Dağılmış; terden dolayı yüzüme ve boynuma yapışan saçlarımı bileğimde ki tokayla rastgele bir topuz yaptım. Tokayı bileğimden çıkarışım ve saçlarımı topladığım o kısacık sürede bile gözlerini benden ayırmıyordu. "Ne o aşık mı oldun?" dedim yatakta boylu boyunca yatan adama. Adını bile bilmiyordum. Nerde yaşadığını ya da ne iş yaptığını da bilmiyordum.
Tek bildiğim onunla dün akşam bir barda tanıştığım ve bu odaya gelişimizdi. "Aynen," dedi ve elleriyle kısa saçlarını düzeltip kafasını geri yastığa bastırdı. "Aşık oldum."
"Biliyordum." dedim. "Önce kim duşa girecek?" dedim üzerime tişörtü geçirirken. "Sen gir." dedi.
Bir cevap vermeden dün gece yere atılan eşyalarımı aldım ve odada bulunan banyoya girdim. Kapıyı kitledikten sonra suyu açtım. Sanki beni dün gece çıplak görmemiş gibi şuan banyoya kıyafetlerimi alıp kapıyı kitlemem komikti.
Duştan çıkar çıkmaz buharlanan aynanın önüne geçtim. Boynumda ve göğsümde olan yer yer morarmış izlere baktım. Hayvandı bu herif. Cidden.
Yere bıraktığım kıyafetleri üzerime geçirip banyodan çıktım. Gitmişti. Yatakta yoktu.
Zaten haber vermesini de beklemiyordum. Aramızda geçen tek şey gecelik bir olaydı ve ötesi yoktu. Olamazdı.
Umarım odanın ücretini ödemiştir.
Dün gece yaptığım şeyden dolayı pişman olacaktım bunu biliyodum. Ama bazen, bir şeyi unutmak istediğimiz zaman önümüze getirilen bütün seçenekleri onaylarız.
Mesela benim yaptığım gibi.
Güvenmek neydi? Çoğu kişi hep sevdiklerine güvenirdi değil mi? Peki neden güvenirdik? Onları tanıdığımızı düşündüğümüz için güvenirdik.
William Faulkner: Kötü insanlara güvenilir çünkü değişmezler, demiş. Doğru demiş. Biz ise değişmeyeceğini ve tanıdığımızı düşündüğümüz kişilere güveniriz.
En güvenmeyeceğimiz kişilere.
Ben güvenmiştim. Tanıdığım, tanıdığımı sandığım kişiye: Sevgilime ve en yakın dostuma.
Güvenim onlara sonsuzdu. Ta ki onları yatak odasında basana kadar. Onu o kadar seviyordum ki bir an ben yanlış gördüm diye de düşünmüştüm. Öyle ikna edici konuşuyordu ki dostumu orda görmesem tek hatası buydu derdim.
Şimdi ise sayamadığım kadar hançerlenmemin acısını unutmaya çalışıyordum. Bunu da bar köşesine tanımadığım bir adamla yapmıştım. Unuttum mu? Hayır. Pişman mıyım? Belki.
Kötü bir geceydi diyemem. Bir kadının istediği bütün özellikleri taşıyan o adamla bir gece geçirmiştim ve her saniyesine değmişti. O böyle düşünüyor muydu bilmiyorum. Deneyimli birine benziyordu ve elbette ki partnerini de deneyimli beklerdi.
Ben ise deneyimle yakından alakam yoktu. Hem zaten ilk gecemdi. Bunu o anlamayacak kadar kendinden geçmişti. Ya da umursamamıştı.
Çantamı kapının kenarından aldım ve odadan çıktım. Resepsiyona geldiğimde kadın güler yüzle karşıladı beni. "Ücretini beyefendi ödedi." dedi.
"Şey," dedim kadına eğilerek. "Adı ne acaba? Kim ödedi?"
Kadın bana garip garip baktı. E haklıydı da. Dün gece o adamla buraya gelmiştim ve sabaha kadar çıkmamıştık. Kim adını bile bilmediği biri ile odaya giderdi ki?
Evet şuan fahişe gibi görünüyordum kadının gözünde.
"Bir saniye." dedi bilgisayardan bir şeyler yaparak. "Yasin Aktay."
"Anladım teşekkürler." deyip otelden çıktım. Telefonumu çıkarıp internete adını yazdım ama çıkmadı. Biraz aşağılara indiğimde instagram hesabını buldum.
Ama bu adam dün ki adam değildi.
…
BAŞROL YASİN DEĞİL SORMAYIN BEBEKLERİMM..
İnstagram: Ladesofficalpage
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lades
Teen FictionUnutmak için bir gece geçirdiğim adını bile bilmediğim adamı, bir hafta sonra boks maçında gördüm. Üstelik taktığı maskenin ardından o olup olmadığını da bilmiyordum. Şans mıydı bu yoksa şanssızlığım mı? Yoksa kader miydi? Belki kaderin cilvesi dedi...