10. Bölüm "Zaferin büyük mağlubiyeti"

284 80 259
                                    

"Belki de bugün ve yarın dünü takip ediyor."


"Ben abime bahis açtım. Sen?"

Şaşkınlıkla yanımdaki gamsıza döndüm. Hâlâ fındık yiyordu. Zıkkımın pekini köküyle birlikte yemesiyle ilgili bir takım sözler söyleyecekken bugün beddua kabul günüm olduğunu bizatihi onun üzerinde test ederek öğrenmişken sustum. Keza üstüne bir çentik daha atmamı kaldırabileceğini sanmıyorum. Ve Haçin'e ayırabilecek birkaç saniyem daha yoktu.

En azından kendim için bile olsa bu gece o maça engel olmalıydım.

Bilmiyordum. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama eğer bugün ikisi o ringe çıkarsa hiçbir şey eskisi gibi kalmayacaktı. Belki saçma bir hüsnü kuruntuydu, bir şey olmazdı ve gecenin sonunda herkes evlerine dağılıp hayatını aynı seyirde devam ettirirdi, kim bilir? Fakat olacakları öngörür gibi her şeyin ters yüz olacağını hissediyorum.

Belki de yeni yaralara gebe bıraktıracak anılar olacağına inanan zihnimin ve kalbimin aynı yerde toplanarak beni şiddetle uyarmasıydı beni bu düşünceye iten. Halbuki onların aynı fikirde buluştukları çok nadir olurdu. İşte beni asıl korkutan da buydu. Çünkü onlar, iki ezeli rakipti. Biri ak diyorsa diğeri kara derdi.

Tıpkı Artun ve Faris gibi.

"Evet millet, çoktan gece yarısını geçmişken ve herkes fazlasıyla hazırken başlamak için daha fazla beklemeye gerek yok değil mi?" Taylan! Oraya çıkıp zevkten dört köşe olan suratını katlayarak köşelerini arttırma isteğimi pekiştiriyordu.

"O halde kapatın kapıları, kimse sağ çıkmasın!" dedi geri çekilirken. Takibinde hakemi omuzlarından tuttu ve aç olan aslanın önüne et atar gibi iki boksörün tam ortasına fırlattı.

Artun, beyaz şortu ve beyaz eldivenleriyle siyahlara bürünen Faris'in tam aksiydi. Tünelin, biri beyaz diğeri siyah iki ucu gibiydiler. Ne beyazlıkları aydınlatıyor ne de karanlık olmaları tamamen körleştiriyordu.

Hakem elini kaldırıp sırasıyla iki rakibe dönerek onları kapsayan kuralları "Isırmak, tırmalamak, gıdıklamak yasak," diyerek kısaca birkaç kelimeyle açıkladı. Zaten ancak bu kadar olabilirdi. Sonuçta bu, kuralsız bir maçtı. O andan sonra neler hissettiğimin adını koyabildiğim söylenemezdi. Korku, endişe veya dehşete düşme değildi ama. Çünkü her ikisi de gayet başarılı dövüşçülerdi ve kendilerini korumanın yolunu bilirlerdi. Dolayısıyla kaybeden kim olursa olsun eminim alacağı darbe çokta ağır olmazdı.

"Başla!" diyen hakem elini yukarı kaldırdığı anda çok kısa, hatta saniyelik bir bakışmanın ardından ayağıyla göğsüne vurarak çok sert ilk darbeye başlayan Faris'ti. Artun bu kadar hızlı bir giriş beklememiş olacak ki sarsıldı.

"Vay canına! Anlaşılan beklemek Faris'i de kızdırmış! Çok ani ve sert bir direkt vuruş geldi!"

Artun hızlı toparlandı ama. Hatta sadece toparlanmakla da kalmadı. Öfkeli olduğu belliydi. Tabii o tekmeyle başlayan bir şey olmadığı açıkça anlaşılıyordu. Sadece katlanmasına yardımcı olmuştu, o kadar. Zira Artun Faris'in çenesine öyle bir sağ kroşe geçirmişti ki yerinden çıktığı bile düşünülebilirdi.

"Üç kere vay canına! Hatta on kere! Sağ kroşeye bakın? İnanılmazdı! İnanılmazdı!" Durumun vahameti ve heyecan seviyesi yetmezmiş gibi Taylan'ın durum değerlendirmeleri de cabası.

Faris'in kendini toparlamasına bile fırsat vermeyen Artun onu kucakladığı gibi sırt üstü yere fırlattı ve üzerine çıkıp yumruklamaya başladı. Böyle ringlerde böylesi bir şiddet normaldi ama elimde olmadan ürkmüş ve benden bağımsız adımlarımın yardımıyla ringe yaklaşmıştım. Haçin'de aynı hisse kapıldı mı bilinmez ama benimle birlikte gelip yanımda durdu.

AYNADAKİ SARKAÇ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin