dokuz

392 64 32
                                    



hastaneye vardığımızda arabaları park edip minho'dan hangi kat ve odada kaldıklarını öğrenip yanlarına çıktık.

bebekleri jimin doğmuş annesinin kucağında sessizce bir şekilde uyuyor minju babasının kucağında telefona bakıyordu.

bizi gördüğü an ayaklanarak kucağıma doğru atladı.

"hyunjin oppam gelmiş"

"sessiz ol, minji kardeşin uyanabilir" dedim elimle sessiz ol yaparken.

"tamam oppa, bu kim" diye sordu yanımdaki Felix'i göstererek

"bu oppa benim değer verdiğim birisi ona da iyi davran anlaştık mı" dedim

felix'e arkadaşım, tanıdığım, eski dostum diyebilirdim.

ama bunların hepsi onun için çok basit tanımlamalardı.

söylediğim şey ile gülümseyip minji'yi kucağına aldı.

"memnun oldum minji ben felix"

"bende minji, kardeşim doğdu yatıyor" dedi jisung'un kucağında ki bebeği göstererek.

"nasılsın jisung" dedim yanına gidip bir elini tutarak.

"çok yorgunum aşkım, vücudumda güç kalmadı resmen" dedi minho ayaklanıp bebeği beşiğine geri bıraktı.

"hadi biz dışarı çıkalım jisung ve jimin dinlensin" dedi

"tamam kendine iyi bak ji çok öptüm" diyerek odadan çıktık.

"ne yapıyorsunuz siz beraber hayırdır" diye sordu minho

başımı öne eğerek cevap vermeme hakkımı kullandım, şu beş yılda bana tek laf geçirebilen azarlayabilen kişi minho'ydu ona karşı gelemezdim.

"geziye çıkmıştık bir sıkıntı mı var"

"hmm, yok merakımdan sordum" dedi imalı bir şekilde bana bakarken.

"hastanede daha fazla durmanıza gerek yok sizin hyunjin minji'yi al eve geç sen" dedi minho

"tama-" sözümün kesilmesi ile felix'e döndüm

"ona emir verme minho" dedi minho'nun gözlerine sertçe bakarak

"emir verdiğim falan yok" diye cevap verdi minho

"bildiğin emir veriyorsun, belki hyunjin'in işleri var eve gitmek zorunda mı?" diye ekledi

"emir vermiyorum, hyunjin müsait olmasa zaten bana söyler" dedi minho

"ailemiz hakkında bir bok bilmeden gelip konuşma" diyip yanımızdan hızlıca kalktı.

"hyung tamam felix yanlış anladı" dedim ayağa kalkarak.

"neyse ben gidiyorum eve geçiceksen sende yola çık trafik olur birazdan" dedi

yanımızdan ayrılması ile felix'e döndüm.

"felix sakin ol bu ne tepkiler"

"emrivaki konuşuyor sinir oldum" dedi ellerini göğsünde birleştirip.

"sakin, emir vermiyordu sadece yorgun ve acele ederek söyledi. o yüzden yanlış anladın"dedim gözlerine bakarak

"eve mi gidiyorsun" dedi elimi tutarak.

"hmhm gideyim minji hastanede kalmasın"

"o zaman çıkın minho'nun dediği gibi trafiğe kalmayın" dedi

"tamam çıkalım biz" dedim ve ayağa kalktım o da benimle aynı anda kalkıp yanağımda bir öpücük bıraktı.

"tamamlayamadığımız öpücüğün küçük bir ön versiyonu " dedi ve yanımdan ayrıldı.

bu adam gerçekten yıllar geçsede değişmiyordu.

odadan minji'yi alıp hastaneden çıktım eve geldiğimizde ilk önce yemek hazırlayıp sonra biraz minji ile ilgilendikten sonra onu yatırmak için yukarı çıktım.

"babamlar ne zaman gelecek" diye sordu pijamalarını giydirirken.

"yarın umarım gelirler" dedim düğmelerini iliklerlelen üstü hazır olduğunda yavaşça yatağa yatırıp kenarda duran hikaye kitabını okumaya başladım.

minji mışıl mışıl uyumaya başladığında yorganını üstüne çekip sessizce odadan çıktım.

atölyeme inip son zamanlarda yapmaya çalıştığım heykele yöneldim.

rol modelim felix idi.

onu hayal ederek yapmaya çalışıyordum onun kadar mükemmel olmasa bile ortaya güzel şeyler çıkmaya başlamıştı.

bir kaç saat heykelim ile ulaştıktan sonra biri aramış mı diye telefonumu almaya aşağı indim.

1 cevapsız arama: felix

saatin geç olmasını önemsemeden geri aradım.

"alo, uyudun sanmıştım" dedi karşıdaki kalın ses

"atölyemdeydim, telefonum yanımda değildi"

"eve geçtiniz mi diye sormak için aramıştım"

"evet geldik işlerimizi halletik minji şimdi uyuyor bende heykelim ile uğraşıyordum"

"çok mu seviyorsun çocuk bakmayı"

"başta her ne kadar korksamda şimdi severek bakıyorum" dedim

"neden sordun ki" diye ekledim

"benimlede böyle tatlış çocukların olsun ister miydin" diye sordu

bu soru çok aniydi.

"şey yani isterdim ama.. erken değil mi" dedim çekinerek

"şaka yapıyorum şu an düşünmediğini gayet iyi biliyorum" dedi

"hmm isterim ama biraz daha vakit geçirdikten sonra" dedim bir şeyler ima etmeye çalışıyordum.

"diyorsun güzelim.."

"evet, sen ne yapıyorsun" diye sordum

"evimdeyim seni düşünüyordum."

"neden beni düşünüyorsun aptal" dedim kıkırdayarak.

"insan sevdiğini düşünemez mi" diye tatlı bir sitem etti.

"bende aslında bir nevi seni düşünüyordum" dedim artık daha açık ve net olacaktım

felix hakkında ciddiydim.

"heykelimde seni rol model aldım" dedim düşünmeden konuşmuş olabilirdim ama bu söylediklerim felix'in çok hoşuna gidecekti.

"vay vay vayy" dedi sesi şehvetli bir şekilde çıkmıştı.

"peki, beni rol model alacak kadar hatırlıyor musun? vücudum anlamında dedim, sadece görerek bir heykel yapamazsın"

"dokunman gerekir ya.. bilirsin" dedi

"yaa felix!!" dedim sitemle

"çok pisliksin kapa telefonu"

"hyun sinirlendirmek için söylemedim ciddiyim ama ben" dedi çapkın bir tonda

"öyleyse daha da beter zaten" dedim benimle uğraşması hoşuma gidiyordu.

"iyi o zaman güzelim geç oldu zaten yat dinlen"

"tamam sende yat iyi geceler"

"iyi geceler" dedi ve telefonu kapadım odama çıkıp sıcak bir duş alıp yatağıma kendimi bıraktım

my side, hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin