13. bölüm

29K 903 31
                                    

Selamün aleyküm bebilerim nasılsınız. Ben çok iyiyim neyse bölüme geçiyorum hepiniz öpüldüz.

DEMİR

Sabah uyandığımda burnuma dolan harika koku ile gözlerimi açtım. Çağla dün geceden beri pozisyonunu pek değiştirmemişti aslında. Düngece her ne kadar berbat başlasada güzel bitmişti. Evimize geldiğimizde dışarıda ve salonun ortasında adamlar olması sinirlerimi bozmuşken birde o adam Çağlanın elini tutmuştu. Bunun üzerine Çağlanın sırıtması ondan iğrenmeme sebep olsada sonradan adama yaptığı şeyden büyük bir haz duymuştum. Kardeşini ve o herifi kapı dışarı etmişti. Ardından ise o harika öpüşmemiz gelmişti. Şanslı pisliğin tekiydim çünkü hiç bir kadın kendine yapılan bunca şeyden sonra bir adamı affetmez. Çağlanın hayatını üçümüz mağfetmiştik ben abim ve adını bile anmak istemediğim o orospu. Dudaklarımda hala Çağlanın tadı vardı. O yüzden dudaklarımı yaladım ve sırıttım Çağlaya yaklaşıp dudaklarından bir öpücük çaldım Çağla mırıldandı ve biraz kıpırdandı küçük demirin üzerinde bir şey vardı ve sıcacıktı bunun bir bacak olmadığı kesindi çünkü iki bağağıda bacaklarıma dolanmıştı. Benim millimin üzerindeki şey kıpırdanınca bunun bir el olmaması için dua etsemde çarşafın altında gördüğüm manzara hiçte iç açıcı değildi. Tam uzanıp Çağlanın elini çekecekken eli kıpırdandı ve küçük demirin ağzına sıçarcasına tüy gibi dokundu. Hassssssiktir ahhhhhh lanet olsun yinemi ama bu sefer durdurmaya kararlıyım yoksa kötü şeyler olucaktı. Tam tekrar uzandım ki o küçük günahkar elli beni kavradı. Siktir siktir siktir siktir siktir. Ahhhh bu işgenceydi resmen. Kahretsin. O sırada sanki ne bulduğunu yoklar gibi hafiften sıkıp bırakıyordu ardından göğüsümün üzerindeki nefes birden kesildi sanırım Çağla şok olmuştu elini hafifçe sıkarak bir kaç kere yavaşça aşağı yukarı yapınca ben bitmiştim hırladım resmen Çağla gözlerini sonuna kadar açıp şaşkınlıkla suratıma baktı
"De De Demir Be n en ne tutuyorum."
Dedi ne olduğunu hala anlamadımı kahretsin elini sonkez aşağı yukarı yağtı ve tam baş noktasında parmaklarını gezdirdi. Kafamı geriye atıp inleyice oda bir çığlık kopardı. Ben koşarak banyoya gittim ve işimi kolaylaştıran dokunuşlarından dolayı beş dakikaya banyodan çıkıp odaya geçtim. Çağla hala şoktaydı. Beni görünce utandı ve başını eğdi
"Şe şey ben özürdilerim bir daha beraber yatmayalım her seferinde bir sorun çıkıyo şey ben gerçekten özü-"
Cümlesini bitirmeden dudaklarına yapıştım ve o bal dudaklarını emmeye ve aç bir insan gibi sömürmeye başladım. Aslında açtım ama bu kıza ve bir türlüde doymuyordum dilimi dudaklarında gezdirince dudakları araladı. Sanki dilinde şeker eritmişler. Onun dilini kendi dilime dolayıp ağazımın içine çektim ürkekçe dilini ağazımın içinde gezdirdi. Ardından ellerinin birisini enseme koydu diğerinide saçlarımın içine geçirdi. Ah bu kız beni ateşliyordu. Gözlerini yumdu ve bir yandan parmak ucunda yükselirken bir yandanda ensemdeki tutuşunu artırıp başımı dahada aşşağıya çekti ve saçlarımı parmaklarının arasına sıkıştırdı. Benim ise ağzımdan hayvan hırıltısa benzeyen bir hırlama çıktı bu kız ahhhh tanrım. Bende onun dudaklarından ayrıldım ve kollarını tutarak duvara yasladım. Baygın ve buğulu gözlerle bana baktı. Dudakları kızarmış ve biraz şişmişti öpücüğün etkisiylede dudaklarına bulaşan benim tadımla parlıyordu. Dudaklarına bir açlıkla yaklaştım onu öpecek gibi yapıp dudaklarımı dudakları sürtüp başımı yukarıya kaldırdım onunda başı benimkiyle bir hareket ediyordu
"Demir beni böyle bırakma oynama lütfen."
Biraz kıpırdanıp o hülyalı sesi ile küçük seksi dudaklarını izledim. Vücudunu bana doğru kıvırdı ve
"Lütfen oynama sadece öp beni. Ah tanrım lanet olsun beni bir kaç günde nasıl bu hale getirdin gerçekten de Demir senin yanında hiç bir kadın günahsız kalamaz. Yak beni günahınla hiç bir şey düşünmek istemiyorum şuan. Dudaklarımı öyle bir öp öyle bir emki bütün düşüncelerim kaybolsun tüm aklım sende olsun. Öyle bir öpki beni aklımı kaçırayım tek gerçeğim sana tutunayım. Demir dokun dudaklarıma ve beni benden al ama sadece öp şuan bile fazlasına hazır değilim beni sadece öpmekle yetine bilirmisin. Eyer öyleyse öp beni çünkü şuan sen diye çıldırıyorum."
Deyince kala kaldım ve dudaklarına dünyanın en susuz insanı gibi asıldım. Saçlarından tuttum ve kensimi ona bastırdım
"Demi-"
"Şşşşşt bebeyim hazır olmadığını biliyorum sadece kendimi sana yasladım ileri gitmeyeceğim tammamı?"
Diye sorunca baygın bakışlarla kafası tamam dercesine salladı. Dudaklarına yaklaştım ve
"Beni bu sefer sen öp bebeğim."
Deyince ensemden ışık hızıyla beni kendine çekti ve öpmeye başladı. Ne ara dudaklarıma yapıştı ben bile fark etmedim. Sadece keyfini sürüyorum okadar. O küçük dudakları en baştada öpseydim yani şirkette ozamanda böyle öpermiydi sanmam ya hemen tokadı basardı yada bir kaç saniye sonra. Bir süre sonra dudaklarımız ayrıldığında tabiki bunu ben yapmadım. Ne güzeldiya devam etseydik ya.
"Şe şey ben kahvaltı hazırlayayım."
Dedi sırttım ve onun önüne eğdiği başını çenesinden tutup kaldırdım. Utanmış bakışları öpüşmeden kalmış şiş dudakları kızarmış yanaklarıyla bu kız bir adama istediğini yaptıra bilirdi.
"Peki sen kahvaltıyı hazırla bende bu fün senin haricinde bir şeyler yiyeyim. Yoksa bu gün bu odadan hiç çıkmaya niyetim yok."
dedim dudakları aralandı gözleri utançla birazdaha büyüdü ve sanırım artık kırmızıdan mora geçiş yapıyo ve evet suratı şuan mastır yaptı. Sonra yutkunup hızla kapıdan çıktı aşağıdan bir kırılma sesi geldi merdivenlerden yuvarlanmasın merdi venlerin başına gelince yerdwki vazoya bakıyordu.
"Ay gitti canem vozooo ben şimdi ne siycem ona. Ay Demir ya canım boş ver vazoyu ben iyim sorun yok ama vazo öldümü diycem. Ayyyyyy getti gettii lilililililililili. Bu pahalıda bir şeydir."
O böyle konuşurken kahkahamı yuttum ve sinirli bir ifadeyle
"Ne oluyor orada?"
Diye sorsumhemen paniklemişti eli ayağına dolandı.
"Şe şey bak şimdi yok bir şey dersim ama var bi bir şey eeee şey oldu inekler aya çıktı diycem çok açık seçik bariz bir yalan olucak şe şey oldu."
"Ney oldu."
"Aman zaten öğrencen ko mada gitain ya vazo kırıldı canım."
Dedi umursamaz bir tavırla bakalım birazdanda umursamaz ola bilicenmi
"Neee ne yaptım desin."
Eli ayağıda dolandı gözleri dolmaya başladı o inci taneleri dökülürse bu iş biter
"Şe şey özür dilerim bilerek yapmadım."
"Umurumdamı bunu hemen şimdi öde yeceksin."
Dediğimde süklüm püklüm oldu
"Be benim param yok ki."
Dedi başını önüe eğerek. Bunu okadar masum söylediki
"Tamam bu vazonun fiyatı ne kadar."
"150 bin dolar."
Dedim kafasını salladı. Ne yapacağını çok merak ediyordum
"Telefonunu vere bilirmisin."
Dedi duygusuz bir seale bakışları hayal kırıklığı ve üzüntü vardı tereddüt ederek telefonu uzattım. Aldı ve odaya girip kapıyıda kilitledi. Yarım saat sonra aşşağıya indi ve
"Birazdan müşteri gelicek merak etme paranı misliyle alıcakasın."
Dedi seai duygusuz ve soğuktu bu sabah beni öpen kız gitmişti sanki onu kırıp dökmek bukadarmı kolaydı. Halbuki kazanmak bukadar uzun zaman aalmışken. Ama dur bir dakika ne müşterisi
"Ne müşterisi."
" canımın bir parçasını her şeyimi sattım zaten ondan başkada bir şeyim yoktu."
"NEEEEEEE! Kendimi sattın lannn. Ben sana dokunamazken sikimin vazosu için kendinimi sattın."
"Ah ne swni apta-"
Dışarıdan gelen araba sesleri o yavşağın geldiğinin göster gesiydi.
"Al git müşterine Çağla Hanım."
Dedim imayla. Omuzuma çarparak çıktı ve yirmi dakika sonra ben banyodan çıkarken oda odamda çamaşırlarını toplamıştı çünkü önünde bir bavul vardı gösleri kızarmıştı.
"Ee niye gitmedin hem bavulsuz kabul etmiyorlarm-"
Ben sözümü bitiremeden sutıma tomarla para fırlatıldı.
"Al paran ben gidiyorum kıçı kırık bir vazo kadar değerim yokmuş ama ne var biliyormusun gururumun öyesine hiç bir şey gwöemez ve müşterimde istediğini aldı. Motorumu sattım dünya üzerinde iki tane üretilmiş nadide parçalardandı. Zaten yıllardır motorumu istiyordu onunda istesiği oldu senin paran ödendi benimde elime üç beş kuruş fazladan para geçti. Neyse sana mutluluklar."
Dedi ve odamdan çıktı. Ne yani motorunumu satmıştı. Kahretsin. Yüzündeki ifade okadar soğuk ve kırılgandı ki. Belimdeki havluyu fırlattım ve altıma boxserimı geçirdim kotpantol ve tişörrümüde giyip deri ceketimide kaptığım gibi fırladım bunları yapmam iki dakikamı almıştı ama ben aşağıya inene kadar. Çağla ortadan kaybolmuştu. Korumalara sorduğumda taksiye bindiğini ve hava alanına sürmesini istesiğini söyledi. Gidecekmiydi. Benden gidecekmiydi. Yo hayır. Arabama atladım ve son sürat hava alanına geldim. Müdürle birak özel hemde çok özel bir konuşma yaptık çünkü beni görünce ötmeye başladı. Çağlanın Almanyaya gideceğini öğrendim ve uçağı üç dakika sonra kalkacaktı odadan fırladım ama geç kalmıştım gitmişti. Kahretsin o şakayı yapmasaydım şimdi benimleydi kollarımdaydı. O sıra arkamda bir ses duydum
"Ah geç kaldım lanet Demir hepsi senin yüzünden insanda akılmı bırakıyorsun of yaaa ben şimdi bir bilet dahamı alcam."
Söyleniyordu bu Çağlaydı uçağı kaçırmıştı bu kızın şaşkınlığı ilk kez bu kadar hoşuma gitmişti. Arkamı döndüğümde bavulunu çekiştirerek gidiyordu koştum ve koluna yapıştım. Korkuyla arkasına baktı bir kaç dakiykalık şaşkınlıktan sonra yüzüme öfkeyle bakmaya başladı.
"Bırak kolumu ne istiyorsun parası az mı geldi ya da yanlış mı vermişim. Ne var istediğini aldın işte."
normalde olsa öfkele ne bilirdim fakat çağla'yı bu hale ben getirdim için hiçbir şey söylemiyordum.
"Çağla gitme gidemezsin tamam mı şimdi benimle beraber arabaya biniyorsun ve almanya'yı da unutuyorsun gidersek de beraber gideriz zaten nasılsa gitmek için çok zamanımız olacak."
"Demir saçmalama ve kolumu bırak ben gidiyorum.!"
Deyince onu kendime çektim ve öpmeye başladım. En başta dirensede o da bana karşılık vermeye başlamıştı. Dudaklarından ayrıldığımız zaman ikimiz de nefes nefeseydik. Anlımı anlına dayadım ve
"Hiçbir yere gitmiyorsun bebeğim."
Dedim
"Evet gidiyorum demir seni öpmüş olman gitmeyeceğim anlamına gelmez."
Dedi. inatçı keçi ne kadar debelense de onu kolundan çekerek arabaya kadar götürdüm ve arabanın içine tıktım resmen. sürekli bağırıyor ve mızmızlanıyor du. Eve geldiğimizde ise kapının önünde gördüğü motoru ile beraber şaşkınlığa uğradı. Evden çıkmadan önce korumalara motor geri almaları söylemiştim ne olursa olsun adam da silahı gördüğü zaman hemen kabul etmiş tabi buna benim adımı duymasıda dahil.
"A ama ben onu satmıştım."
Dedi buruk bir sesle.
"Evet satmıştın ama değeri senin kadar bile etmeyen kıçı kırık bir vazo için böyle güzel bir şeyi satmana gönlüm elvermedi."
Dedim ve onu doyasıya öptüm dudaklarıma gelen tuz tadı ile geriye çekildim ve göz yaşlarını sildim
"Çağla sabahleyin sadece sana bir şaka yapmak istemiştim ama fazla ileriye gittim fakat şöyle bir söylediğim sözleri düşünürsek eğer ben sana parasını ödemenin söylememiştim bunu ödemeni söylemiştim sadece ve isteyeceğim şey de güzel bir kahvaltıdan sonra güzel bir öpücüktü. Dünyadaki hiçbir şey senin kadar önemli değil bunu bugün sen gittiğin zaman bir kez daha anladım. Ve şimdi kadın eve gidiyorsun ve bana güzel bir kahvaltı hazırlıyorsun ardından ise bir öpücükle beraber o vazoyu ödemiş oluyorsun."
Dedim ve o dudaklarına küçük bir buse daha kondurdum. O ise küçük bir çocuk gibi gülümsedi ve ardından gözüme salam bir yumruk çaktı
"Seni manyak adam ben orada acı çekerken bunu gelip söyleyebilirdin. Ah emin ol şu an seni öldürürüm seni sevdiğim içindir."
Ne o demin beni sevdiğinimi söylemişti.
"Sen beni sevdiğini mi söyledin demin."
Demin deyince öfkesinin yerini bir şok ifadesi almıştı rahatsızca kıpırdandı ve
"Yoo hani şey senden hoşlanıyorum ya senden hoşlandım içinde demişimdir."
"He yani benden hoşlanıyorsun."
"Şey evet ama bunu zaten daha önce söylemiş miydim"
Dedi ve utançla kem küm etmeye başladı.
"Hayır güzelim senden hoşlandığını söyleyen bendim sen susma hakkını kullanmıştın hatırlıyor musun."
Diye sorunca da bir utanmıştı ve eli ayağı tamamen birbirine dolanmıştı.
"Şey neyse işte söylemiş oldum senden hoşlanıyorum olduğumu."
Diye söylendi tiple
"Oldu bebeğim ama şimdi doğru mutfağa kurt gibi acıkmışım senin peşinden koşmak o kadar kolay değil yani ama ne yalan söyleyim değer doğrusu."
Dediğimde koşarak yanımdan uzaklaştı. Bense ardından onu izliyordum. Eve girdiğimde ise mutfaktan gelen sesler ile beraber çok işin başına koy olduğunu anlamıştım. Ben de bir müddet televizyon izledikten sonra mutfağın kapısına doğru yol almaya başladım içeriden mis gibi kokular geliyordu. Çağla bir yandan şarkı mırıldanıyor bir yandn da tavada küçük sosisleri çeviriyordu. Bu haliyle çok tatlıydı ama uğruna ölünecek bir tatlılıktaydı. Fırından da mis gibi kokular geliyordu. Bu yaptıkları ile bir ordu doyadı. Kek börek poça bunları ne ara yaptı. Küçük sosisler kızart malar bilmesiğim pufusuk pufuduk hamur işleri suçuklu yumurta menemen krep ne olduğunu kestiremediğim bir şey daha vatdı salatalığın içini oymuş ve içine beyaz bişey yerleştirmişti peynire benziyordu biraz sanki ama diyerlerinin ne oşduğunu çok iyi biliyordum kuymakla muhlama oh oh heh bir de haşlanmış yumurta ve kahvaltılıklar yuh be kadın ne yaptı beni bir hafta bunun elinde yemek yesem duba gibi olurum. Korumalarda kedinin ciğere baktığı gibi mutfak kapısına bakıyorlardı. Çağla arkasını dönünce beni beklemediği için şok olmuştu
"Şey hemen sofrayı hazırlı yorum."
Hayatım bunların hepsini nasıl bitircez biz. Bol bol yapmışsın sen buradaki masayı birazdan gelecek olan kadınlara bırak bizde havuz başında yiyelim yemeğimizi."
"Peki burada niye masa kuruluyor ki hayatım."
O bana hayatımmı demişti. Dediği şeyi fark edince
"yani şey demir."
Dedi bende sırıttım ve
"Normalde korumalara sabah kahvaltısını hazırlayan kadın bir şeyler hazırlar ama bu sabah sanırım bayram edecekler bu yemekler hepsine yeter. Hem bu evde böyle yamak hiç bir zaman yapılmamıştır yani kendini hazırla bundan sonra yemekleri sen yapa bilirsin."
Dediğimde gururla kafasını kaldırdı ve
"Sorun değil bilseydim birazdaha fazla yapardım."
Bende anlını öptüm ve odama çıktım. Tekrardan duşa girdim terlemiştim ve terliyken rahat olamazdım. Aradan geçen yarım saatten sonra belimde havlu ile kurulandıktan sonra havluyu çıkardım tam giyiniyodumki odaya ğatdiye koca bir gülümseme ile Çağla geldi beni süzdü ve bakışları küçük demirde takılı kaldı galiba hala ne gördüğünü algılamaya çalışıyordu. Yutkunmasından anladığını anladım ve buna kızaran yanaklarıda dahil çığlık attı ve gözlerini kapatıp arkasını döndü ve tan gidecekken kapıya kafasını çarptı ben ise kahkahalarımla evin her köşesini dolduruyordum. Çağla ise sızlanıyor ve gülmemem için bana kızıyordu üzerimi fiyindiğimde hala gülüyordum artık yanaklarım ağrımıştı gülmekten.
"Arkanı döne bilirsin."
Dedim temkinli bir şekilde arkasını döndü ve
"Ben sofrayı kurdum diyecektim."
Dedi kızarmış yüzüyle gözlerini ise benden kaçırıyordu. Yanına yaklaştım ve yüzüme bakacak şekilde suratını avucumun içine aldım
"Benden utanmana gerek yok güzelim zamanı geldiğinde gördüğün tüm şeyler senin olacak demin gördüğünde bunun içine dahil "
dediğimde dudakları sokla aralanmıştı.
"aman istemem ben öyle kocaman şeyi. Sen onun boyutunu hiç görmedin galiba."
Dedi her söylediğin şey ile beraber utanıyordu
"Yoo gördüm şimdi sen benimkisini gördün istersen sen de sen ikisini göster durmuş diyelim ha ne dersin."
Dediğimde gözleri kocaman açıldı
" sa sapık."
Bir küçük bir çığlık attı ve odadan koşarak çıktı
"Merdivenlere dikkat et de bir vazoda kırma"
Diye seslendim arkasından. Aşağı inerken korumaların konuştuklarını duyabiliyordum.
"Helal be yenge ellerine sağlık"
"Benim eşim gibi döktürmüş"
"Oh be her gün aynı şeyi yemekten bakmıştım"
"Allah başımızdan eksik etmesin"
Gibi daha niceleri. Evden çıktım ve havuz başına doğru yol almaya başladım. Bir tek kuş sütü eksik olan sofrayı da inek sütü ile beraber tamamlamıştı. Bende oturunca hiçbir şey söylemeden diye kahvaltıya geçtik ikimizin de ağzını bıçak açmıyordu ve kahvaltının sonuna kadar ikimiz de hiçbir şey söylemedik. Ben ise doymuş bir şekilde sandalyemde geri yaşlanmış çağla'yı izliyordum. Birden ayağa kalktı ve önüme geçip pat diye dudaklarıma yapıştı. Öpücük sona erdiği zaman ben hala daha ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ve sonradan kafama dank etti kırılan vazoyu tamamen ödemişti. Ayağa kalktım ve
"Aslında bugün işe gitmem gerekiyordu ama canım istemiyor hadi kalk sinemaya gidelim."
Dediğimde çocuk gibi sevindi ve ellerini çırparak koşarak eve girdi ve şimdi güzel bir gün bizi bekliyordu.

genç patronum bir mafya(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin