Işık

354 29 0
                                    

Şık restoranların sıralandığı caddenin hemen köşesindeki parkta buldu kendini Ateş. Tipik bir oyun parkıydı burası. Banklar, oyun parkurları, ağaçlar... Şehrin tüm kalabalığından ve gürültüsünden arınmış gibi görünüyordu. Ateş kendini banklardan birine bıraktı ve başını elleri arasına aldı.

'Her şey bitti,' diye düşündü. 'Bu gece bir kez daha ne kadar berbat biri olduğumu öğrenmek dışında elime hiçbir şey geçmedi. Her şey bitti.' Gözyaşları yanaklarına hücum etti yine. Engel olmaya çalışmadı adam. Onları özgür bıraktı. Bir süre sonra omuzları sarsılmaya başladı. Parkta yalnız olduğu için hiçbir şeyi umursamadı. Yalnız başına, boş bir park bankında hıçkırarak ağlıyordu ve bunu umursamıyordu.

Sessiz parkta yankılanan topuk seslerini duyana dek ağlamaya devam etti. Başını çevirdiğinde kendisine yaklaşmakta olan kırmızı elbiseli kadını gördü. Kadın banka ulaştığında çantasından bir mendil çıkardı ve ona uzattı. Ateş birkaç saniye ona baktı, sonra mendili aldı.

"Burası hava almak için güzel bir yer," dedi Esra. Ateş cevap vermedi. Genç kadın banka bir bakış attı ve sonra yanına oturdu.

"Her şeyimi kaybettim Esra," dedi Ateş sesi titrerken. "Maya hayatımdan çıkıp gittiğinde her şeyimi kaybettim. O hayatıma girdiğinde, onunla birlikte bir şeyler de girdi hayatıma. Bu..." Söylemek istediklerini kelimelere dökemiyor gibiydi. "Anlatabileceğim bir şey değil. Bu his... İçimde yaşayan ikinci bir varlık gibi... Maya gittiğinde onu da kaybettim ve hayatıma giren herkeste onu aradım. Üniversitede birileriyle çıktım. Okul bittiğinde bazı avukatlarla çıktım. Birkaç müvekkilimle çıktım. Hatta komşularımdan biriyle çıktım. Hepsinde o hissi aradım. Ama geri gelmedi. O lanet olası his geri gelmiyor."

Esra yüzünde garip bir ifadeyle Ateş'e bakmaya başladı. Sanki bir şeyi keşfetmiş gibi görünüyordu. Sonra bakışları karşıya, boşlukta bir noktaya dikildi. Dalmış gibi görünüyordu. "Işık," diye mırıldandı.

"Ne?" dedi Ateş burnunu çekerken. Anlamamıştı.

"Işık..." Aynı kelimeyi yeniden tekrarlamıştı genç kadın. Bu sefer adama bakıyordu. "Sağır Ruhlar ve Kelebekler'i izledin mi?"

Ateş şaşkınlıkla Esra'ya baktı. Şimdi bunu mu konuşacaklardı? Maya'nın oyununu... Anlamamış gözlerle ona baktı ama Esra konuşmaya devam etmedi. Anlaşılan hala sorusuna cevap bekliyordu.

"Hayır," dedi Ateş. "Maya beni terk ettiğinde ben de onunla ilgili olan her şeyi terk ettim. Tiyatro, müzikaller, Marvel filmleri... Onu hatırlatan her şeyi hayatımdan çıkardım. Maya'nın oyuncu olduğunu dün gece öğrendim."

Esra'dan iğneleyici, küçümseyen bir yorum bekledi. Ama bunun yerine ona gülümsedi. "Her zaman karanlıklar içindeydim." Esra tiyatral bir sesle konuşuyordu şimdi. "Her zaman... 'Her şey bundan ibaret' diye düşünürdüm. Doğdum, yaşıyorum ve öleceğim. Karanlıklar içinde... Bu bir düşünceydi. Belki iyi bir düşünce değildi ama yine de bir düşünceydi işte. Ama sonra bir şey oldu. Karanlıklar içinden o geldi. Ve geldiği her yerde ışık vardı artık. Önce çevrem aydınlandı. O bana yaklaştıkça ben de aydınlandım. Sonra ışıkla doldum. Işık ben oldum. Parladım ve çevremi aydınlattım. Çok parlaktım. Parlak ve huzur dolu... Ama bir gün o gitti. Ve giderken ışığı da götürdü. Bunu tahmin etmezdim ama karanlık, aydınlıkla tanıştıktan sonra daha çok acıtıyormuş. Sanırım bu yüzden artık hep acı çekiyorum. Çünkü artık hep karanlıklar içindeyim ve bir daha asla parlayamayacağım."

Esra susana kadar, Ateş yeniden ağlamaya başladığını fark etmemişti bile. Tüm bunlar, Esra'nın dudaklarından dökülenler... Çok fazla hüzün, çok fazla acı vardı.

UNUTMA BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin