10.Bölüm

3.7K 175 21
                                    

Öğlen saatlerinde gözlerimi zorla aralaya bilmiştim. Bedenim o kadar yorgun haldeydi ki günlerce uyusam geçmezmiş gibi geliyordu. Ama bugün kütüphaneye gideceğim aklıma gelince yüzümde hafif bir gülümseme belirdi ve yataktan kalktım. Resim çizmekten sonra bana en huzur veren şeylerden biriydi kitap okumak. Her haftasonu kütüphaneye gider,tüm günümü orada geçirirdim ve bundan çok keyif alırdım.
Banyoya geçip yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladım ve sarının soluk tonlarında olan saçlarıma hafifce şekil verdim. Sonra üzerime beyaz bir tişört altıma da kot pantolon geçirdikten sonra en sevdiğim parfümümü sıkıp yola koyuldum.

Raflarda geziniyor, konusu hoşuma gidebilecek bir kitap arıyordum ama aniden vücudumun sert bir şeye çarpmasıyla irkildim. Bakışlarımı çarptığım şeye çevirdiğimde şaşkınlıkla ağzım aralandı. Onun burada ne işi vardı?
Ve yüz ifadesine bakılırsa o da beni gördüğüne şaşırmıştı. Bir kaç saniye daha bakıştıktan sonra yüzümü çevirip arkasındaki rafa baktım. Kapağı güzel bir kitap vardı. Ona aldırmadan, hiç tanımıyormuş gibi yaparak kitaba uzandım ama tam önünde durduğu için alamıyordum. Sinirle kaşlarımı çatıp

"Çekilir misin?" Dedim.

Kitabı alıp bana verdi. Bakışları hala yüzümdeydi. Daha doğrusu gözlerimde. Bu kalp atışlarımı hızlandırırken bakışlarımı elimde duran kitaba çevirdim. Kapağı gerçekten de güzeldi. Okumak için sabırsızlanıyordum bu yüzden yanından geçip gitmeye çalışırken kolumdan tuttu. Sinirle kolumu ellerinden kurtarmaya çalıştım ama benim zayıf vücudum onunkinin yanında fazla küçük kalıyordu.

Kaşlarımı çatıp "Bırak." Dedim

Hala gözlerime bakarken "Konuşalım." Dedi

"Seninle konuşacak bir şeyim yok benim!" Gerçekten de yoktu.

"Lütfen, sadece beş dakika." Kafamı salladım. Konuşacağı şeyi merak etmiştim. Tabii kütüphanede olduğumuz biraz zaman sonra aklıma gelmişti.

"Burada nasıl konuşacağız?" Dedim ben de.

O da daha yeni aklına geliyormuş gibi durdu. Bir az düşündükten sonra

"Bir kafeye gidelim orada konuşuruz." Dedi.

Mecbur olup kabul etmek zorunda kaldım.

...

Dakikalardır sessizdik. Ne o bir şey diyordu ne de ben. Sonunda boğazını temizleyip söze girdi.

"Ben dün yaptığım şey için özür dilerim. Ben ağlayan insan gördüğümde bir garip oluyorum bu yüzden epey saçmaladım lütfen o haraketi hiç yaşanmamış gibi yapabilir miyiz?"

Bir çırpıda söylediği sözleri anlamaya çalışırken kafamı salladım. O an aklıma geldikce içimde bir kıpırtı oluşuyordu bu yüzden yaşanmamış gibi yapmak benim işime gelirdi. Ama bir yandan da kalbimin kırılmasına engel olamamıştım.

"Özür dilerim." Dedi ardından. Gerçekten de pişmandı. Peki neden pişman olduğuna üzülmüştüm ki?

"Sorun değil." Dedim ben de. Diyecek bir şeyim yoktu. Bu yüzden ayağa kalktım. Kalktığımı görünce o da benimle beraber ayağa kalktı.

"Nereye?"

"Sanane?" Beni uzun bir süre umursamayıp sonra da özür diledikten sonra herşeyin düzeleceğini mi sanıyordu? Benimle arkadaş olmak istemediği açıkca ortadaydı. Etrafdaki insanların da onunla dalga geçtiği görmüştüm. Kim yanındaki insan yüzünden dışlanmayı ister ki? Onu anlıyordum.

"Bak Eren-"

"Lütfen Kaan. Bana acıdığın için arkadaş olmak istediğini biliyorum. Ama buna mecbur değilsin ben yalnızken de iyiyim." Yalandı. İyi falan değildim.

"Ben sana acımıyorum Eren. Seninle gerçekten arkadaş olmak istiyorum."

Dediklerini gözardı ederek kafeden ayrıldım. Kafam karmakarışıktı. Bu çocuğun ne yapmaya çalıştığıyla ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu. Kafamı toparlamaya, herşeyi detaylı düşünmeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden bu haftayı es geçip kütüphaneye geri dönmedim. Biliyordum, bu kafayla asla kitap okuyamazdım. Günlüğüme birşeyler yazıp düşünmeye ihtiyacım vardı.

Yavaş adımlarla yaylanarak eve yürürken hiç beklemediğim kişileri gördüm. Tamer ve tayfası...

Benden ne istiyorlardı neden beni dövmekten bıkmıyorlardı anlamıyordum. Onlara birşey yaptığım yoktu. Hiç bir şey demeden yaklaşıp yüzüme bir yumruk indirdi. Acıyla inlerken yere serildim. İkinci darbeyi beklerken Tamer'in eli havada kalmıştı. Ah, kurtarıcım..

"Sana bir daha bu çocuğa dokunmayacaksın demedim mi lan ben!?"

"Kaan ama-" bir şey demesine izin vermeden o da onun benim yüzüme vurduğu aynı yerine bir yumruk attı. Tamer anında yere düşmüştü. Şimdi nefret dolu bakışlarının odağı bendim. Bana o kadar iğrenerek bakıyordu ki bu ağlama isteğimi körüklüyordu. Kaan hepsini gönderdikten sonra yanıma çömeldi.

"Bir daha kimse sana dokunamayacak." Dedi kin dolu sesiyle.

Önceki bölüm az okundu??

Bölüm atlamayın lütfen.

BAL ÇOCUĞUM |BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin