10.Bölüm:Uyanış.

321 52 2
                                    

 Gözlerimi açtığımda yalnızca yanımda Hira vardı. Onu görmektense Eylül'ü görmek isterdim. Sahiden o neredeydi?

"Hira... Eylül nerde?" sesimi ilk defa bu kadar bitkin duyuyordum. Öylesine yorgun çıkıyordu ki sesim...

"o şey... Burak'la yemekhaneye indi sanırım." dedi. Gözümün içine baka baka konuşuyordu. Kafam allak bullak olmuştu bile.

"Burak ne alaka?" halsizdim. Üstelik Burak ne alakaydı? Eylül benim bu halimi görmezden gelmeyi başarmış mıydı?

"Bilmiyorum Musa... Eylülü pek sarsmadı bu durum." dedikleri canımı o mermiden daha çok yakıyordu. Aldığım nefes içimi yakıyordu.

"Çağır onu" inanasım gelmiyordu. Nazlı kızım öyle bir şey yapmazdı. İnanmamıştım o yüzden fazla dert etmemiştim. Yine de aklım oldukça karışmıştı.

"tamam..." odadan çıktı aheste aheste. Ardından yataktan doğruldum. Öyle acı çekmiyordum aşırı derecede. Kapı sesiyle başımı kaldırdım.

"musa sevgilim."  sarıldı direkt. Canım acımıyordu ama yine de bi inilti çıktı dudaklarımdan.

"Burakla yemek hanede miydin?" dedim korkuyla.

"ne alaka komutan. Ben dışarıda harap oldum. Seni kaybedeceğim diye ödüm koptu." dedikleri içimi öylesine rahatlatmıştı ki. Daha sıkı sarıldım o minicik bedenine. Yine istemsizce bir inilti çıktı titreyen sesimden.

"Canını mı yaktım?"  Dedi panikle gülerek başımı karnına gömdüm.

"Hayır. Özür dilerim." Düğün günümüzü mahvetmiştim. Gerçi ben istememiştim ama sonuç olarak mahvolmuştu.

"Ne için özür diliyorsun?" Diye sordu anlamayarak.

"Düğünümüzü mahvettim." Gözlerimi yere indirdiğimde Eylülden hic beklemediğim birşey yaptı. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şok olmuştum. Ardından hemen çekildi.

"İzin almalıydım değil mi?" Dediğinde kalbimin sesini kulağımla bile duyabiliyordum. Resmen göğüs kasesimi delmek ister gibi atıyordu.

"Sorun değil..." dediğimde gözleri bana bağlı olan cihaza kaydı.

"Kalbin neden bu kadar hızlı atıyor? İyi misin?" Beni süzdükten sonra devam etti. "Dur... hemşire çağırayım." Dediğinde elini tuttum. Ve ilk defa birine karşı duygularımı göstermeye başladım.

"Gerek yok... sadece heyecanlandım. Ben doğru düzgün sevgi görmedim Eylül. Ben hep güçlü olmak zorundaydım. Ve bu yüzden kızlarla konuşmazdım bile. Ama işte Allahın işi... karşıma çıkardı seni. Sadece kalbim senin için böylesine hızlı atıyor. Anlıyor musun beni...?" Gözlerine baktım hüzünle.

"Anlıyorum sevgilim..." dedi ve sarıldı. Aradan saatler geçti. Ve en sonunda saldılar bizi. Bir eve getirdiler. Çok güzel mini minnacık bir ev. Içinde sade bir iki mobilya vardı.

"Bura kimin evi?" Sorgulamaya başlamıştım bile.

"Asker!" Albayın sesiyle hazırola geçtim.

"Emredin komutanım!" Dediğimde gülerek baktı bana. Baba gibi şevkatli bi adamdı.

"Bu ev artık senin ve karının. Burdaya yaşayacaksın. Anlaşıldı mı?!" Başımı salladım.

"Anlaşıldı komutanım!" Dedikten sonra gülerek rahat olmamı işaret edip odadan ayrıldı.

"Nasıl yani ya... burası bizim evimiz mi şimdi?" Dedim kafa karışıklığıyla. Eylül cevap vermek yerine beni minik bi odaya sürükledi.

"Senin... benim... ve bebeğimizin." Sıkıca sarıldım ona. Öylesine sıkı sarıldım ki... sanki hic bırakmayacak gibi. Sanki kokusu üzerime sinsin ister gibi. Ardından 1 haftayı yeni evimizde baş başa geçirdik. Ardındansa haber geldi... görev.

"Ne kadar sürecek?" Eylülün hüzünlü bakışları altında tutsak ediliyordum.

"Belki 2 hafta belki 2 gün belki de 2 ay... bilmiyorum nazlım." Anlından öpüp çantamı aldım. Karnı çok hafifte olsa belirginleşiyordu.

"Canın birşey falan çekerse bir tanem masanın üzerine kart bıraktım. Burdan bi arkadaş. O sana getirecek. Ara ve ona söyle. Başka kimseyi alma eve." Dedim uyarırcasına. Sonra beni  taklit etti.

"Alırsam benden intikam almaya hatta öldürmeye bile kalkabilirler. Biliyorum sevgilim. Sağ salim git gel. Başka birşey istemiyorum..." dediğinde sıkıca sarıldım ona. Ardından dizlerimin üzerine inip bebekle konuşmaya başladım.

"Güzel bebeğim benim... anneni fazla yorma olur mu? Baba göreve gidip gelecek... umuyorumki uzun sürmeyecek..." ardından kalktım ayağa. Alnını öptüm bir kez daha. Ardındansa ayrıldım evden.

2 saate karargaha ardındansa doğrudan görev yerine gitmek için hazırlıklara başlamıştık... Benim aklım Eylüldeydi ama kendimi göreve vermek zorundaydım..


Komutanın Nazlısı/KİT KomutAP OLDU!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin