- Hala neden gelmediler
- Annem normalde böyle bir fırsatı asla kaçırmaz
- Hah, işte geliyorlar.
- Gece baksana meleğe fazlasıyla inanmış. Kürek bile getirmiş.
- Hadi oyalanma araz yürü.
Arazla arjin hanımın odasına girdik ve kapıyı arkadan kilitledik.
- Eldivenlerini takmayı unutma araz.
- Taktım. Masayı öne çekiyorum.
- Kapağı da aç
Araz birkaç denemeden sonra kapağı açabildi.
- Fenerini hazırla önden ben gidiyorum. Beni takip et.
- Ne kadar ayıp hani bayanlar öndendi
- Pardon gece hanım ama siz bayan değilsiniz
- Erkek miyim ben araz saçmalama
- Hayır, sen bir tür değişik varlıksın ondan diyorum.
- Çok komiksiniz araz bey.
Arazla insan ciddi olamıyordu.
- Neyle karşılaşacağız hiç bilmiyoruz ki. İki seçenek var. Ya bu kapı cezaevine gidiyor ya da başka bir yere.
İnmeye başladık. İnerken fenerimi duvarlara tuttum. çok eski görünmüyorlardı. Dikkatlice bakınca fayansın alt kısmında tarih yazıyordu. Bundan 3 sene öncesini gösteriyordu tarih.
- Araz duvardaki fayanslar neden eski değil.
- Annem okula başlamadan bir yeri sağlamlaştıracağını söylemişti. Demek ki burasıymış.
Fazla basamak indiğimizi düşünmeye başlamıştım ki fenerimi duvara tutunca kapıları gördüm. İki kapı vardı.
- Bunlar nereye çıkıyor dersin araz.
- Biri kesin cezaevine gidiyor ama diğeri hakkında hiçbir fikrim yok.
İlk kapıyı itti. Yine karanlık bir merdiven bize eşlik ediyordu. Merdivenin sonunda bir kapak daha vardı. Kapağı açtım.
- Araz burası...
- İkinci bir gizli yer
- Araz... Annen burayı bizim yer sanıyor. O yüzden peşinde.
- Evet, yukarı çıkalım mı?
- Ne zamandır buradayız.
- 20 dakika falan olmuş.
- Şu kameradan annene baksana bir ne yapıyormuş.
Küçük bir bilgisayar yardımıyla kamerayı arazın telefonuna bağlamıştık.
- Annem kazıya daha yeni başlamış.
- Tamam, gel çıkalım, belki bir şeyler buluruz.
Arazla yukarı çıktık. Bizim yerden farkı yoktu. Sanki duvardan birisi çıkacak bizi esir alacaktı. İçime doğmuştu ya kesin olacaktı bir şey. 1 masa vardı. Araz duvarları inceledi.
- Hadi bir şey yok burada. Diğer kapıya gidelim.
- Bekle bir dakika.
- Ne oldu.
- Masada saç var
- Ne saçı gece
- O kutudakiyle aynı saç
- Sofya buraya gelebiliyor mu o zaman
- Sanmam. Buraya da gelebiliyorsa. Aşağıya da inebilir. Kitli de değil sonuçta kapılar.
- Doğru daha burada mıyız? İnelim mi?
- Annene tekrara baksana
- Gece sen bugün fazla telaşlı gibisin.
- Saçmalama araz tedbir suç mu? Yakalansak her şey bitecek. Haftalardır emek veriyoruz. Hem ne demiş bir kitap karakteri "ihtimaller göz ardı edilemez".
- Peki... Annem daha yeni başlamış.
- O zaman diğer kapıya.
Merdivenlerden inip baştaki yerimizi aldık. Az önceki girdiğimiz odanın görüşme odası olduğunu düşünüyorduk.
- Bu sefer önündeyim itiraz yok
- Tamam.
Araz kapıyı açtı. Açtığı anda ensemde bir ürperti hissettim. Sanki bize bir hoş geldindi bu.
Merdivenler az önceki odaya göre fazla ve dikti.
- Daha gelmedik mi araz
- Yoruldun mu prenses
- Bana prenses demeyi kes.
- Tamam, gece hanım. Sorry.
Son basamağı çıktığımı araz söylemese fark etmeyecektim.
- Araz bir defa daha annene bak.
- Bakıyorum ve dinleniyor. Derinlerde demen işe yaramış.
- Hadi kapıyı açalım
- Başlıyoruz.
Araz kapıyı açtı ve bir adım attı. Etrafa göz attıktan sonra gelmemi işaret etti. Bundan sonra fısıldayarak konuşmaya başladık.
- Kapı görüyor musun?
- Hayır. Galiba yine duvarlar kapı olacak.
- Gergin bir hava var fark ettin mi?
- Fark etmez olur muyum? Sen sağ ben sol duvarlara bakalım.
- Olur.
Arazla ayrılıp duvarları inceledik. Benim tarafım pürüzsüz bir duvar gibiydi. Çıkıntıyı son anda fark edebildim. Arazı çağırdım. Araz kapıyı ileri itti. Kapı açıldı. Duvarlar beklediğimizden yüksekti. Kapıdan girmiştik. Arkamızdan çat diye kapanan kapıdan ürkmüştük bir kere.
- Karşımızda ki ne
- Kenara saklan güvenlik olabilir.
- İçeride birisi var mı?
- Bilmiyorum görünmüyor.
- Bak o zaman
- Hayır yokmuş.
- Binaya nereden gidiliyor. Burada bir şey yok. Yine duvarlar kapı olabilir.
Yine arazla ayrıldık. Kapı tekrardan soldan yani benim tarafımdan çıktı. Aynı kulübeden vardı.
- Galiba bu kulübelerden çok var önlem amaçlı ya da kafa karıştırmak için olabilir.
- Evet, doğru söylüyorsun
- Annene bakalım uzun zaman geçmiş olabilir.
- Bakıyorum.
- Ben bakabilir miyim?
- Al bak.
Telefonu elime aldım ve ekrana baktım. Arjin Hanım yoktu.
- Annen yok araz.
Burnuma bir koku geldi. Hemde çok yakından. Çok kötü kokuyordu ama kokuyu tanımıştım. Arazdan geldiğini fark ettim.
- Araz
- Özür dilerim.
En son arazın benden özür dilediğini ve elindeki şişeyi hatırlıyordum. Kim bilir nerede ve nasıl uyanacaktım.
Evet kar tanelerim. Bügünün ikinci bölümünüde attım. Bu bölümü yazarken mental sağlığınızı düşünemedim kusura bakmayın. Sizleri seviyorum. Sırada günün sorusu varrrrr.
Sizce araz neden geceden özür diledi
Arazın planı ne
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Ve Günışığı
General FictionHiç gerçekten karanlığın sizi çağırdığını düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Benim çok oldu ama bu seferki biraz fazla garip. Ben Gece Ateş. Karanlık ruhun beden bulmuş hali derler bana. O kapıdan girerken fark etmiştim burada başıma iyi şeyler gelmeyec...