'11.Bölüm:İstanbul'

501 48 0
                                    

Perşembe'ye kadar hiçbirinden haber almadım. Hiçbiri bana ulaşmaya çalışmadı. Sude hoca bana bir daha mesaj atmadı. Son sınavımdan çıktıktan sonra Tülay'ın sen bayadır yoga yapmıyorsun bir yap sakinleş demesi dışında kimsenin dediklerini de umursamadım.

Yogaya tekrar başladım. Sinirlerime ne oldu bilmesem de sabah yoga yapıp akşama kadar sadece sigara ve su tükettiğim, akşam da pilates yaptığım iki günün ardından bir ara koltuktan kalkıp tuvalete giderken başım döndü. Tuvalete girdiğimde ise boş olan mideme rağmen kustum.

Bu şekilde mideme bir şeyler girmesine karar verdim. Kendime bir çorba yapıp balkonda içtim. Sonra kalkıp tekrar pilates yaptım. Sonra da valizimi hazırladım çünkü yarın üç buçukta trene binip gidecektik.

Başımızda hoca olarak sadece Ozan Hoca vardı ki onun biletini de ben ayarlayıp ona attığımda bana teşekkür etmişti.

İstanbul'a gitmekle alakalı sorunlarım aslında yoktu. Otele gidecek, otelden çıkacak fuar alanına gidecek sonra tekrar otele dönecektim. Ailemin bilmesine hiç gerek yoktu. Zaten haber vermesem öğrenme ihtimalleri de yoktu.

Ben sadece bu sefer bunaltımın sebebinin Sude Hoca olduğunu fark etmiştim. Ki Aytuğ ve Çağlar bir olup grupta ağzıma sıçmıştı Sude Hoca'yı bu kadar taktığımı öğrenince.

İyi dostlar biriktirdim gerçekten.

Saat sabahın altısına kadar oturdum. Önümüzde biz sınav olmadığından yolda uyumayı düşünüyordum. Cumartesi'ye de daha vardı zaten. O yüzden önemi yoktu. İki koca gün otel odasında deli gibi uyuyabilirdim.

Saat yedi gibi kalkıp banyo yaptım. Saçlarımı güzelce kurutup düz bir fön çektim sırf canım istediği için. Sonra da üstüme giyinecek bir şeyler seçtim. Altıma geniş paçalı bir kot pantolon giyip üstüme de dümdüz beyaz bir sweat giydim. Küpelerimi taktıktan sonra da valizi aldım elime. Yarışma günü için yine kararsız kalıp iki kombin yaptığımdan valizde iki ayakkabı vardı. diğerine göre daha hafifti.

Valizi kapının önüne koyduğumda oturma odasına geçip bilgisayarı açtım ve dizi izlemeye başladım. Birkaç saatimi böyle geçirdikten sonra telefonum çaldı. Arayan Olcay'dı.

"Efendim?"

"Naptın?" dedi direkt.

"İyi oturuyorum sen?"

"Ben de aynı. Ozan Hoca aradı, seni beni ve Semih'i alabilirmiş."

"Niye Tolga ve Aral yetim mi?"

"Hayır be, Tolga'yı arkadaşı bırakacakmış Aral da kendi gelecekmiş. İstersen alalım seni de diye aradım."

"Ha...Olur aslında."

"Tamam sen bana adresini at. Ben yaklaşınca haber veririm sana."

"Tamamdır. Görüşürüz."

"Görüşürüz." dedi ve kapattı telefonu. Bilgisayarı kapayıp büyük kol çantama koydum. Bu sefer yanıma küçük omuz çantası da almıştım. Geçen sefer acemiliğime gelmişti ama artık bilgiliydim bu konuda sonuçta.

Çantayı da kapıya koyarken bir sigara yaktım. Ben aynı zamanda telefonda gezinirken sigarayı bitirdiğim süreçte Olcay alttan mesaj attı 'Beş dakikaya oradayız.' diye. Bekletmemek adına hızlıca kalktım yerimden. Evi son defa kontrol ettikten sonra kapıyı açıp ayakkabılarımı giydim.

Aşağı indiğimde çok beklemeden. İki dakika kadar sonra bir araba durdu önümde. Ozan Hoca yolcu koltuğundaydı ve Semih'le Olcay arkadaydı. Araba durduğu an Semih indi

ATELOFOBİK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin