Pıt.Pıt.Pıt.Yatağıma yatmış öylece duruyordum.Dışarıdan yağmurun camı tıklatması ve bulutların kavgası dışında hiç ses gelmiyor.Sanırım onları içeri almamı istiyorlar ama tek bir damla değiller ki alayım.Milyonlarcalar.Hepsi tek tek intihar ediyor.Ve kesinlikle intihar etmek için en iyi yer dünya.Belki bir cinayetti yağmur katili yer çekimi olan.Bulut,damlacıkların kendisine yeni yerler bulmasını söylüyor olabilir.Bizim hayran olduğumuz o saf ve masum şeyler gaddarlaşıyordur belki bir anda.Kovuyor damlaları evinden.Gitmeyince yer çekiminden yardım istiyor.Birde rüzgardan.Önce en zayıflar düşüyor sonra sevenler birleşip dolu olarak atıyorlar kendilerini.Sert,çabuk ve dağınık.
Kafamı iki yana sallayıp camın önünden çekildim.Yağmur sevmem ben.Kar severim ama yağmur sevmem.Fazla hüzünlü gelir bana ve fazla ıslak.Bir tek gece şimşek çakmasını severim.Her yer çok ama çok kısa bir süre için aydınlanır.İşte o zaman anlarım Allah büyük.Karanlıktan aydınlık yapan tek kuvvet.
Sonunda yağmur dinince kitapçıya gitmeye karar verdim.Siyah pantolonumun üzerine öylesine beyaz bir bluz giyindim.Mor trençkotumu giyip önünü kapatmadım.Zaten yağmurluktu ve yağmur dindiğine göre sorun olmazdı.Kumbaramdan kitap almama yetecek kadar para alıp telefonumla beraber cebime tıkıştırıp antreye geçtim.Siyah converselerimide giyip evden çıktım.Neyse ki yağmur dinmişti.Akşam üstü olduğundan dolayı o muhteşem kızıllık vardı gökde.En sevdiğim zaman.Yağmurdan sonra çıkan gökkuşağı da eşlik ederken bu kızıllığa, yaşadığımı hissettim. Sıcak hissettim. Yaşam gökkuşağının her santiminden taşıp sarıyordu etrafımızı sinsice.İyikide sarıyordu.Duygu yaşatıyordu ruhumuzu.Çalan telefonum yüzünden adımlarımı hızlandırmak zorunda kaldım.
"Efendim Öykü?"
"Nerdesin?"
"Kitapçıya gidiyorum. Yoldayım canım,bir sorun mu var?"Bir şeyler fısıldadı.Adım gibi eminim ki sağında Damla solunda Mert önünde de Cem vardı.Akılları sıra beni kontrol ediyorlardı.Havaalanına Burağı yolcu etmeye gittiğimden beri beş gün geçmişti ve benim bu kadar normal...fazla normal olmam onları endişelendiriyordu.Fırtına öncesi sessizlikti onlara göre bu tavırlarım.Havaalanından gelince annemi kapıda gördüğüm zaman yıkıldı tabularım.Sabaha kadar uyumadık annem konuştu ben ağladım o konuştu ben arada konuştum.Ve anneme canımın acımadığını ama kalbimin kırıldığını söylediğimde bana şöyle dedi:
"Unutma bir gün kaldığın yerden devam edeceksin.Biri bulacak seni.Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan.Ama ne kadar dirensende nafile anneciğim,insansın sonuçta seveceksin.Unutma bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz.Eminim bu ağlamalara çok kısa zaman sonra güleceksin."Sonra durdum ve düşündüm.Gecelerimi bırakın tek bir salisemi bile biri için ağlamak uğrana feda etmek için daha çok gencim.Gözyaşlarımı silip anneme sarıldım.Burak için üzülmeyi kesip O'nun için sevindim.Bizimkilerede içimden geçen her şeyi olduğu gibi anlattım ama görünen o ki hala endişeleniyorlardı.
"Öykü,telefonu hopörlere alsana."
"Aldım."
"Bakın meraklı sincaplar ben iyim tamam mı?Gayet iyiyim.Endişelerinizi anlıyorum ve size bir şey demiyorum ama artık normale dönün.Vallahi daraltı geldi ha.Şimdi Mert sen Öykünün solunu bolaşalt ve Cem'i de alıp gözel bir film açın.Sen Damla suratını asmayı kes Öyküyü sıkıştırmayı kesip gidin ve evimizin erkeklerine mısır patlatın sonra da ayaklarını yıkayın.Hadiii!"
"Aslansın Bero!Kalkın kız çabuk."
"Saçmalama Cem."
"Hayatta senin ayaklarını yıkamam Mert."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI
ChickLitBilindik bir kurgu fakat her şeye aykırı bir karakter. "Dışı ne kadar sıradan görünsede içi bir o kadar aykırı. Bu kız sevilmek için mükemmel fakat aşık olmak için berbat bir seçim." "Anılar ile dolu eski bir sandıkda olabilirim,sonsuz bir hiçlikte...