13.Bölüm:Kaçış

66 4 3
                                    

Bir olayı anlatmaya başlayınca yaşanılan geri dönüşler vardır.Anlattığın olayı tekrar tekrar yaşarsın.Kardeşinin doğumunu anlatırken aynı kıskançlığı,okul gösterisinde ki o heyecanı veya hoşlandığın kişiyle göz göze gelince içine yayılan o sıcaklığı.Tek tek yaşarsın.

Ilgaz'a Mete ile olanları anlatırken her karşılaşmamızı,her göz göze gelişimizi tekrar yaşadım.Sanki Dudu teyze'Zaman geriye aksın' demişti ve zaman geriye akmıştı .Heraya kadar.Anlattığıma göre ilk karşılaşmamız müdürün odasında olmuştu. Nereden başlayacağıma tereddüt  etmiştim önce ama sonra Mete'den bakışlarımı kaçırarak Herayı atlamıştım. O'da bir şey demeyince rahat bir nefes aldım ve devam ettim. Sanki ikimizde Hera da olanların aramızda kalmasını istiyorduk. İkimizin sırrıydı o. Aklıma geldiğine yanaklarımı kızartacak kadar güçlü ve minik bir sır. Bizim sırrımız.Bu düşünceyle midemden başlayarak bütün vücuduma yayılan ılıklık karşısında sersemledim. Meteyi ilk gördüğümden beri vücudumun bana oynadığı bu tiyatroya bir türlü anlam veremiyordum.


"Demek o kız Beril?"Ilgar'ın imalı bakışları Mete'ye dönünce kaşlarımı çattım.Rahatsızca kıpırdanıp elini ensesine görünce neler olduğunu sormaya karar verdim.

"O kız?"kuşkunun hakim olduğu bakışlarıma Ilgar aynı imayla omuz silkti.

"Neden okulda değilsin?" İki saatliğine de olsa unuttuğum Damla olayını hatırladım.

"Ben şey... sıkıldım."İkisi de anlamayarak bana bakınca omuz silktim.Ilgaz baştan aşağıya beni süzdü.

"Alınma ama Beril,hiç de sıkıldığında okulu asacak bir tipe benzemiyorsun." Ilgaz'ın dediğime inanmadığı o kadar belliydi ki daha fazla bir şey söyleyip kendimi rezil hissetmek istemedim.Kaşları çatık bir şekilde duran Meteyi görünce yüzüne baktım. Gözleri hariç her yere dikkatli bir şekilde baktım.O da gözünü kırpmadan bana bakıyordu. Bu kadar pürüzsüz bir yüz ilk defa görüyordum.İnatla bakmaya devam ettim.En sonunda bana bakmayı kesip Ilgaz'a döndü.

"Müdür yardımcısına gidip başımın döndüğünü ve  kustuğumu bu yüzden hemen  babamları arayıp hastaneye geçtiğimi söyle ve izin kağıdı al."Hızla asılı duran trençkotumu alıp yanıma geldi.Kolumu tuttu ve Ilgaz'a döndü.

"Yarın görüşürüz." Ne Ilgaz'ın bir şey demesine ne de  benim bir şey dememe fırsat bırakmadan okulun kapısına kadar sürükledi beni.

"Nereye gidiyoruz?Benim eve gitmem lazım."

"Derdin her ne ise rahatça anlatacağın yere."Kolumu kurtaramadan arkama baktım.

"En azından Seraya teşekkür edip bir hoşçakal deseydim." Bir an duraklasa da devam etti ve kapıdan çıktık.

"Ben senin yerine derim yarın." Bir şey demek için ağzımı açmıştım ki gelen minibüs işaret etti.

"Mete ben eve gitsem gerçekten daha iyi olacak."desem de beni dinlemeyip önce beni minibüse bindirdi sonra kendi bindi ve cam kenarına oturttu.Parayı uzatınca kendi de yanıma oturunca unuttuğu yada duymadığı sandığım cümleme cevap verdi.

"Göz altları çökmüş bir kızı ki bu kız benim partnerim nasıl eve gönderebilirim.Bir şey olmuş belli." bana döndü ve devam etti.

"Bana hep parıldayan bu gözleri neyin söndürdüğünü anlatacaksın." Öylece gözlerime bakınca yanaklarım kızarmaya başladı.Beni dinlemeyen gözlerimi yaka paça buğulu irislerden çektim. Kararlıydı ve bende ona her şeyi anlatacaktım. Anlatacaktım çünkü içimde ki her ses,her fısıltı hatta her hücre anlatmamı söylüyordu. O'na anlatmam  gerekiyordu sanki. Her daim parıldayan gözlerimin neden söndüğünü merak eden bu çocuğa her şeyi anlatacaktım. Damlayla olanları anlatabilirdim. Bize dediklerini,verdiği tepkiyi hatta dediği her şeyi harfi harfine doğrulayan bakışlarını anlatabilirdim.Fakat gece uyuyamadığımın en büyük kanıtı olan göz altlarımın nedenini anlatamazdım. Ne diyecektim? 'Bana öyle bir baktın ki gözlerimden yaşlar firar etti ve ben bütün gece bunu düşündüğüm için uyuyamadım.' Ne kadar da aptalım.

AYKIRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin