Parktaki Bank

402 26 9
                                    

Odanın içindeki loşluğa, bir ürpertiyle gözünü açtı Ateş. Üşümüştü. Çünkü çıplaktı. Çıplak... Evet, çıplaktı ve bir anda neden çıplak olduğunu hatırladı genç adam. Aniden belli belirsiz görüntüler gözünün önünde netleşmeye başladı. Ateş yataktan fırladı.

Yatağın sağ tarafına baktı. Boştu. Bir an içini bir ümitsizlik hali kapladı. Gitmişti. Tüm yaşananlardan sonra gitmişti anlaşılan. Üstelik gitmeyeceğini söylediği halde...

Adam bir an için belki de gitmediği konusunda bir ümide kapıldı ve odasındaki küçük banyoya doğru kulak kesildi. Belki de Maya yalnızca duşa girmişti. Ama banyodan ses gelmiyordu. Genç adam ümitsizce yere doğru eğildi ve etrafı incelemeye başladı. Maya'nın kot pantolonu görünürlerde yoktu. Anlaşılan genç kadın gerçekten de gitmişti.

Paniğe kapıldı Ateş. Gece yaşananlar onun için çok önemli bir gelişme sayılırdı. Her şey mükemmel gitmiş gibi görünüyordu ama şimdi aslında o kadar da mükemmel gelmiyordu gözüne. Panikle yerdeki pantolonunu giymeye çalışırken sendeledi genç adam ve düğmelerini iliklemeye uğraşmadan odadan çıktı.

Dışarı çıktığı anda burnuna gelen yumurta kokusu ciğerlerini doldurdu ve Ateş rahatladı. Bu omlet kokusuydu ve sessiz adımlarla mutfağa doğru ilerlerken kokunun kaynağını da görebiliyordu.

Maya tezgahın önünde dikilmiş, kahvaltıyı hazırlamakla uğraşıyordu anlaşılan. Üzerinde pantolonu ve sütyeni vardı. Bu şekilde oldukça seksi görünüyordu. Bu görüntüden daha fazla uzak kalamayacağını fark etti genç adam ve Maya'ya doğru hızlı adımlarla ilerleyip ona arkadan yaklaşarak kollarını beline doladı. Bu Maya'nın irkilmesine sebep oldu. Ateş'in ayakları çıplak olduğu için sessizce yaklaşmıştı ona ve bu genç kadını korkutmuştu. Maya bir şey söylemek üzere hazırlanıyordu, bu belliydi ama buna fırsatı olmadı çünkü Ateş genç kadının çenesini kavrayarak onu tutkuyla öpmeye başladı ve hemen öpücüğün karşılığı geldi.

Bir süre boyunca, sanki birbirlerine olan açlıkları hiç dinmeyecekmiş gibi öpüştüler. Sonunda ikisi de nefessiz kaldıklarında yavaşça birbirlerinden ayrıldılar ve Ateş alnını genç kadının alnına dayarken "Günaydın," diye fısıldadı.

Maya "Günaydın," diye karşılık verirken yüzüne o tanıdık kızarıklık hakimdi. Ateş bir kez daha karşısında duran bu kadına ne kadar aşık olduğunun bilincine vardı.

İstemeye istemeye de olsa kendini geri çekerken "Omlet, ha?" dedi Ateş. Maya'nın omlet konusunda ne kadar başarılı olduğunu hala hatırlıyordu genç adam ve anlaşılan kahvaltı konusunda kendini daha da geliştirmişti genç oyuncu. Çünkü masanın üzerindeki bir tabakta nefis görünen gözleme duruyordu.

"Sevdiğini biliyorum," dedi Maya parmağıyla tezgahın üzerinde duran omlet tabağını işaret ederken. "Ama maydonozu bulamadım."

Adam gülümsedi ve buzdolabını açıp birkaç saniye karıştırdıktan sonra cam bir kavanozdaki, yarısı dolu olan maydonoz demetini çıkardı. "İşte burada."

Maya maydonozları eliyle kopararak omletlerin üzerine serpiştirirken Ateş gözlerini ondan alamıyordu. Bu kadına aşıktı. Bu kadın onun her şeyiydi. Ve bu kadın artık onundu. Şimdi tek ihtiyacı olansa bu aidiyetin sonsuza kadar süreceğinden emin olmaktı.

Ateş tabakları masaya yerleştirirken "Dün söylediğim şeyi hatırlıyorsun, değil mi?" diye sordu.

Maya merakla genç adama döndü ve "Hangisini?" dedi. "Dün çok fazla şey söyledin."

"Sürprizle ilgili olanı..." Ateş'in yüzünde muzip bir ifade vardı. "Senin ilk aklına gelen bu değildi anlaşılan."

Genç kadın bir anda kızardı. Ateş kendine engel olamayarak kollarını Maya'nın yarı çıplak bedenine doladı. Bedeni, kadının ateş gibi sıcak bedeniyle ısınırken "Seni çok seviyorum. Bunu biliyorsun, değil mi?" diye mırıldandı.

UNUTMA BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin