Bazen başınıza ne geleceğini, gelebileceğini bilmeden uyursunuz. Uyanabileceğinizin bile garantisi yoktur şu inişli çıkışlı dünyada. Bir gece uyuyup ardından uyanamaya bilirsiniz misal. Bende gözünü açıp, sözde uyanıp uyurken ölenlerdendim.
İçerden asla haz etmediğim sesini duydum uyandığım gibi. Abimle konuşuyordu. Ne dediğini anlamakta güçlük çektim uzun bir süre. Yeni uyanmıştım ve bu gayet normaldi ya da bana öyle geliyordu. Ayağa kalkıp kapıya yaslandım. içeriye dikkat kesildim. Ahşap kapının soğukluğu yanağımın kızarmasına sebep olsa da çekilmeden dinledim.
"Azad kardeşini istiyorum." Dediğini ilk başta idrak edemedim. Kardeşini istiyorum derken ne demeye, ne anlatmaya çalışıyordu? dediklerine anlam veremesem de tekrar dikkatle dinlemeye başladım.. Sonra tekrar konuşmaya başladı.
"Onunla evlenmeme şayet izin verirsen, seni örgüte kabul ederim. Yaşama hakkı sunuyorum size." Duyduklarıma inanmadım ilk başta. Ben bu olayın ağırlığı altında eziliyordum adeta. Sonra abimin sesi kulaklarımı doldurdu. Abimin sesi kulağıma hiç böylesine iğrenç gelmemişti açıkçası.
"Eylül!" Bana bağırmıştı.
Uyuyor taklidi mi yapsaydım? Yoksa karşısına çıkıp onla inatlaşsa mıydım? İkinci ihtimalde kesinlikle silah çekip beni vururdu. En mantıklı davranışın uyuyor taklidi yapmak olduğu kanaatine varınca hızla yatağıma geri döndüm ve uyuyormuş gibi yaptım.
Odaya abimin karısı girdi. O da o pis işlerle uğraşıyordu Adam öldürüyor, ve abimlerin yaptığı her şeye göz yumuyordu.. Ama yine de onlardan daha vicdanlı olduğu kesindi.
Beni uyandırdı. Ellerini omuzlarıma koyup sertçe sarstı beni. Yeni uyanmış gibi rol kestim. Mayışık, uykulu bir yüz ifadesiyle ve oldukça yorgun bir sesle konuştum;
"Ebru abla... Noluyor?" Mırıldanışımla ağzımı kapadı ve fısıltıyla konuşmaya başladı. Başıma neler geleceğini az buçuk tahmin ediyordum. Ya da tahminlerimden fazlası gelecekti başıma...
"Tatlım kalkıp kaçman gerek! Abin seni örgüt liderine satmayı düşünüyor..." Korkuyla bakmıştım gözlerine. Ben daha tepki veremeden o hızla ayağa kalktı. Aceleyle camı açtı ve ses çıkmamasına da oldukça özen gösterdi. Bense yalnızca afallamış bir şekilde ona bakıyordum. Beni kolumdan yakalayıp ayağa kaldırdı. Titreyen pembe dudaklarıyla ekledi:
"Kaç hemen. Ne duyarsan duy. Ne sesi duyarsan duy tatlım. Arkana bakmadan koş." Dediğinin ardından camdan çıktım.
Örgütün içerisinde olmak kötüydü. Kamplarda kalıyorduk. Bu kampları genelde Suriye, ırak gibi sınıra yakın yerlerde kuruyorduk. Genelde minik ve kendi halindeki köyleri tercih ediyorduk. Çünkü oldukça savunmasız oluyorlardı. Hızla koşmaya başladım. Arkamdan Ebru abla ile abimin kavgasını duysam da dönüp bakmadım. Bedenim tir tir titrerken ormana girdim. Burada izimi kaybettire bilirdim. Belki beni bulmalarını engellerim diye düşündüm.
Bacaklarım ilk defa böylesine titriyordu. Sanki beni taşımak istemiyor ve hemen teslim olmak istiyorlardı.
"Eylül!?" Önce abimin sesini duydum. Ardından da o adamın sesini. Adının Faruk olduğunu bildiğim o iğrenç herifin sesini. Beni sanki öylesine bir malmışım gibi şartlarla satın almaya kalkan adamın sesini...
"Onu bulamazsan anlaşmayı unut Azad!" Dedi kin ve öfkeyle. Normal ses tonu oldukça rahatsız ediciyken sinirli hali daha da berbattı.
Koşmaya devam ettim. Nefessiz kaldım uzun bir süre. Yine de durmadım koştum koştum. Konu bendim. Konu bizzat benim hayatımdı. Artık aldığım her bir nefes ciğerlerimi, Attığım her adımsa bedenimi cayır cayır yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komutanın Nazlısı/KİT KomutAP OLDU!
JugendliteraturBir asker ve bir örgüt liderinin karısı...