Uyandığımda havanın karanlık olduğunu gördüm. Yan tarafa dönüp ışığı açtığımda odada yalnız başıma olduğumu anladım. Yavaş yavaş doğrulup etrafıma bakındım. Kaç saat uyumuştum acaba?
Kapı tıklatıldığında kendime çeki düzen verip "gel" diye seslendim. Gelen Seyran'dı.
Seyran: Anne, müsait miydin? Nasılsın diye bir bakmak istedim.
Gülgün: Gel tabii Seyrancım. Gel otur. Ben de yeni kalktım, aslında sadece kestiririm diye düşünmüştüm ama sanırım biraz fazla uyumuşum.
Keşke biri gelip beni uyandırsaydı. Kesin ya Orhan ya da İfakat uyumamı söylemişti çünkü yemek masasında karşılaşacakları tepkiden korkuyorlardı. Oğullarımın üzülmesini asla istemezdim ama babalarının ve yengelerinin yaptığı pisliği öğrenmeleri lazımdı. Onlardan bunu saklayamazdım çünkü zaten her şey saklaya saklaya bu raddeye gelmişti.
Seyran: İyi yaptın anne zaten dedem yemeğe inmedi. Orhan babam da "bırakın uyusun zaten çok yorgun" deyince biz de gelip uyandırmadık.
Gülgün: İyi yapmışsınız, benim de uyumaya ihtiyacım varmış baksana.
Seyran dertleşmeye gelmiş gibi görünüyordu. Sanki biraz mutsuz gibiydi. Acaba yine Ferit'le mi tartışmışlardı?
Gülgün: Anneciğim senin neyin var? Üzgün görünüyorsun. Ne oldu Ferit mi bir şey yaptı?
Seyran: Yok anne, Ferit bir şey yapmadı. Onunla garip bir şekilde bu sıralar iyiyiz. Aslında ben yanına biraz konuşmak için geldim. Yani bir konu var ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. O yüzden yardımın lazım desem daha doğru olur.
Gülgün: Anlat bakalım. İlla bir çözüm buluruz sen merak etme.
Seyran, gözlerini kaçırıp sanki o anı yaşıyormuş gibi kollarını kendine doladı. Yanında olduğunu belli edercesine elini tutup onu cesaretlendirmeye çalıştım.
Seyran: Iı anne şey, ben.. Nasıl anlatsam, aslında ben-
Gülgün: Kızım rahat ol, ben senin annenim. Seni yargılamam, bunu biliyorsun. Hadi anlat annene.
Seyran: Anne şimdi şöyle ki babamı biliyorsun. Bana, anneme ve ablama yaptıklarını da biliyorsun. Aslında İstanbul'a geldiklerinden beri babam daha uysal biri olmuştu ama şimdi Antep'teler. Yani demem o ki babamın eski ayarlar geri dönmüş.
Kazım beyden gerçekten nefret ediyordum. Zaten Ferit Antep'te hastalandıktan sonra otele ziyarete geldiği zaman söylediği şeyler, yaptığı hareketler beni çok huzursuz etmişti. Geçmişte Esme hanıma ve kızlara yaptığı şeyler de yenilir yutulur değildi. Ben de bu olayları Ferit vesilesiyle öğrenmiştim.
Gülgün: Biliyorum kızım bilmez olur muyum? Peki benden ne yapmamı istiyorsun? Yani annen ve ablanı bir bahaneyle biraz burada misafir edebiliriz. Onlar burada kalırken de kalıcı olarak bir çözüm bulmaya çalışırız. Hem bak Orhan'a bu durumu anlatırsan sana daha da güzel yardımcı olabilir.
Seyran: Yok anne, benim babam huyundan vazgeçmez. Ben aslında diyorum ki acaba biz mi gitsek Antep'e? Hem sen Orhan babama anlatırsın her şeyi. Babam sizi çok sever, sayar ki özellikle Orhan babama bayılıyor malumunuz. Bari biz gidelim de ben de ablamların iyi olduğunu bileyim.
Seyran'ın dedikleriyle yüzüm düştü çünkü benim babam da aynı böyleydi. Onun bir de içkisi vardı tabii. Her gün arkadaşlarıyla içer eve gelince burnumuzdan getirirdi. Bizden daha çok severdi alkolü, bir de kız kardeşimi çok severdi. Neden bilmem annemle beni hep hor görürdü. Sanki biz onun sırtında yükmüşüz gibi davranırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Seslenişim
FanficBu sana son seslenişim, Bunca yıl beklemişim, Bundandır vazgeçişim..