'34.Bölüm:Mezuniyet'

494 41 12
                                    

Üzerimde koyu lacivert uzun yırtmaçlı saten bir elbise vardı. siyah, kayışları bileğimden yukarılara kayan bir topuklu ayakkabı giymiştim. Saçlarım uçlarda dalgalanıyordu ama tamamen açıktı. Konferans salonunun arka tarafında diğer insanlarla birlikte bekliyordum.

Aral hala gelmemişti ama Çağlar yanımda siyah gömlek giydiği takım elbisesi ile duruyordu. Tülay, Aytuğ ve Meyra çoktan oturacakları yerlere geçmişlerdi. Çağlar'ın anne ve babası bir de küçük erkek kardeşi de hemen onların ön tarafındaydı.

"Konuşmanı ezberledin mi?" dedi Çağlar. Aslında buna gerek yoktu. Kâğıttan okuyacaktım ama ben ve takıntılarım buna izin vermemiş ve ezberletmişti bana tüm konuşmayı. Sadece kâğıt elimde duruyordu. Onu da anons edilmeden önce kürsüye koyacaklardı. Bana diplomamı ve diğer belgeleri rektör verecekti. Diğer hocaları bilmiyordum.

"Evet." dedim. Güldü. Cübbeyi hala giymemiştik. Kepi de takmamıştık zaten. Bunu dışarıda yapacağımızı söylemişlerdi. Sadece cübbe ile çıkacaktım. Aşırı heyecanlıydım.

"Seninki nerede?" dedi Çağlar.

"Trafik dedi on dakika önce." dedim. Çok gergindim. Aral gecikecek diye gergindim aslında. Başka bir gerginlik sebebim yoktu. Bitmişti işte okul.

Bugün Kanada'daki firmaya bir mail daha atmıştım. Bir cevap için. Ne zaman cevap verirler bilmiyordum. genelde bir hafta ya da beş gün içinde dönerlerdi. Bugün akşama tamam gel çalışalım diye bir mail alsam çok iyi olabilirdi ama sanmıyordum.

Elimde tuttuğum telefonum titrediğinde hızlıca ekrana baktım. Aral'dı arayan.

"Alo?"

"Neredesin? Geldim göremiyorum seni." dedi direkt.

"Konferansın arka kısmındayız."

"Tamam. Annemleri salona götürüp geliyorum."

"Tamamdır." dedim. Telefonu kapattık. "Gelmiş." dedim Çağlar'a doğru. Onlara annemlerin gelmeyeceğini söylediğimde şaşırmışlardı. Özellikle her yıl babamın doğum gününde çok büyük bir olaymışçasına eve gidişimden dolayı bu önemli olayı büyütmemelerine şok olmuşlardı ama pek umursamaz anlatmıştım. Bir şey dememişlerdi. Zaten bu durumda ne diyebilirlerdi? Onlar orada izleyecekti beni ve Çağlar'ı. Aynısını biz de onlara yapacaktık çünkü. Aile gibiydik ve bunun getirisi de buydu işte. Birbirimizin her anında var oluyorduk.

Üniversitenin bana kattığı en iyi şeylerdi.

Çağlar'ın arkasından bize doğru gelen Aral'ı görünce derin bir nefes aldım. Çağlar gibi siyah gömlek giyiyordu. Takımı üstüne tam oturuyordu ve bence harika gözüküyordu. Takım elbise büyüsü olmasa bile kendinden de iyi gözüküyordu zaten.

Yakışıklıydı namussuz.

"Selam." dedi yanıma geldiği gibi belimi kavrayıp beni kendine çekerken. Ama öpmesine izin vermedim. Kaşlarını kaldırdı.

"Parlatıcım bulaşıyor." dedim.

"Hadi ya. Benden önce kimi öptün de deneyimledin?" dedi. Güldüm. Yanağımı öpüp biraz uzaklaştı ama eli hala belimdeydi. Sonra Çağlar'a baktı.

"Naber?"

"İyi. Sen?" dedi Çağlar da. Sadece selamlaşıyor ve böyle ayaküstü komik sohbetler ediyorlardı.

"İyi." dedi Aral da.

"Pusat yok mu?" dedim merakla.

"Gördüm demin onu." dedi Aral. Kafamı salladım. "Ben bir lavaboya gideceğim önceden." dedi Çağlar.

ATELOFOBİK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin