- Araz
- Efendim
- Sana hala güvenmiyorum
- Annemi oyalayacağım. Sofyayı gör ve hemen gel.
Hiçbir şey söylemeden çıktım. İster istemez etrafıma baktım. Birden karşıma arjin hanım çıkacak gibi geliyordu içimden. Binaya gittim. Araza mesaj attım.
- Binanın önündeyim.
- Kapı muhtemelen açıktır.
- Tamam... Araz kapı açık değil.
- Tamamen unutmuşum. Otomatik sistemi var. Arkaya git. Saksının altındaki çipi al.
- Kapıyı açtığımda çipi ne yapayım.
- Çip diğer kapıları da açacak. Elinde tut. Ama kaybetme.
Binanın arkasına gittiğimde şoka uğradım. Kendimi sanki en üst düzey askeri eğitimlerinin arasında bulmuştum. Arazın söylediği çipi aldım. Araza bir mesaj daha attım. Attığım mesajın cevabına bakmadan merakıma yenik düştüm ve askeri engellerin yanına gittim. Birine kan bulaşmıştı. Midemin kalkmasına engel olamadım ve hemen kapıya gittim.
- Araz annenden ne haber
- Daha aramadı, ararsa yazarım.
- Sana hala güvenmiyorum.
- Nasıl istersen... İyi şanslar
- Şansa ihtiyacım yok. Hele ki şans dileyen kişi...
- Anladım.
Araz söylediğim gibi ben konuştukça batacaktı. Hem de her seferinde daha dibe. Kapıya çipi okuttum. Basit bir şekilde açıldı. Araza mesaj attım.
- İçerideyim
- tüm kapıları o çip açıyor. Tek tek kapıları aç Sofya eminim birindedir.
- Telefon odalarda çekiyor mu?
- Çekiyor diye biliyorum. Çekmese yaz.
- Araz
- Yine bir şey geliyor
- Araz
- Efendim
- Seninle daha hesaplaşmadım. Sana hala...
- Anladım gece sen bana hala güvenmiyorsun.
Kapı üzerime klik sesiyle kapandı. Telefonun çekip çekmediğini kontrol ettikten sonra odaları gezmeye başladım. İlgi çekici bir şey ve Sofya yoktu. Her hareketimi araza mesaj attım. Zemin kattaydım. 1. kata çıkmaya başladım. Gezerken 2. kattan gelen sesler duydum. Araza mesaj attım.
- Araz 1. kattayım. Üst kattan ses geliyor.
- Sakin ol ses kesilene kadar bekle.
- Tamam
10 dakika olmuş ses kesilmemişti. Normal bir sese benzemiyordu. Daha çok animasyon karakterlerinin sesi gibiydi duyduğum. Arjin hanımın gelme ihtimaline karşı hılı olmalıydım. Bu yüzden araza mesaj atmadım ve sessizce üst katın merdivenlerine yürüdüm. Telefonumdaki her sesi sessize aldım. Yavaşça merdiven basamaklarını çıktıkça ses artıyor ve seçilebilecek tonlara geliyordu. Sesin videoya ait olduğunu anlamam zor olmadı. Video "kendimi nasıl savunurum" tekniklerini anlatıyordu. 2. katın duvarlarına gizlendim. Ses gelen odanın kapısı yarım bir şekilde açılmıştı. Bir tahta ve öğretmen masası görünüyordu. Karşımdaki kişi Sofya değil, 20li yaşlarında bir öğretmendi. Yavaş yavaş duyduklarım netleşti.
- Haydi, Sofya sana ne oldu böyle
- Hiç bir şey olmadı
- Dersi de dinlemedin, ne olduysa anlat güzelim
- Hiçbir şey olmadı mavi hanım. Beni lütfen rahat bırakın.
- Seninle ilgilenmeye çalışıyorum Sofya. Biraz daha incitici olmamaya çalış.
- İzin verin dersten çıkayım. Buna gerçekten ihtiyacım var.
- Çıkmana izin vereceğim ama durumunu arjin hanıma ileteceğim. Sana bugün bir şeyler olmuş.
- Selamımı da iletin.
Kendimi geriye çektim. Sofyanın çıkışını izledim. Sınıfın karşısındaki odaya geçti. Benim boylarımda tamamen siyah giyimli bir o kadar da güzel ve gotik görünen tarzıyla Sofya bir kez daha ilgimi çekmişti. Siyah hırkasıyla yüzünü kapatmıştı. Girdiği odanın kapısını çarpıyor gibi kapattı. Öğretmen mavi hanım elindeki telefon ve bir deste kâğıt ile aşağıya indi. Telefonu görünce aklıma araz gelmişti. Kim bilir ne kadar meraklanmıştı. Araza hemen bir mesaj attım.
- Araz ben iyiyim sofyayı izliyorum.
- Annem sen mesaj atmadan aradı. Çabuk gelmelisin gece.
- Ama sofyaya bu kadar yaklaşmışken.
- Gece çabuk dedim. Hem annem seni görmesse ikimizde biteriz. Sonumuz gelir.
- Tamam, hemen geliyorum. Kapıyı kilitle anneni oyala.
Arjin hanımında geleceği tutmuştu. Gitmeden bir a sofyayı dinlemek istedim. Kendi kendine konuşuyordu.
- Sofya Sofya nereye kadar. Kendi adımı unutturdular. Ailem sağ olsun. Adımı söylesem herkese ne olabilir ki. Evet, ben günışığı. Desem ne derler ki bana. Oldu olacak assınlar.
Artık gitmeliyim dedim kendi kendime. Hızlı dikkatli ve sessiz adımlarla arjin hanım gelmeden odaya ulaştım. Araz hemen telefonumu ve çipi benden aldı. Sonrada ellerimi bağladı. Sanki hiç konuşmamış, iş çevirmemiş gibi soğukkanlılıkla gitti araz. arjin hanım baskın veriyor gibi açtı kapıyı.
- Bugün nasıl hissediyorsun gece
- Gayet iyi
Araza baktı
- Yemek yedi mi?
- Hayır yemedi
- Gece neredeyse 1 hafta oldu yemek yemedin
- Neden bu kadar ilgilisiniz benimle arjin hanım.
- Sen beni ilgilendirmiyorsun. Burada başına bir iş gelirse başıma kalmandan korkuyorum. O yüzden yemeğini ye gece.
- Zaten başınıza iş aldınız arjin hanım. Burada ölsem size bir şeycik olmaz.
- Nerden almışım başıma işi
- Beni burada tutarak.
Arjin hanım güldü ve gitti. Belliki beni ciddiye almamıştı. Araz la konuştular. Araz arjin hanımın gittiğinden emin olduktan sonra karşıma geçip oturdu.
- Ne öğrendin
- Gittiğimde kendim nasıl savunurum diye bir şey izliyordu. Sofya izin istedi ve odasına gitti.
- Yüzünü gördün mü?
- Hayır, yüzünü kapatmıştı
- Başka bir şey oldu mu?
- Bir öğretmen vardı mavi hanım.
Arazın rengi soldu. Yüzü düştü
- Mavi mi?
- Evet, ne oldu ki
- Ablam...
- O kadın senin ablan mıydı?
- Eğer kıvırcık saçlıyı diyorsan evet
- Onu diyorum.
Böylece arazın tek çocuk yalanı da ortaya çıkmış oldu.
- Araz
- Bir şey daha oldu
- Ne oldu
- Sofyayı duydum. Gerçek adımı herkese söylesem ne olur ki dedi.
- Gerçek adı neymiş
- Gü-Günışığı...
Selâmm. Evet değerli kar tanelerim. Olaylar gayet uçucu bir biçimde ilerliyor. Siz nasıl buldunuz. Oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Desteğiniz benim için sizler kadar değerli ve eşsiz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Ve Günışığı
General FictionHiç gerçekten karanlığın sizi çağırdığını düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Benim çok oldu ama bu seferki biraz fazla garip. Ben Gece Ateş. Karanlık ruhun beden bulmuş hali derler bana. O kapıdan girerken fark etmiştim burada başıma iyi şeyler gelmeyec...