Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-İKİ GÜN SONRA-
Orhan'la olan son konuşmamızdan sonra kendimi yemek yapmaya vermiştim. Her akşam yemekleri Şefika hanımla birlikte hazırlıyor bir de üstüne hızımı alamayıp tatlı yapıyordum, kendimi baya bi' geliştirmiştim. Benim de sinirimi atma yöntemim buydu.
Feritler bugün Antep'ten geri döneceklerini haber vermişlerdi. Ben de Seyran'ın ve Ferit'in sevdiği yemekleri yapmak için mutfağa ineceğimden üstüme salaş bir şeyler giymiş, saçlarımı da topuz yapmıştım.
Tam kapıdan çıkacakken Orhan unuttuğu cüzdanı almak için odaya girmiş ve yüzüme bakmadan yatağın yanındaki komodine yönelmişti. Ben de hiç oralı olmayıp odadan çıkıp kapıyı kapatmıştım. Üzülüyordum bu halimize, gereksiz yıpranıyorduk.
Babamla iki gün önce konuşamadığımız için tekrar yukarı çıkarken onun yanına gitmeyi not ederek merdivenlere doğru yöneldim. Bu sırada İfakat, kendi odasından çıkmış bana yan gözle bakarak yanımdan geçip gitmişti. Babamın odasının kapısını çalmadığına göre Orhan'ın yanına gidiyordu. Ve bunu artık gözüme baka baka yapması çok adiceydi.
Ani bir kararla adımlarımı babamın odasına çevirip sinirle kapıyı çaldım. "Gel" sesini duymamla hızla içeri girip kapıyı kapattığımda babam da tamir etmeye uğraştığı yüzüğü elinden bırakıp bana döndü.
Halis: Hoşgeldin kızım, bu halin ne böyle? Geç otur bakalım içeriye.
Hiç ses etmeden kendimi sakinleştirmeye çalışarak odaya girip koltuklardan birine oturduğumda ayağımı sallamadan duramıyordum.
Gülgün: Baba ben seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. Çünkü artık gözümün önünde olanlara ses çıkarmadan oturmaktan çok sıkıldım.
Halis: Anlat bakalım ne anlatacaksın?
Gülgün: B-ben bunu nasıl söyleyebilirim bilmiyorum. Geçenlerde bir rahatsızlık geçirdim biliyorsunuz. Buna sebep olan iki kişi var. Orhan ve İfakat. Bilmiyorum belki siz de anlamışsınızdır, durumun farkındasınızdır. Ama ben artık onlar yüzünden üzülmek istemiyorum. Benim bile aklıma gelince yüzüm yere geçiyor ama onlar yüzleri kızarmadan kenarda köşede birbirlerine-
Sinirden gözyaşlarımı tutamaz olmuştum. Çok ağır geliyordu, bir de bunu yüksek sesle dile getirmek yeniden o anı yaşıyormuş gibi hissetmeme neden oluyordu.
Halis: Gülgün bana bak, ağlama. Başın dik olsun kızım, senin bir suçun yok. Sen benim kızımsın, gelinimsin. O ahlaksızlar, sana yaptıkları her şeyin cezasını çekecekler. Ben senin neyden bahsettiğini çok iyi biliyorum ama merak etme halledeceğim.
Gülgün: Baba ben Orhan'dan boşanmak istiyorum. Böyle birbirimizi suçlaya suçlaya nereye kadar devam edeceğiz? Düzeltmeye çalışsak bile olmuyor, görüyorsun. O yüzden bizim için en iyisi boşanmak.