Kapıda duran kadına baktığımda hala şokun etkisinden kurtulamamıştım.O da bana aynı şaşkınlıkla bakarken Ertuğrul'un sinir bozucu kahkahası kulaklarımı doldurdu ve sonrada o hiç duymak istemediğim sesi.
"Karşında anneni görünce şaşırdın değil mi Ilgın?"
Şaşırmış mıydım?
Kesinlikle evet.
Dişlerimin arasından tıslayarak "Burada ne işin var senin?" dedim ve kafamı yana eğip sırıttım. "Yoksa Ertuğrul veya başka birinin altına girmeye mi geldin?" Bu düşünce aklıma geldiğinde yüzümü buruşturdum ve gözlerimi annemin gözlerine sabitledim.
Kahverengi gözleri alev alev olurken lafımın altında kalmadı ve "Hayır. Buraya her ikisi içinde gelmedim," dedi ve benim yaptığım gibi -sırıtıp- kafasını yana eğdi ve "Aksine doğruları öğrenmen gerektiğini düşünüyorum. Artık büyüdün ve söyleyeceklerimizi anlayacağını umuyorum." dedi.
Beyaz tahta kapıdan çıkıp kapıyı kapattı. Kafamı bacaklarıma eğip neyden bahsettiğini düşünmeye çalıştım.
"Şuan deli gibi merak ediyorsun değil mi?"
Yerimden sıçrayarak kafamı duvar köşesinde duran Ertuğrul'a çevirdim. Burada olduğunu unutmuştum. Yavaş adımlarla yanıma gelip " Korkmanı gerektirecek bir şey yapmadım."
"Eve ne zaman gideceğim?" Sorduğum soruyla onun sorduğu sorunun uzaktan yakından alakası yoktu. "Zaten evindesin," dediğinde kafamı bir hışımla kaldırıp ona baktım.
Sakin ve masum yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Sinirle yataktan kalkıp odanın içinde volta atmaya başladım. Bir yandan ellerimi saçlarımın arasından geçiriyordum bir yandan da sinirden alt dudağımı ısırıyordum.
En sonda kendimi patlamaya hazır bir volkan gibi hissedip ona baktım ve " Evimde miyim? Hadi ama insan evinde sürekli bir odada kilitli kalmaz , bir ailesi olur ve kendini güvende hisseder. Ama farkındaysan burası ev bile değil!"
Sürekli bağırdığım için boğazım acıyordu ve hem sinirden hemde üzüntüden gözlerim dolmaya başlamıştı.
Dediklerim Ertuğrul'u etkilemiş olmalı ki şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Lütfen ağlama," dediğinde sesi boğuk çıkmıştı. Sinirle ona bakıp "Ağlama mı? Bu haldeyken nasıl ağlamayayım!"
Bir yandan ağlıyor , bir yandan da deli gibi bağırıyordum. Yanıma yavaş adımlarla gelip omuzlarımdan tutup sarstı. "İyi değilsin şuan. Lütfen uyu dinlen."
Gözlerimden akan yaşlarla birlikte kafamı hızla çevirip iki yana salladım. "Anlamıyorsun. Seni sevmiyorum ve burada olduğum sürece iyi olmayacağım." deyip geri çekildim ve yatağa doğru yürümeye başladım.
Beyaz yatağın önüne geldiğimde Ertuğrul'u umursamadan yatağın içine girdim ve sessizce ağlamaya başladım. Ağlamak iyi geliyordu fakat ağladığımız şeyleri geri getirmiyordu. Sadece daha iyi hissettiriyordu.