görünüyorsunuz, Bayan Agresta. Çıkmadan önce Bay Leclerc'i buraya çağırmamı ister misiniz?" Tam da ihtiyacı olan soruydu. Çağırmasını isterdi, hem de çok. Onu görmenin rahatlamasını sağlayacağına inanıyordu. Üzerindeki elbiseyi düzeltmeye çalışırken başını salladı. Genç kadın söylediğini yapmak için odasından ayrıldığında yüzüklerini takmak adına makyaj masasına oturdu.
İnce bir kolye takmıştı, asıl dikkat çekmesini istediği kısım kıyafeti ve yüzükleriydi. Makyajı yüzünü oldukça güzel oturmuştu. Saçları olmasını hayal ettiği gibi duruyordu ve aklındaki görünüme kavuşmuştu.
Kapı hafifçe çalındığında 'girebilirsin' diye seslendi Charles olduğunu düşündüğü kişiye. Gözlerini, onun parlayan yeşilleriyle birleştirdiğinde yüzüne kocaman bir gülümseme çoktan yerleşmişti. "Çok yakışıklı olmuşsun." dedi ayağa kalkıp yanına yürürken. Tıpkı Carlos ve Gabriela'nın düğünündeki gibi kravatıyla oynadı, birlikte oldukça uyumlu gözüküyorlardı.
"Sen de çok güzelsin, hem de çok..." Gözlerinde kayboldu o kravatıyla ilgilenirken. O an hiç bu kadar arzulamamıştı onu öpmeyi. Odada yalnızlardı, kim görecekti ki? Bunu yaparak onu zor duruma sokar mıydı? Duygularının karmaşık olduğu dönemde onu kullanmış mı olurdu?
"Bu gece harika olacak. Burada benimle olduğun için teşekkür ederim."
Gala başlamadan önce son kez baktı arkadaşının gözlerine. Gece güzel olacaktı, nihayetinde beraberlerdi.
▫
çok güzelsiniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Champagne And Sunshine ✶ Charles Leclerc
Fiksi Penggemar❛ and all at once, you are the one i have been waiting for king of my heart, body and soul, ooh whoa ❜ ❛ ♡ ─── 𝒄𝒉𝒂𝒓𝒍𝒆𝒔 𝒍𝒆𝒄𝒍𝒆𝒓𝒄 . . . 💌 𝟮𝟬𝟮𝟯 ﹙☆﹚ 𝗮𝗺𝗼𝗿𝗱𝗲𝗺𝗮𝗿𝗶𝗽𝗼𝘀𝗮𝗮