Eski Bir Arkadaş

332 25 0
                                    

Ateş, bir cehennem azabı gibi geçen dört saatin ardından sonunda Twitter hesabının mesaj kutusunda Okunmamış Bir Mesaj ibaresini gördü. Birkaç saniye boyunca ciddi olarak mesajı açmamayı düşündü. Maya'yı görmek istememesinden ya da cesaretini kaybetmesinden değildi bu düşüncesi... Yalnızca korkuyordu. Esra'nın ona Maya'dan uzak durmasını, ona yaklaşmamasını söylemesinden korkuyordu.

Sonunda, sonuç ne olursa olsun bununla yüzleşmesi gerektiğine karar verdi ve mesajı okumak için tıkladı. Mesaj oldukça kısa ve netti. Bir cep telefonu numarası ve hemen altına yazılmış bir not. Ara beni. 'O kadar da kötü değil' diye düşündü Ateş. İlk anda beklediği tepkiyi düşününce bu mesaj çok iyi bile olabilirdi.

Genç adam izinli olduğu bu günün bir dakikasını bile boşa harcamak istemiyordu. Bu yüzden hemen numarayı çevirdi. Telefon yalnızca bir kez çaldı ve hemen açıldı.

"Ateş?" dedi ince bir ses soru sorar gibi.

"Benim." Ateş'in sesi heyecandan titriyordu. "Teşekkür ederim Esra."

"İşte bu konuda haklısın. Bana kesinlikle teşekkür borçlusun." Esra'nın sesi soğuk geliyordu. "Aslında sana küfürlü bir mesaj falan yollamayalıydım. Aslında sana cevap bile vermemeliydim. Ama maalesef ki fazla meraklıyım ve bu konuda yapabilecek bir şeyim yok. Şimdi..." Esra'nın nefesinin sesi geldi ahizeden. "Ne istiyorsun? Fazla zamanım yok."

"Konuşmamız lazım. Çok önemli." Ateş, Esra'yı ikna edebilecek bir şeyler söylemek istiyordu ama ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. "Muhtemelen bu sana oldukça klişe gelecek ama söyleyeceklerim birçok hayatı değiştirebilir."

"Ah, haklısın. Bu kesinlikle çok klişeydi." Birkaç saniyelik sessizlik geldi ardından. Sonunda "Ama dediğim gibi ben meraklı bir kadınım. Ayrıca bu akşam biriyle randevum vardı ama iptal oldu. Ve ben akşam yemeğini yalnız yemek istemiyorum," dedi.

Ateş duyduklarını idrak edememiş gibi, hiçbir şey söylemeden öylece bekledi. Sonunda Esra, "Orada mısın?" demek zorunda kaldı. Genç adama bu akşamki randevusu için rezervasyon yaptırdığı restoranın adresini verdi ardından. Ateş İstanbul'un son durumuna yabancıydı ama teknolojiyi tam da bu yüzden seviyordu. Cep telefonunda ve arabasında GPS vardı ve bu, her şeyi çözüyordu.

Hızla hazırlandı Ateş. Duş, temiz ve şık giysiler ve bolca konuşma provası... Her şey beklediğinden iyi gidiyordu ve mutlu olması gerekiyordu ama yine de yemek saati yaklaştıkça gerginliği hiç durmadan arttı. Arabasına atlayıp, bir gözü GPS'te, İstanbul sokaklarında restoranı ararken, oraya varmadan önce stresten kalp krizi geçirme ihtimalini düşünmeye başladı. Neyse ki Ateş Kadıköy'de yaşıyordu ve Esra'nın Caddebostan'da olduğunu söylediği restorana varması fazla uzun sürmemişti.

İçeri girdiğinde hızlı bir şekilde masaları taramaya başladı. Sonunda onu gördü. Kırmızı elbisesi ve yüzünü bir kalıp gibi çevreleyen, tasarımcı elinden çıktığı belli olan pahalı kesimli saçlarıyla, hatırladığı Esra'dan çok daha farklı görünüyordu. Kadına doğru hızlı adımlarla ilerlerken, Esra bir an için gözlerini kıstı ve sonra hafifçe dudaklarını araladı. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

Genç kadın oturduğu yerden kalktı ve Ateş'e elini uzattı. "Vay canına. Hatırladığımdan çok daha yakışıklısın." Ateş gergince gülümsedi Esra'nın elini sıkarken. Kısa bir tokalaşmanın ardından genç kadın yerine oturdu. Ateş de, daha fazla ayakta duramayacağını düşünmeye başlamıştı artık. Sandalyesine tutundu önce, sonra destek alarak oturdu.

"Sen iyi misin?" dedi Esra düz bir sesle.

"Evet, sadece biraz heyecanlıyım." Ateş, Esra'nın gözlerinin onun yüzünde dolandığını fark etti. Sanki onu tartıyor, amacını anlamaya çalışıyor gibiydi.

UNUTMA BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin