Yüzük

363 29 0
                                    

Ateş elini metal kutunun içine daldırdı ve yavaşça zarfı ve minik kadife kutuyu çıkardı. O ana kadar fark etmemişti ama elleri titriyordu. "Bunun var olduğunu bile unutmuşum," diye mırıldandı şaşkınlıkla. Gözlerinin dolduğunu hissetti.

Kutunun ve zarfın içinde ne olduğunu biliyordu. Neyle karşılaşacağını biliyordu. Buna rağmen onları açmak Ateş'e çok zor geliyordu. Hatta metal kutuyu açmak ve içindeki tüm anılarla yüzleşmekten bile daha zordu bu.

"Acaba geç mi kaldım?" Kelimeler farkında olmadan döküldü dudaklarından. Aklından geçen bu muydu? Yapmak istediği bu muydu? Eğer geç kalmadıysa...

Boğazında bir şeylerin düğümlendiğini hissetti genç adam. Derin birkaç nefes aldı ve kendini sakinleştirmeye çalıştı. "Sadece birkaç hatıra... O kadar..." diye mırıldandı ama ağzından çıkanlara kendi de inanmıyordu. Karşısında duran ve açılmayı bekleyen o minik kutunun sadece bir hatıradan ibaret olmadığını biliyordu.

Eli, bir medet umar gibi boş şarap şişesine gitti. Şişeyi hafifçe eğip dibinde kalıp kalmadığına baktı. Sonra hiç düşünmeden kafasına dikti. Şişenin dibinde kalan tortulu birkaç damla şarap dudaklarından süzüldü ve Ateş yüzünü ekşitti.

Eninde sonunda yapacaktı. Daha fazla geciktirmenin anlamı yoktu. Daha ne kadar kaçabilirdi ki zaten. Maya'dan ayrıldığından beri Disney filmlerinden nefret eder olmuş, ayrıldıklarından beri hiçbir Marvel filmine gitmemiş, yeni oyunları, yeni oyuncuları takip etmeyi bırakmış, tiyatro ile ilgili her türlü konudan uzak durmaya çalışmıştı bugüne kadar. Ona Maya'yı hatırlatan her şeyden kaçarak tam on yıl geçirmişti New York'ta. Artık daha fazla kaçmak yoktu.

İçinde yükselen anlık bir cesaretle minik kutunun kapağını kaldırdı. Aynı hatırladığı gibiydi işte. İlk gördüğü anki gibi... Kutuyu yüzüne yaklaştırdı ve daha yakından baktı. Üzerindeki taş ilk günkü gibi parlak ve görkemliydi.

Kutuyu elinden bırakmadan zarfı aldı. İçindeki kartı yavaşça çekti ve okumadan önce bir an için 'Lütfen geç olmasın,' diye geçirdi içinden.

"Niçin buradayız?" diye mırıldandı Maya dudaklarını bükerek.

Ateş'in odasının olduğu yurt binasının da içinde bulunduğu büyük bahçede, dev bir ağacın altında gizlenmiş olan, ahşaptan yapılmış bir bankta oturuyorlardı ve Maya'nın yüzünde, orada olmaktan pek de memnun olmadığını belli eden bir ifade vardı.

"Neden yukarı çıkmıyoruz?" derken dudaklarını mızmız çocuklarınkiler gibi bükmüştü ve Ateş onun yüzündeki ifadeye gülmekten kendini alamamıştı.

"Çok sabırsızsın," dedi imalı bir ses tonuyla. Maya gözlerini devirdi. "Mete hala odada," dedi sonra yumuşak bir sesle. Parmağını Maya'nın elinin üzerinde gezdirdi usulca. "Odaya gittiğimizde yalnız olmamızı tercih ederim."

Genç kız parlayan gözlerle Ateş'e baktı. Ateş, o bakışlar içinde kaybolmak istediğini fark etti o anda. Sonra yutkundu ve elini cebine attı. "Sana göstermek istediğim bir şey var," derken sesi heyecanlıydı.

Cebindeki minik kutuyu Maya'ya uzattığında genç kızın gözleri iri iri açıldı. Kutuyu yavaşça aldı ve bakışlarını Ateş'ten ayırmadan açtı. Gözleri minik kutunun içindekine kaydığında yüzünü bir dehşet ifadesi kaplamıştı. Kutu, tek taş bir yüzüğü saklıyordu.

"Ateş, bu bir yüzük," derken Maya'nın yüzündeki dehşet sesine de yansımıştı. "Teklif mi edeceksin? Etmeyeceksin, değil mi? Etmeyeceğini söyle." Genç kız panik içinde konuşuyordu. "Çok erken. Hayır, etmeyeceksin. Değil mi? Allah'ım! Ben daha 18 yaşındayım."

UNUTMA BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin