OFİSTE AKŞAM OLDU...
Ofise adımımı bastım sonunda, beynim inanılmaz dolu. Nedense içeriye girdiğimde ortalıkta kimseleri göremedim. Seslenmekte fayda var;
-Kızlar. Burada mısınız? Aylin.
İçeriden bana yanıt geldi, demek ki tek değilim çok şükür.
-Buradayız Ilgın, oturma odasına gel...
Aman Allah'ım bu Esma'nın sesi! Bu çok kötü, ne yapacağız şimdi? Aylin'le en son konuştuğumda evde değil demişti ama! Ne yapalım, sonra da konuşabiliriz dedim ve biraz şaşkınlıkla, biraz da ürkek odaya girdim. Offf Esma görüşmeyle ilgili şeyler sorarsa! En iyisi doğaçlama yalan söylemek, ne yapalım buna mecburum. Odadan içeriye girdiğimde, Aylin tam karşımdaki pembe koltuğa gömülmüştü resmen. Esma ayakta bekliyordu nedense! Esma'nın yüzünde o kadar farklı bir bakış vardı ki, sanki her şeyi öğrenmiş ve Aylin'e hesap sormuş, sıra bana gelmiş gibi. Çok tuhaf oldum bir anda, başıyla bana işaret yaptı, içeriye gir ve otur der gibi. Yani Aylin'in anlatmayacağını bilmesem, karşılıklı oturup konuşmuşlar diyebilirdim. Esma'nın gösterdiği koltuğa oturdum ama yine de çaktırmamaya çalışıyorum ona, çantam ise hala kolumda. Asım Yeşilyurt'un çok önemli şeyler anlattığını biliyordu herhalde, ben oturur oturmaz oda yanımdaki sandalyeye geçti oturdu, Aylin hala koltuğa gömülü duruyor, arada sırada kaçamak bir bakış atıyordu bana. Ne olduğunu ya da olacağını tahmin etmeye çalışıyorum, başımı Esma'ya doğru çevirdiğimde Aylin'in bana baktığını fark ettim, işte o anda Esma bana kilitlenmiş Aylin'de bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. Göz ucuyla baktım, evet kaşlarıyla hareket ediyor bana ''Hayır''diyor, ya da dedirttirmek istiyordu. Allah'ım, en zorlu görevlerimden birisi de bu olsa gerek, bakalım Esma gibi akıllı ve zeki bir kız benim uydurmalarıma kanacak mı? Ben konuşmaya niyetlenmişken o bana gülümseyerek;
-E ee anlat bakalım Asım beyciğimiz neler döktürdü sana!
Aylin'e bakmak istiyordum, Aylin! Neler dönüyor burada ya! Göz hareketlerimi bile göz hapsine almıştı resmen, başımı hafiften her iki yanıma hareket ettirdim, gözümü Aylin'e çevirmem gerekiyordu, Esma bunu yapmamam için adeta bana barikat kurdu bakışlarıyla. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu sürekli, dikkatini çekmeliyim diye düşündüm bir anda. Çantamın fermuarını açtım aniden, Esma bir şey vereceğim diye bekledi herhalde ama sigaramı alarak bacağımın üstüne koydum bu arada Aylin'e de bakma fırsatını yakaladım, Aylin iki eliyle yanaklarını tutuyordu, arada yüzünü kapatıyor ve gözlerinin üstüne götürüyordu. Evet, anladım ki doğaçlamanın tam sırası!
-Size çok kötü bir haberim var kızlar, Asım bey beni ekti.
Bu sözümle birlikte Esma'nın suratı allak bullak oldu, şaşırmış görünüyordu. Hareketleri o kadar tuhaftı ki, bu sözümle birlikte iç çekip, kaşlarıyla oynamaya başladı. Aylin az önceki duruşunu bozdu, daha iyi görünüyordu şimdi,''işte bu''der gibi bakıyordu gözlerime. Anladığım kadarıyla Esma bana pek inanmış görünmüyordu;
-Nasıl yani ya! Sen bütün gün neredeydin, kiminleydin o zaman? Niye gelmiyormuş bu herif, kendisi buluşmak istemedi mi ki!
-Ya bir sakin olur musun? Bu ne gerginlik böyle anlamadım ki? Ne var, benim bilmediğim bir gelişme mi oldu yoksa?
Sinirlerimiz gittikçe geriliyordu, Esma daha da gerginleşti. Yüzü asıldı, dudaklarını bir ileri bir geri ıslatıp duruyordu, göz kapağını kırpması da bir hayli fazlalaştı.
-Sen bana hesap soracağına, neler yaşadın, gördün, duydun onu anlat, hadi!
-Adamı buluşacağımız yerde bekledim, bana telefon etti o esnada eşi rahatsızlanmış ve hastaneye götürmek zorunda kalmış, bana işini bitirir bitirmez gelirim belki diyip beklememi söyledi. Ama ne gelen oldu ne de giden. Bende bekledim durdum, sonra bana telefon etti ve özür dileyerek bir dahaki haftaya erteleyelim dedi. Adam sanki birilerinden korktu ve böyle bir yalan uydurdu gibime geldi, ne dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karabatak
RomanceFırlatılan ok, saplanacağı yeri bulmuştu. Geri dönüşü olmayan bir yola girildi. Talimatlar alındı, kılıçlar kuşanıldı, bu davanın korkunçluğu kendisini kusmaya hazırlanıyordu gittikçe. Sıra katillerdeydi… Sabahın ilk saatlerinde, uzaklardan gelen te...