Kutu

991 38 2
                                    

"Sonunda!"

Önünde duran son kutuyu da bantlayan Ateş, elindeki bant rulosunu yere bıraktı ve kendini, üzerindeki örtü ve çarşaflardan arınmış, çıplak yatağa attı. Yatak sesli bir şekilde gıcırdadı ve bu Ateş'i gülümsetti.

"Son günüm..." diye mırıldandı.

Kiraladığı nakliye şirketinin elemanları, son altı yılını geçirdiği evdeki eşyalarını tek tek dışarı çıkarırken onları izledi yüzünde buruk bir gülümsemeyle. Sonra yeniden yatağa uzandı ve tavanı izlemeye başladı. Bu evde geçen uzun ve uykusuz geceler boyunca sıklıkla yaptığı gibi... Bir öksürük sesi onu kendine getirene kadar yattığı yerde öylece kaldı.

"Yatağı almamız gerekiyor, Ateş Bey."

Ateş yataktan hızla kalktı ve karşısında duran, işçi tulumu giymiş genç adama gülümseyerek odadan çıktı. Çok fazla uzaklaşmamıştı ki aynı sesi yeniden duydu.

"Bakar mısınız? Sanırım odada bir şey unutmuşsunuz."

Ateş odaya geri döndüğünde adamın neden bahsettiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Adam, havaya diktiği yaylı yatağı kapıdan geçirmeye çalışırken "Yatağın altındaydı," diye mırıldandı başıyla az ileriyi işaret ederek.

Yatak görüş açısından çekildiğinde Ateş, adamın bahsettiği şeyi gördü ve şok bir anda onu vurdu. Kapıda, hala yatağı dar koridordan geçirmek için uğraşan adam, Ateş'in yüzünün bir anda solduğunu fark etmişti. Birkaç saniye boyunca, hareketsiz duran Ateş'i izledikten sonra kendine engel olamadı ve haddini aşmaktan korkarak "İyi misiniz?" diye sordu. Ateş sessizce başını sallamakla yetindi.

İşte orada duruyordu. Kutulardan, halılardan, perdelerden ve mobilyalardan arınmış odanın ortasında öylece duruyordu. Üzerinde bir karış toz da olsa, rengi eskisi kadar göz kamaştırmasa da hissettirdiği şey, ona ilk kez sahip olduğu anda hissettiği duyguyla neredeyse aynıydı. Biraz mutluluk, garip bir hüzün ve içinde bir yerlerde, bir şeylerin kırıldığını hissettiren o acı... Onu ilk kez eline aldığında da benzer şeyler hissetmişti. Aradan geçen zaman, ona bazı şeyleri unutturmuştu elbette. Ya da en azından o, öyle zannetmişti. Ama onu yeniden görmek, aslında hiçbir şeyi unutmadığını fark etmesine sebep olmuştu.

Yavaş adımlarla odanın ortasına doğru yürüdü ve rengi solmaya yüz tutmuş, toz içindeki kutunun önünde durdu. Onu en son ne zaman görmüştü? Altı yıl önce mi? Evet, kesinlikle altı yıl önceydi. Bu eve taşındığında görmüştü onu en son. Kutu elinde, dolanıp durmuştu bütün gün. Açma cesaretini bulamamıştı kendinde o zaman. Onunla ne yapması gerektiğini çözmeye çalışmıştı. Yakınlarda bir yere koymalıydı onu ama baktığı zaman göremeyeceği bir yer olmalıydı. Nerede olduğunu unutmayacağı ama aynı zamanda da varlığını kolaylıkla unutabileceği bir yerde olmalıydı. Sonunda yatağının altına, yatak başlığının kapattığı ve yatağın altına düşürdüğü herhangi bir şeyi almak için eğildiğinde bile göremeyeceği bir yere koymaya karar vermişti. Altı yıl önce kutuyu yatağın altına, yatak başlığının arkasına koymuş ve birkaç ay sonra da varlığını unutmuştu.

Ağır çekimde hareket eder gibi yavaşça yere çömeldi ve elini kutunun tozlu kapağının üzerinde gezdirdi. Üzerindeki toz birikintisinin altından kutunun rengi ortaya çıkmıştı. Kırmızı, parlak bir boyanın üzerinde sarmal hareketlerle dans eder gibi görünen siyah ve altın rengi bir sürü desen... Ateş elini desenlerin üzerinde hafifçe gezdirdi. Bu kutuyu ilk kez gördüğünde de aynı şeyi yapmıştı. Şimdi yirmi dokuz yaşındaydı ve üzerinden çok zaman geçmişti ama yine de o anı çok iyi hatırlıyordu.

------------------------------

"Bu ne?" Elindeki karton çantayı masanın üzerine bırakan Maya'ya baktı Ateş gülümseyerek. "Lütfen yine ayakkabı aldığını söyleme." Maya yüzünde mükemmel bir gülümsemeyle baktı ona.

UNUTMA BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin