'36.Bölüm:Son Güzel Anı'

619 42 0
                                    

!Bu bölüm +18 ögeler barındırır!

*

Mezuniyetlerin hepsi bitti. Meyra ve Aytuğ'un ailesi tanıştı. Duruma bakıldı ve uzatmamak adına tarihler konuşulmaya başlandı. Meyra İstanbul'a taşınmak için hep beraber gittiğimiz kutlamadan iki gün sonra İstanbul'a gitti. Ev falan bakmak adına bir akrabasının yanındaydı. Tülay ve Çağlar'la sürekli sohbet içindeydik. Semih Çin'e yerleşeceğini ve orada iş bulduğunu söyledikten sonra ailesi ile zaman geçirmek için Kütahya'ya geçti. Aytuğ Ankara'da kalıp evi kapatmakla alakalı birkaç mevzuyu halletti. Tolga İzmir'de bir fabrikada işe girdi. Olcay ise yüksek lisans için çalışmaya başladı. Pusat ise Kore'deki şirketle anlaşamayıp İstanbul'da iş bulmuştu.

Tüm değerlendirmeler ve bütün seçeneklerin arasında en iyisi olsun dedikten sonra biraz da Aral etkeni sağ olsun seçtiğim pozisyon Illlionis'tekilerden biri oldu. Şirketle görüşmeler sağladım. Ağustosun ortasında iki haftalık eğitim için gelmemi beklediklerini söylediler. Aral da en geç Ağustos'ta taşınacaktı zaten.

Temmuzun yirmisine geldiğimizde Aral ailemle konuşmam için zorladığından yirmi ikisi sabahına bir uçak bileti aldım ve sırf bir yanlışlık olmaması için anneme haber verdim. Babam yurt dışında olmasın ya da o da gününü ayarlasın diyeydi. Normal bir tamam mesajı aldım sadece. Çok da bir şey diyemedim. Zaten bu konuda hissizleşmiştim biraz mezuniyetten sonra.

Aral beni uçakla yolladıktan sonra İstanbul'a o günün öğleni yola çıkıp Antalya'ya gidecekti. O da ailesi ile zaman geçirecekti. Çünkü en geç temmuzun yirmi altısı gibi gidip orada kalacağı bir yer bulmayı planlıyordu. Ben ise nerede kalacağım gibi şeyleri hiç düşünmemiştim.

Çalıştığımız yerler aynı yer içinde olsa da biraz uzaklardı. Kalacağımız yerler konusunda iki ayrı ev düşünmüştük çünkü birdenbire beraber yaşamaya başlamak çok absürt olacaktı. İkimiz de birleşik bir evin lafını hiç açmamıştık ama Aral bir yer bulana kadar bende kalırsın demişti.

Sürekli birlikte olamıyorduk. Hep bir sonraki gün bir planımız çıkıyordu ve bir şekilde geceyi birlikte geçiremiyorduk. Bu gece uzun bir aradan sonra birlikteydik ama ilk defa benim evimdeydik.

Yemek yemiştik ve balkonda oturmuştuk. Sabah on birde olan uçağım için en geç dokuzda falan havaalanında olmam lazımdı. O yüzden bir yerden sonra valizi hazırlamayı bitirmek için yatak odasına geçmem gerekmişti ve o da benimle gelmişti. Ben kıyafetlerimi seçip valize koyarken o yatağımda oturmuş beni izliyordu.

"Dolabını daha büyük beklerdim." dedi birden. İki kapaklı küçük bir dolabım vardı.

"Yazın yazlıkları koyuyorum kışlıkları bazaya kaldırıyorum." dedim sarı bir elbiseyi çekerken. Meyra İstanbul'daydı. Avrupa yakasında bile olsa bir metrobüslük mesafeydi sonuçta. Onunla buluşacaktım elbette. Kaç gün kalacağımı bilmesem de bunu bir ara kesin yapacaktık yani.

"O dolap sadece yazlıkların mı?" dedi şaşkınca. Ona baktım ve sırıttım.

"Elbette. Tüm kıyafetlerim nasıl burada olsun?"

"Valizlerinin iki tane olmasına şaşırıyorum artık ama eskisi gibi bir sebeple değil. Bu kadar kıyafet arasından sadece iki valizcikle mi gidiyorsun bir yerlere?" dedi.

"Ha ha." dedim. güldü. Elbiseyi katlarken "Siz erkeklerin bir sürü şeye ihtiyacınız yok. O yüzden sizin dolaplarınız ufacık olabilir." dedim.

"Ufacık olan bir şeyim yok."

Cümlesiyle duraksadım. Ona bakmadım.

"Var mı?"

ATELOFOBİK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin