9. Bölüm

443 49 13
                                    

"Senin ne işin var burada?" dedim sinirle. Dudakları yukarı doğru kıvrılıp "Hadi ama, eski sevgilini özlediğini biliyorum." dedi. Ağzımdan bir "Hah." sesi çıkardım ve "Defol git buradan Ertuğrul. Ben seni unutalı çok oldu." 

Gözlerini gözlerime çıkardı ve öylece durdu. "Gözlerin öyle söylemiyor." dediğinde kaşlarımı çattım. Dişlerimin arasından "Defol buradan. Seni istemiyorum ve bir daha da karşıma çıkma." dedim. Kapıyı kapatacağım sırada ayağını kapının arasına koyarak kapatmamı engelledi.

"Ne yapıyorsun?" dediğimde muzhipçe sırıtıp "Beni içeri almayacak mısın?" dedi. Az önce söylediklerimi neresiyle dinliyordu bu çocuk? Merak ediyordum. Gözlerimi devirip "Defol git Ertuğrul. Daha kaç kere söylemem gerek İs-te-mi-yo-rum."dedim son kelimeyi heceleyerek.

Bir an dediklerime şaşırsada hemen kendini topladı ve "Ah biliyorum. Beni seviyorsun ama bunu kendine itiraf edemiyorsun değil mi?" artık sabrım kalmamıştı. Bağırarak "Sana buradan git diyorum! Ve sakın bir daha karşıma çıkma.Sevmiyorum.Seni." dedim ve kapının arasındaki ayağını ayağımla iterek kapıyı kapattım.

Kapıyı kilitleyip derin bir nefes verdim. Ne diye bu zamanda geldi ki? Neymiş ben onu özlemişimde onu hala seviyormuşum da ben onu unutalı yıllar oldu. Yıllar dediğime bakmayın 1 yıl ya olmuştur ya da olmamıştır.

Kapının deliğinden baktığımda kapının önünde elleri cebinde olarak beklediğini gördüm. Gözlerimi birkez daha devirip salona doğru yürümeye başladım. Annem hala gelmemişti. Merak etmiştim doğrusu.

Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp odama girdim ve beyaz renkte olan çalışma masamın üzerindeki telefonumu elime aldım. Rehbere girip annemi aradım ve beklemeye başladım. 3. çalışta açtığında "Anne nerede kaldın?" diye hemen konuya girdim.

"Geliyorum kızım. Bir işim çıktı onu hallettim." dediğinde merak etmiştim. Bu saate kadar ne işi vardı? Konuyu uzatmamak için "Tamam." dedim. Ama eve geldiğinde ona soracaktım. Bu saate kadar ne işi olduğunu.

Bu konuyu daha fazla düşünmeyip adımlarımı yumuşak yatağıma doğru hareket ettirdim. Şuan gerçekten uyumaktan başka birşey istemiyordum. Yatağa uzanıp telefonumu yastığımın altına koydum ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

▬▬▬▬▬▬▬

Zil sesi kulaklarımı doldururken yüzümü buruşturdum. Gözlerimi açtığımda etrafın karanlık olduğunu gördüm. Saat kaçtı? Yastığımın altındaki telefonumu alıp saate baktım 02:30. Peki bu saatte kapıyı çalan kim. 

Korkarak yataktan kalktım ve odamdan çıkıp parmak uçlarımda ses çıkarmadan merdivenlerden indim. Hırsızsa kapıyı çalıp çalıp giderdi. Ama hırsız neden zile bassın ki? Kapının önüne geldiğimde delikten kim olduğuna baktım. 

Annem? Gözlerimi devirip kilitli olan kapının kilidini açıp kapıyı açtım ve annemin telefonda söylediği cümleyi söyledim "Geliyorum kızım. Bir işim çıktı onu hallettim." dedim. Bunu söylerken sesimi biraz değiştirmiştim ve çıkan ses beni güldürmüştü.

Tabiki de içimden gülmüştüm. Çünkü şuan ciddi olmalıydım ve nerede olduğunu sormalıydım. Annem bana ters ters bakıp "Annelerin ağzı yaslanmaz Ilgın." dedi. "Öyle mi? O zaman bana şu saate kadar nerede olduğunu söyle anne. Çünkü evden komşuya gidiyorum bahanesiyle gittin ve şu saate kadar gelmedin." 

Annem bana şaşkınlıktan ağzı açılmış halde ve gözleri kocaman açmış bana bakarken hemen kendini topladı ve ciddi yüz ifadesi takınıp "Sen bana hangi ara hesap sorar oldun? Anneye hesap sorulmaz Ilgın." sinirlenmiştim.

Yüzüme sahte bir gülücük koydum ve "Niye sen bana soruyorsun?" dedim. Annem sinirden kasılmış bedenini bana döndürdü ve bağırarak "Ben senin annenim Ilgın! Yeter! Ne zamandan beri bana hesap sorar oldun?" dedi. 

Gözlerim dolmaya başlamıştı ve ellerim sinirden titriyordu bende bağırarak "Bende senin kızınım anne! Bilmeye hakkım var. Bu kadar önemli bir iş mi bu benden saklıyorsun. Ben senin kızınım bana anlatmayacaksan başkasına nasıl anlatacaskın." sesim sonlara doğru kısılmıştı.

Sinirden göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Burnumu çekip elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Annem derin bir nefes alıp "Önemli Ilgın. Şimdi odana çık." dedi. Söyledikleri karşısında daha çok ağlamaya başlamıştım. 

Kafamı yavaşça aşağı yukarı sallayıp "Peki." dedim ve geri geri yürümeye başladım. Önümü dönüp koşarak merdivenlerden odama çıktım. Kapıyı açıp içeri girdikten sonra kapıyı kilitledim. Gece geleceğini biliyordum ve bu yüzden kilitledim. Gelmesini istemiyordum.

Yaklaşık yarım saattir uyumuyordum. Uykum kaçmıştı ve uyuyacağımı sanmıyordum. Saat ise 3'tü. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim ve yatakta oturur pozisyona geçtim. Dizlerimi kendime çekip kafamı bacaklarımın arasına gömdüm. Kollarımıda etrafıma sardım.

Kapının tıklanmasıyla kafamı kapıya doğru çevirdim. "Ilgın uyumadığını biliyorum. Kapıyı kilitlemişsin. Kapıyı açta konuşalım." dediğinde ses çıkarmadım. Şuan onunla konuşmak istemiyordum 

Kapıyı bir kez daha tıklattığında "Git  burada!" diye bağırdım. Şuan onu göremediğim için ne yaptığını bilmiyordum. "Peki. Sabah olunca konuşuruz o zaman." dedi ve gitti. Gittiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum.

Sıkıntıyla derin bir nefes verdikten sonra uyumak için yatağa uzandım ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim..

***

*Gökçe ve Özge

*Vote ve yorumlarınıza ihtiyacımız var. :))

UYKUCUNUN RÜYASI (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin