Eylül Mayadan;
Gözlerimi açtığımda karanlık ama hafif loş ışık saçan bir odadaydım. Elim cebime gitti. İçinde bir kağıt vardı. Bu Musa'ya benim verdiğim çizimdi. Arkasında minik bir not olduğunu gördüm. Zar zor okudum notu.
"O yaralarda çiçek açtırmaya devam edeceğim... Eğer ki benim olmadığım bir yerdeysen... merak etme ne olursa olsun ben seni bulurum..." gözlerim yavaşça dolmaya başlamıştı. O sırada içeriye birileri girdi. Kağıdı cebime sıkıştırdım.
"N-Noluyor?" Korkudan sadece sesim değil tüm bedenim titriyordu.
"Evet sevgili karıcım..." sesle geriye doğru adımlamaya başladım. Gerçi gidebileceğim alan kısıtlıydı.
"Uzak dur..." dedim o titrek nefes eşliğindeki sesimle.
"Musa komutanla kaldın ha..." üzerime yürürken devam etti konuşmaya.
"Sana dokundu mu?" Başımı olumsuzca salladım. Belki ona birşey yapabilirdi...
"Yalan söylüyorsun." Elindeki kemeri sıktı içimden bir ses canımın çok yanacağını söylese de durdum.
"Seni kim kurtaracak şimdi?" Yutkundum. Hışımla bileklerimi tutup kemerle bağladı.
"Bırak beni... Faruk abi... lütfen." Cebinden çıkardığı kalın bezle ağzımı bağladı. Bense kurbanlık koyun gibi çırpınıyordum.
"Sus güzelim. Onlara neler anlattığını söyleyene kadar benimlesin." Beni duvarda bir çentiğe bağladı.
"Hemen anlatmak ister misin?" Ağzımı açıp yüzüme bakmaya başladı. Bir an o kadar cesaretlendirdi ki Musa'nın notu. Yüzüne tükürdüm ani bir refleksle..
"Geber Faruk abi. Geber. Her şeyinizi her haltınızı anlattım. Sizin hakkınızdaki her şeyi biliyorlar." Sinirlendiğini gerilen yüz hatlarından anlıyordum. Sinirlendi. Ama bir şey yapmak istemedi sanıyorum ki ağzımı bağlayıp ayağa kalktı. Yanına gelen adamlarına döndü.
"Onlar hakkında ki herşeyi anlatana kadar yemek, su. Hiç bir şey vermeyeceksiniz. Günde hatta bir kaç kez camı açık bırakın. Üşüsün. Geri kalanını bana bırakın." Herbiri odadan çıktı. Biri dışında. Bana baktı garipsercesine.
"Aslında çok güzel kızsın... neden enayilik yapıyorsunki?" Dedi bana acıyarak bakarken.
"Cidden fena değilsin." Yanıma yaklaştı. Ellerini bacaklarımda gezdirdi. Ardından bir adam ona bakmak için geri döndü.
"Oğlum napıyorsun!?" Onu omuzlarından tutup ayağa kaldırdı.
"Faruk abi bizi öldürsün mü istiyorsun?" Onu zorla olduğum odadan çıkardı.
Kendi kendime düşünmeye başladım. Nasıl buraya düşmüştüm yeniden? Nasıl kurtulacaktım? Beni öldürecekler miydi? Oldukça yorgundum. Uyku beni içine çekti. Kaç saat uyudum bilmiyorum ama çok üşüdüğümü hissediyordum yalnızca.
Gözlerimi açtığımda karşımda bir adam duruyordu. Gözlerim öylesine bulanıktı ki kim olduğunu anlamıyordum. Çözebilmiş değildim. Fakat faruk olmadığı kesindi.
"Bu faruk işini biliyor." Gözlerimdeki bulanıklık geçmiyordu. Aheste aheste odadaki tek pencereyi açtı. İçeriye giren soğuk havayla irkildim. Hâlâ gözlerim net görmüyordu. O kişi bana yaklaştı. Önce ağzımı açtı. Ardındanda ellerimi.
"Hep farukla mı olacaksın..." sesi iticiydi. Gericiydi.
Gözlerimi sıkıca kapadım ve tekrar açtım. Artık daha net görüyordum. Bu bana enayi diyen adamdı. Cama baktım. Açılabilecek bir parmaklığı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komutanın Nazlısı/KİT KomutAP OLDU!
Teen FictionBir asker ve bir örgüt liderinin karısı...