Gürkan açık kapıdan dışarı çıkıp sanki üzerinde çelikten bir zırh varmışçasına ateş etmeye başladığında içimde küçük bir yerin bu kaba psikopat için endişelenmeye başladığını hissettim. Asena kolumu tuttu ve beni sarstı. "Çantamda bir çakı var, lütfen gidin ve onu alın."
"Ne? Sen nereye gidiyorsun?"
"Partiyi bensiz başlatabileceğini düşünüyorsa yanılıyor."
"Benimle kalman gerekiyordu."
"İyi olacaksın. Bu odanın camlarını biz ürettik. Kurşun geçirmiyor, kesmekse nereden baksan on dakikayı bulur. O zamana kadar çoktan bitmiş olur." Bana çantasını işaret etti. "Git ve çantamdan çakıyı al, ne olur ne olmaz. Tamam mı?"
Ona hayır desem de burada benimle kalmayacağını biliyordum, aklı Gürkan'dayken burada benimle beklemezdi. O yüzden başımı salladım, koluma dokundu. "Teşekkür ederim." Dedi ve beni ardında bırakıp kapıya doğru ilerledi. Silahını hazırladı, kapıyı yavaşça araladı ve bu mesafeden gördüğüm kadarıyla ateş edip iki adamı yere serdi.
Başımın döndüğünü hissediyordum, bu aralar her yerden kurşun ve silah sesleri çıkıp duruyordu. Kesinlikle alışık olduğum yaşam tarzı bu değildi ama şiddet doğduğum andan beri iliklerime kadar nüfus etmişti, belki de etrafımda dönen hiçbir kanlı oyunun bana geri adım attıramayışı bu yüzdendi. Bilemiyordum, son zamanlarda benliğim büyük bir karmaşa unsuruydu.
Kurşun sesleri git gide hararetlenirken Asena'nın çantasının içindeki çakıyı aldım, Poyraz'a ait olan bu antrasit gri metal çakının üstüne italik harflerle adının baş harfleri kazınmıştı.
P.A.
Çakıyı avucumun içinde sıkıca tuttum, Poyraz'ın en sevdiği insanlardan saklanıp onları yokluğuna alıştırması mı daha ağırdı, yoksa geride kalıp yalnızca anılara ve ondan kalanlara sarılmak mı? Her iki taraf için de şüphesiz çok zordu.
Camın yumruklanma sesiyle irkildim. Maskeli ve siyahlara bürünmüş silahlı adamlar karşısında duraksadım, onlar da beni gördüklerinde çok sakin durmuyorlardı. En önde duran elini yumruk yapıp cama vurmaya devam etti açıp onları içeri almamı söylemek adına. Camın önüne doğru yürüdüm ve tam karşılarında durdum, hepsinin bakışları da bendeydi. Dudaklarımı küçük bir gülümseme bürüdü, elimi kaldırıp onlara orta parmağımı gösterdim.
Maskeleri yüzünden sadece gözleri görünse de gözlerinin kısılmasından en önde duranın sinirlendiğini söylemem mümkündü. Elini kaldırıp arkasındaki adama bir işaret verdi ve bir adım geri çekildi. Arkasındaki daha kısa boylu olan adam sırtındaki çantayı çıkardı ve yere koydu, içinden adını bilmediğim garip bir cihaz çıkarıp cama koydular. Vakumla cama yapışan aletin metal kolu kendi etrafında insan vücudunun geçebileceği çapta bir çember çizmeye başladığında liderleri gibi gözükenin bakışlarındaki anlamı görmezden geldim ve hızlıca perdeleri indirip görüşlerini kısıtladım.
"Şimdi ne yapacağım?"
Onları bir şekilde Gürkan ve Asena koridoru temizleyene kadar bu odadan uzak tutmam gerekiyordu. Gözlerim bir çıkış yolu arar gibi odadaki her şeyde dolandı ve en sonunda televizyon ünitesinin arkasındaki kablo yığınında durdu. "Denemeye değer." Diye mırıldandım ve koşarak televizyon ünitesinin duvarla arasında kalan kısmında diz çöktüm. Televizyonu fişten çıkarıp kabloyu en dipten kestim ve kopuk kabloyu yeniden prize taktım, onu camın önüne kadar uzatıp banyoya koştum. Duşakabini açıp içindeki duş başlığını aldım ve suyu en şiddetli konumuna getirip banyo kapısının önüne koydum. Su zemin üzerinde gittikçe yayılmaya başladığında kesilmekte olan camın sesi hâlâ kulağıma geliyordu. Acele etmeliydim. Bu odaya adım atmalarına izin veremezdim. Bu adamların dost olmadığı kesindi, hiçbir düşmanın bizim safımızda ilerlemesine ve Poyraz'a ulaşmasına izin veremezdim. Ben olmasaydım bu risklere girmeyecekti, hayatı yeniden pazarlık konusu olmayacaktı... Belki günü geldiğinde kızının fotoğrafını cüzdanında taşımaktan öteye gidebilecekti. Ne pahasına olursa olsun bunun aksine göz yumamayacağımı biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANKI
Acción❝ Eğer hikayeyi zayıf olan anlatırsa, tacı takan hep kötü olmak zorundadır. ❞ 🦋 Alisa Alangoya, zirvede parlayan şöhretinden yeniden doğmuş; geçmişin acılarını hafızasından silerek hayallerinin peşin...