'18.Bölüm:Suç'

494 45 3
                                    

"Berlin'e gelip bundan prim kasmayan tek Türkler biziz." dedi Semih. Yemek yemek için Türk mahallelerinden birine gelmiş döner yiyorduk. Ankara'da olsak akşam yemeğine sushi yiyecek havalı insanlardı ama Almanya'da milliyetçiliğin sınırlarını zorluyorlardı.

"Ne prim kasacağız oğlum?" dedi Aral.

"Bu yarışma içi geleceğimiz belli bizim. Koca Berlin'de geldik Türk mahallesine döner yiyoruz. Bu insanlar hiç mi gazete okumuyor? Tipimizden tanıyıp bizimle fotoğraf çekinmeleri lazımdı." dedi Semih. Pilav dolu kaşığı ağzıma soktum. Tolga o arada "Aynen kanka" dedi Semih'e.

Olcay yarın sabah geliyordu.

"Gezmediğiniz bir müze kaldı mı Vera?" dedi Semih bana bakıp. Altı üstü iki gün gezmiştik müze. Üçüncü gün benim salaklığım iyice yükselince ben istememiştim.

"Sana ne?" dedim. Semih ofladı.

"Hala gıcık mısın sen ya?" dedi. Gözlerimi kıstım.

Bunu biraz savunma stratejisi olarak uyguluyordum. Ters hareketlerim sağ olsun muhatap olmuyorlardı benimle. Onlar benimle muhatap olmadığında da ben geri zekalı gibi davranmıyordum. Öyle olunca da Aral'ı düşünmek zorunda kalmıyordum.

Yani düşünmemek zorundaydım biraz. O yüzden hiç konuşmazsak hiç aklımı meşgul etmez ve bu safsata hemen sona erer diye bekliyordum.

"Bitirin de dönelim laboratuvara. Bugün erken bitirirsek cumartesi kimseden laf yemeden Olcay'la birlikte eğleniriz epey." dedi Tolga. Bitirmeyen bir tek Semih ve ben kalmıştık. Önümde daha çok vardı ve bitirmem uzun sürecekti.

"Ben yemesem de olur." dedim.

"Bitir tabağını, acelemiz yok." dedi Aral.

Tehlike.

"Gerek yok."

"Başkan beni tek bırakmasana." dedi Semih. Kendimi sıkıştırılmış hissediyordum. Bitsin istiyordum bu durum. Kafayı yemek üzereydim bence. Hiç bu kadar dengem sarsılmamıştı benim. Birinden hoşlanıyor olmak uzun süre ara verince çok iyi çarpıyordu bünyeyi.

Rezalet bir durumdu.

Ben ağzımı açmadan telefonum çaldı birden. Ekranda yazan Meyra'nın adını görünce derin bir nefes aldım

"Doydum ben zaten. Sen ye bunu da." dedim tabağımı Semih'e uzatırken. Sonra da ayağa kalktım.

"Nereye?" dedi Aral.

"Telefonla konuşacağım." dedim ve hızlıca arkamı dönüp çıktım ufak restauranttan. Telefonu açıp kulağıma dayadım.

"Sen harika birisin." dedim direkt. Meyra kahkaha attı.

"Hadi ya? Neden?"

"Gerginlikten ölüyorum çünkü!"

"Hala mı?"

"Meyra sadece dört gün oldu!" dedim abartıyla. Beni duyan başka birisi dört yıl geçtiğini sanabilirdi.

"Dört yıldır tanıdığın gudubetten farklı biri değil ki. Yardımcı olacaksa seni aşağıladığı zamanları düşünebilirsin." dedi. Ofladım.

"Bir dakika. Sen aradın beni. Çok yazmaz mı buradan orası?" dedim aniden.

"Of aman yazarsa yazsın. Babamdan bu ara çok az para alıyorum zaten bir şey demez." dedi. güldüm.

"Sen neden aradın? Bir şey mi oldu?"

"Ha evet...Aytuğ bu ara evlenmeyi taktı da kafaya. Kaçıyorum ondan."

ATELOFOBİK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin