1

1.8K 40 9
                                    

selaamm iyice toparlanıp geldiiim
bu hikayeyi uzun zamandır kafamda toparlayıp yazmaya çalışıyordum
bugün oturdum içime sinmeyenleri düzelttim ve sonunda ilk bölümü yükledim
umarım bu hikaye beklediğim gibi tutar
hikâye tutmayınca ya da okunsa bile oy almayınca ister istemez insanın hevesi kalmıyor
muhtemelen böyle giderse artık yazmak istemeyeceğim ve bırakacağım
yani bir anda ortadan kaybolursam bilin diye söylüyorum
hadi bakalım başlama tarihlerinizi yazın

18.06.2023

MEDİA:DEVİN HANZADE

25.05.2022
Mayıs
En sevmediğim ay, yılın en sevmediğim zamanları...

odamdaki takvimden bir yaprak kopardıktan sonra masama geçtim
tam o esnada odamdaki kapı açıldı
"Devin hanım, yaralı var! Karnından bıçaklanmış!"
masamdan kalkıp üzerime önlüğümü geçirdim ve odadan çıktım
"hani?"dedim
"şu beyefendi"eliyle bir adamı gösterdi
adam birkaç hemşireyle tartışıyordu ve eli karnında bile değildi
dimdikti
"bu adam mı?"dedim emin olmak için
"evet o"
adama doğru yaklaştıkça konuştuklarını duyabiliyordum
"beş dakikada ne yapıyorsanız yapın,ameliyata girmem ben"
"beyefendi lütfen sorun çıkarmayın,beş dakika da halledilecek bir yara değil bu"dedi hemşirelerden bir tanesi
"beni ilgilendirmez"dedi adam
hemşirelere gitmeleri için elimle işaret yapıp adamın karşısına geçtim
"buyrun beyefendi,sorun nedir?"
adam birkaç saniye öylece bana baktıktan sonra yutkundu ve sonunda cevap verdi
"şu yarayı ameliyat yapmadan iyileştirmenizi istiyorum,doktor değil misiniz siz? Elbet bir çaresi vardır"
tişörtü tamamen kandı,o nasıl bu kadar dik durabiliyordu?
böyle bir şeyle ilk defa karşılaşıyordum
"peki anladım, ameliyathane korkunuz var sanırı-"
"hayır yok"
"şuan benimle tartışarak kan kaybediyorsunuz,ameliyata girmeniz gerek"
yine birkaç saniye öylece baktı
"tamam"dedi
tam o sırada hastaneye koşarak biri girdi ve yanımızda durdu
"halledebildiniz mi?"
"evet,beyefendi şimdi ameliyata girecek"
"ne ameliyatı? Hayır sakın sakın,hemen bir dikiş falan atsanız iki dakikada"
"beyefendi bu yaranın derinliğine bağlı, bıçak yarasından bahsediyoruz yere düşünce oluşan bir yaradan değil"
"ameliyat falan yok abi,bir ay yatarırlar seni burada"
"bu da yaraya bağlı"dedim
"neyse siz yarasına bakın,çok derinse mecbur girecek ameliyata"
"şuan kan kaybediyor, lütfen artık inatlaşmayı kesin"dedim
"yok bir şey olmaz ona, ben bile daha bıçaklanmış gibiyim"
"peki, şöyle geçin"dedim yaralı olan adama odamı göstererek
adam odaya girdikten sonra kapıyı kapattım
"şöyle uzanın ve yarayı açın"deyip eldivenlerimi taktım
adam tişörtünü çıkarttı
bende yarayı inceledim
"tamam çok derin değil, dikişle hallederim ama canınız yanacak şimdiden söyleyeyim"
"yanmaz"
"peki,kendinizi kasmayın,bir yeri sıkmayın yeter,bu şekilde daha az acır"
"tamam"

malzemelerimi alıp yarayı dikmeye başladım
"gözleriniz lens mi?"
kaşlarımı çattım
"efendim?"
"gözleriniz diyorum lens mi?"
"hayır değil,gayet sıradan bir renk,neden lens olsun ki?"
"sıradan mı? Böyle bir göz rengi ilk defa görüyorum"
"sıradan kahverengi işte"
"kahverenginin en açık tonu,çok değişik"
"gözlerimin değişik olduğunu düşünmüyorum,kimse böyle bir şey demedi daha önce"
"dikkatli baksalar görürler, sizde dikkatli baksanız fark edersiniz, gözleriniz sıradan değil"
"küçükken gözlerim yeşilmiş aslında"dedim
bunu neden demiştim bilmiyorum ama deme gereği duymuştum
hemen konuyu değiştirdim
"bitti,ara ara kontrole gelseniz iyi olur"
"gelicem"
"tamam,biraz dinlenin isterseniz"
o esnada kapı açıldı,az önce yanımızda ki adam içeri girdi
"bitti mi abi?"
"bitti"
"hadi gidelim o zaman"
"sormayım sormayım diyorum ama neden bu kadar acelecisiniz?"
ikisi de birbirlerine baktılar ve sonra tekrar bana döndüler
"iş adamıyım, işimin başında olmam gerek,hastane sevmiyorum"
"sizi bıçaklayan kişi-"
"gereken yerlere şikayette bulunduk"dedi yaralı olmayan adam
"peki,bir sonraki geldiğinizde görüşürüz o zaman,ha bu arada herhangi bir ağrınız olursa ağrı kesici kullanın, dayanılmaz bir hâle gelirse buraya gelebilirsiniz,birde krem yazıcam günde 3 defa yaranın üzerine sürülecek"dedim ve kağıda kremi yazıp uzattım
adam elimden kağıdı alırken ellerimiz birbirine değdi
"teşekkürler"dedi
yanındaki adam hayretler içerisinde yaralı adama döndü
"teşekkürler mi dedin?"dedi
"evet,diyemez miyim?"
birlikte konuşarak odadan çıktılar

GÜNÜMÜZ

AHİR ADALI

o gözler,o koku aklımdan hiç gitmiyordu
sanki bir rüyaydı ve uyanınca bitmişti ...
bir daha hastaneye gittiğimde o yoktu
kime sorsam neden gittiğini bilmiyordu
onun hakkında tek bildiğim şey isminin Derin Hanzade olduğuydu
ama yoktu işte
Derin Hanzade diye biri yoktu
"kendime rahatlatıcı çay yaptım,sende iç rahatla"dedi Ufuk
"git Ufuk"
"nereye gideyim?"
"bende uzak bir yere"
"senin yine heyheylerin gelmiş ben gideyim en iyisi"
"git"
Ufuk odadan çıkınca bilgisayarımı açtım
o gün gittiğim hastanenin ismini girip doktorlarına baktım
belki silinmemiştir,resmine bakarım diye
ama orada da yoktu
tam bir yıl olmuştu,bir yıldır onu arıyordum
tam 365 gün olmuştu onu en son göreli
bilgisayarı sertçe kapatıp cama doğru yürüdüm
ilk defa böyle bir şey yaşıyordum,bu hissettiklerim neydi bilmiyordum tek bildiğim şey Derin'i bir an önce bulmam gerektiğiydi.

O esnada kapı açıldı
Pera yanıma doğru yürüdü ve bana sarıldı
"Ahir abi iyi misin?"
ona doğru eğildim ve onu kucağıma aldım
"iyiyim abicim"
"o zaman hadi bebeklerimle oynayalım"
"tamam getir bebeklerini" dedim ve kucağımdan indirdim
o da koşarak odadan çıktı
Pera,Ufuk'un kızıydı ve 4 yaşındaydı
Ufuk'un eşi çalıştığı için Pera ile biz ilgileniyorduk
birkaç dakika sonra elinde bebekleriyle Pera odaya girdi ve yere oturdu
"hadi gel sende"dedi
yanına gidip oturdum
"sana çay yaptım"diyip boş bardağı bana uzattı
çayı içiyormuş gibi yaptım
"bu ne kadar güzel bir çay böyle"
"evet çünkü özel bir çay"
"öyle mi?"
"hı hı"

o esnada odanın kapısı açıldı

"abi! Soyhan'lar geldi,bizimkiler yollamaya çalışıyor şimdi"
"yollamayın geliyorum"
Pera'ya döndüm
"çizgi film vakti geldi"
"ama ben her çizgi film izlediğimde dışardan korkunç sesler geliyor,korkuyorum"
alnından öptüm
"o sesleri bende duyuyorum ama korkulacak bir şey yok"
"Senem ablam da benimle izlesin"
Senem çalışanlardan biriydi
"tamam o da seninle izler, Senem!"diye seslendim
birkaç saniye sonra geldi
"efendim Ahir bey?"
"Pera ile çizgi film seyredin"
"tamam Ahir bey,hadi gel Pera'cım"
onlar odadan çıkınca kasadan silahlarımı alıp
gömleğimin kollarını kıvırdım ve odadan çıkıp merdivenlerden indim
bağırış seslerinin geldiği yere gittim
"hesabını vereceksiniz lan!"
"Asaf Soyhan?"dedim
"vay Ahir Adalı da gelmiş"
"burası benim evim ya?"
bana doğru gelmeye başlayınca korumalar beni korumaya çalıştı
elimle gitmeleri için hareket yaptım
"hadi yap şovunu engel olmayalım"dedim
"Serkan'ı öldürmenin hesabını vereceksin!"
"vermiyorum,ne yapabilirsin?"
cebinden silah çıkarır çıkarmaz arkamdaki 6 kişi silahlarını ona yönlendirdi
"bana yaşattıklarını yaşatmazsam şerefsizim"
"ya hadi hoşt dön kulübene ibne"dedim
"görüceksin,yalvaracaksın bana"deyip arabasına bindi
o giderken bende arkasından el salladım ve eve girip odama çıktım, kendime viski doldurup içtim
bugün günlerden 25 Kasım'dı aradan bir yıl geçmişti
ve ben bu bir yılda kıza dair hiçbir şey bulamamıştım
o esnada telefonum çaldı,kim olduğuna bakmadan açtım
"efendim?"
"Ahir bey merhaba,Yavuz bey Adalı Otel İzmir şubesi için mimarın çizdiği resimleri istedi ama?"
"tamam atıyorum"
"tamamdır bekliyoruz"
telefonu kapattım
kendime ait 12 tane otelim,babamla işlettiğimiz toplam 40 küsur otel vardı
babamla senelerdir konuşmadığımız içinde sekreteri yoluyla konuşuyorduk
bilgisayarımı açıp dosyaları sekreterinin e mail adresine gönderdim
o esnada odanın kapısı açıldı
"abi,bulduk!"
"ne buldunuz?"
"kızın ismini!"
"hangi kızın?"
"senin kızın işte"
"ismini biliyoruz zaten?"
"hayır adı Derin değilmiş,ismi Devin"
"Devin..."
bu nasıl aklıma gelmezdi?
Ufuk'un arkasında ki adamlara döndüm
"Devin,Devin Hanzade bu kızı bulup bana getirin"



tiktok:loorennn0

ASİ PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin