11.Bölüm

3.5K 148 21
                                    

Dün, Kaan beni onların elinden aldıktan sonra kalkıp koşarak eve gelmiştim. Kalbime çok zararlıydı. Onu her gördüğümde kalbim hızla çarpmaya başlıyor, bana her yaklaştığında heyecandan ölecekmişim gibi hiss ediyordum. Sebebini ise hala çözememiştim.

Sessizce sınıftan içeri girdim. Bir kaç kişi yine hakaret etse de çoğu kişi yüzüme bile bakmamıştı. Buna sevinirken sırama geçtim. Arkama dönüp onun oturduğu yere baktım. Kafasını sıraya gömmüş uyumaya çalışıyordu. Bu hali nedense gözüme tatlı göründü. Simsiyah saçları bir birine girmiş siyah kapşonlusunun içinde dağılmıştı. Sonunda gözlerimi ondan aldığımda hocanın da sınıfa girmesiyle ayağa kalktım.

Sonunda bir kaç dersi geride bırakmıştık. Sınıfta çok az kişi vardı. Herkes kantindeydi.
Uzun uzun düşündükten sonra kitabımı yere bırakıp ben de kantine inmeye karar verdim. Bir çift kahve gözün odağı olsam da bakışlarını hemen çekmişti. Onu dün kırdığımı biliyordum bu yüzden gönlünü almaya çalışacaktım. Sıra bana geldiğinde

"Bir çikolatalı bir de çilekli süt." Dedim gülümseyerek.

Parasını ödedikten sonra koşar adımlarla sınıfa çıktım. Çikolatalı süte bayıldığını biliyordum. Gerçi çikolatalı olan herşeye bayılıyordu. Bunu sürekli yediği şeylerden anlamak zor değildi. En arka sıraya kadar gelip yanına oturdum ve sütü önüne koydum. Kafası hala sıraya yasılıydı.

"Şey...özür dilerim." Dedim korkak sesle. Her an beni redd edebilirdi.

Yavaşca kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Gözlerini yüzümün her karesinde gezdirdikten sonra bakışlarını süte indirdi. Dudakları keyifle kıvrıldı. Çikolataya bayıldığını bilmek benim için büyük avantajdı.

"Senin için..." dedim gözlerimle sütü işaret ederek. Kendiminkini çoktan içmeye başlamıştım bile.

Mutlulukla pipeti açıp taktı ve keyifli mırıltılar çıkararak içmeye başladı. Bu haline gülmeden edemedim. Hızla bakışlarını yüzüme çevirdi ve dikkatlice izlemeye başladı.

"Ne oldu?"  Merakla sordum. Biranda neden yüzüme bakıp dalıyordu ki.

"Daha önce söylemiştim. Çok güzel gülüyorsun. " dedi büyülenmiş gibi.

Gerçekten de güzel mi gülüyordum? Buna mı dikkat etmişti? Aslında onun yanında hep mutlu ve güvende hiss ettiğim için hep gülesim gelirdi ama bunu hiç dile getirmemiştim. Şimdi çok söylemek istesem de cesaretim henüz buna yetmiyordu.
Ama yine de onun düşündüğü gibi güzel değildim ben, gülüşüm de sandığı gibi güzel değildi. Güzel olsa herkes beni güldürmek isterdi değil mi?

"Ben dün seni kırdıysam özür dilerim." Dedim sonunda beynimde dolandırıp da bir türlü söyleyemediğim cümleyi.

Anlamsızca yüzüme bakıp yarısına kadar içtiği sütü sıraya bıraktı ve gözlerini gözlerimle birleştirdi.

"Sorun değil, seni anlıyorum. Ama gerçekten kötü bir niyetim yok. Sadece benimle konuşmanı, arkadaş olmanı istiyorum." Durdu ve "Belki de daha fazlasını." Dedi kısık sesle.

Donmuş bir şekilde yüzüne bakarken içeri giren Tamer'le hemen yanından kalktım. Benim dışladığım gibi dışlanmasını istemiyordum. Benim yüzümden etrafında kimse kalmayacaktı.
Elimde sütümle kendi sırama geçip oturdum ve bakışlarımı pencereye çevirdim. Bu sırada Tamer onunla konuşurken istemeden konuştuklarını duya biliyordum.

"Sen yine bu sürtükle mi konuşuyorsun?" Bana 'sürtük' demesi canımı yakıyordu. Ben öyle biri değildim. Benim daha hiç sevdiğim biri bile olmamıştı. Ayrıca ben fazla utangaçtım. Böyle şeyleri konuşmaya bile utanırdım.

"Laflarına dikkat et. Sikmeyeyim belanı." Soğuk ve karanlık sesini duyduğumda hafif ürkmüştüm. İyiki bana böyle davranmıyordu.

Tamer hiç bir şey demeden hızlıca sınıftan ayrıldı. Bakışlarımı pencereden çekip ona çevirdim. O da bana bakıyordu. Sonra ayağa kalkıp yanıma geldi.

"Sen onun söylediklerini kafana takma tamam mı? Geberteceğim zaten onu bir gün."

"Başın belaya girmez mi?"

"Okul sahibinin oğlu mu?"  Ah doğru ya. Bunu tamamen aklımdan çıkarmıştım. O okulda istediği herşeyi yapabilirdi. Kimse ona bir şey diyemezdi. Bu benim de içimi rahatlatırken "Tamam." dedim sakince

"Şimdi..." bakışlarımı gözlerine kilitledim "Biz barıştık mı?" Bu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum. Onu affetmiş miydim? Onunla yeniden konuşmak istiyordum evet ama hala o davranışlarını unutmak istemiyordum ama ondan başka da arkadaşım yoktu.

"Barıştık." Dedim ben de fazla uzatmadan. Naz yapmanın yeri değildi.

...

Bugün anlamını bilmediğim şekilde okula çok erken gelmiştim. Oflayarak sırama geçtim. On dakika sonra sınıfa bir kaç arkadaşıyla Kaan girdi. Gözlerimiz birleşince bana göz kırptı ben ise hafif tebessüm etmekle yetindim. Sonra bana doğru gelmeye başladı arkadaşlarını arkasında bırakıp. Kalbim hızla çarpmaya başlarken kendimi sakin tutmaya çalıştım. Tabii ne kadar mümkünse.

"Günaydın. " dedi gülümseyerek

"Sana da." Dedim ben de.

Ve hiç beklemediğim bir şey yaptı. Yanıma oturdu. Çantasını da koydu! Bu o demek oluyordu ki artık eskisi gibi olacaktık. Yani yine yanımda oturacaktı.

"Burada mı oturacaksın?" Emin olmak için sordum.

"Evet, rahatsız mısın?" Ne rahatsızlığı be çocuk ölüyorum burada.

"Yok sorun değil." Hiss ettiklerimin aksine sakin çıkan sesim yılların tecrübesiydi. Ne de olsa alışıktık hisslerimizi belli etmemeye.

Tarih dersindeydik. Canım o kadar sıkılmıştı ki. Bu yüzden az da olsa uyumak için kollarımı sıraya koyup başımı yasladım. Rahatsızdı ama iş görürdü. Tabii bu sırada yanımda oturan kahve gözlü çocuğun kafamı alıp omzuna yaslamasını beklemiyordum. Başımı kaldırıp sorgular şekilde yüzüne bakarken

"Daha rahat edersin." Dedi çekingen bir ses tonuyla. Ben memnundum çünkü gerçekten rahattı. Gözlerimi sınıfta gezdirdim. Bize bakan yoktu bu yüzden rahatca uzanıp kafamı omzuna yasladım yeniden ve iyice yerleştim. Koluna sarılınca o da hafifce elini elime dokundurup dersi dinlemeye koyulmuştu. Ama unuttuğu bir şey vardı. Kalp atışlarını duyabiliyordum.

Neden bu kadar hızlıydı?



Bu aralar keyfim yerinde.
Hadi yine iyisiniz dmckcklc

BAL ÇOCUĞUM |BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin